Bu Adamı İyi Tanıyalım

Bu Adamı İyi Tanıyalım

 

Bu zat, ABD vatandaşı ve Macar Yahudi’sidir. Amacı; yeryüzünde hedef seçtiği ülkelerde değişimlere, devrimlere, halk ayaklanmalarına, sosyo-kültürel değerlerin değişimi için milyar dolarlar harcayarak kapı aralamaktır. Bu tür küresel amaçlarına ulaşabilmek için “Açık Toplum” faaliyetlerini olabildiğince genişletmek-tir. Elbette bu zat tek başına hareket etmiyor, arkasında emperyal iştahları kabarmış olan başta ABD olmak üzere AB ülkeleri vardır.

 

George Soros, faaliyet göstereceği ülkelerde akademisyenlere, iş adamlarına, üniversite rektörlerine, gazetecilere, yıldızı parlak siyasetçilere ve sanat dünyasına el uzatır. Bu alanlar üzerinden sivil toplum kuruluşlarını kurar ve seçtiği kişilerce de yönetilmesini sağlar. Elbette bu seçilmiş kişilere olağanüstü para vererek faaliyet alanlarının genişlemesini sağlar. Vakıflar, dernekler, sendikalar ve partiler… Bu sivil toplum örgütleri, Soros tarafından hazırlanan programları birer birer insani, toplumsal ve ilericilik maskeleriyle halka sunar. Halk, batıdan şerbetli bu programları duyduğunda, gördüğünde sanki ülkede olağanüstü bir ilerleme ve refah olacak. İş dünyası canlanacak ve insanların yüzü gülecek! Hatta ülkemizde demokrasi yeniden yeşerecek! Eğitim, batı tipi eğitim olacak ve yeni nesil aydın nesiller olarak yetişecek, bilim üretecek! Sağlık konusunda da durum aynı olacak… Ülkemizin sıkıntılarına ilaç/çözüm getirecek programlar ya da politikalar olarak algılanacak. Durumun böyle olmadığını ve George Soros’un aslında nasıl bir küresel dolandırıcı olduğunu daha iyi anlamamız için birkaç pasaj paylaşacağım.

 

Vural Savaş: Dip Dalgası; sh.143-147

 

“George Soros ve arkasındaki güçler konusunda yazdıklarımız geniş yankı uyandırdı. Bu son derece tehli-keli kişi hakkında elbette benim alıntı yaptığım yazarlar dışında da uyarıda bulunanlar olmuştu. Birkaç ör-nek vermek istiyorum. Mustafa Balbay, 5 Nisan 2005 tarihli Cumhuriyet’te yayımlanan “Toroslar Sorosları Yener” başlıklı yazısında şu tespiti yapıyordu. “Soros, dünyaya ‘açık toplum’ kavramının yerleşmesi için 600 milyon dolarlık bir fon ayırdı. Paranın kaynağı ise çok net değil. Bir bakıma karanlık fonla açık toplum yaratacak. Belki de çok doğru bir kavram geliştirildi. Hedef ülkeleri her türlü dış müdahaleye açık bir toplum haline getirmiyor mu?”

 

Arif Çavdar ise şu vurgulamayı yapmıştı: (Y.A.R. Müdafaa-i Hukuk dergisi, Mayıs 2005)

 

…Ülke aydınlarının bir araya gelerek, demokratik platformda buluşmaları ve yeniden örgütlenmeleri aşamasında daha atik davranan büyük dost ve müttefikimiz, hedef ülkeler için ürettiği yeni kirli senaryolara, “açık toplum” kılıfını giydirmiş ve kara para spekülatörü ünlü Macar Musevisi George Soros’un hedef ülkelerdeki para operasyonları sonucu kazandığı astronomik kirli kazançların sadece çok az bölümü ile aynı ülkelerde desteklediği dernek, vakıf vb. gibi adlarla oluşturduğu sözde ‘sivil toplum kuruluşları’ görüntüsü altında faaliyet gösteren kişi ve kuruluşları dışarıdan beslenen basın-yayın organları aracılığıyla kara paralarla desteklemiş ve bu faaliyetlerini pervasızca sürdürmüştür.

 

ABD’nin tezgâhladığı Yugoslavya, Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da sürdürülen ayaklanmalar sırasında kendi kontrollerindeki ‘Açık Toplum Enstitüsü’ eliyle etkin bir rol oynadığı belirtilen George Soros’un ülkemizde 2001 yılından beri direktörlüğünü Hakan Altınay’ın yaptığı bir enstitü bünyesinde Can Paker (TESEV), Nebahat Akkoç (Diyarbakır’da Kadın Araştırmalar Vakfı yöneticisi), Şahin Alpay (Milliyet yazarı) Murat Belge (gazeteci-yazar), Üstün Ergüder (Boğaziçi Üni. E. Rektörü), Osman Kavala (Kavala Grubu’nun sahibi) Ömer Madra (Açık Radyo kurucusu), Nadire Mater (Bağımsız İletişim Ağı yönetmenlerinden) Oğuz Özerden (Bilgi Üniversitesi kurucusu) ve başkanları aracılığıyla ülkemizde etkinlik göstermekte olan yirmiyi aşkın kuruluşun çalışmalarını yönlendirdiği ifade edilmektedir. Komünist Blok’un çökmesinden önce, Macaristan’da 1984 yılında ‘Avrupa Vakfı’ diye başlattığı söz konusu uluslararası çalışmalarını bugün 1993 yılında kurulan ‘Açık Toplum Fonu’ndan karşılandığı belirtilmektedir.

 

Biraz da Kerim Ülker’in verdiği bilgiler üzerinde düşünelim: (Y.A.R) Müdafaa-i Hukuk Dergisi; Haziran 2005)

 

…Yönetmen aynı olunca senaryo da film de aynı oluyor, farklı olan sadece figüranlar ve sahneler… Birine, sebebi ne olursa olsun para veriyorsan onu devşirmişsin demektir. Çünkü parayı alan, kendisine verilen paranın bir karşılığı olacağını bilir.

 

…Özellikle eski Sovyet ülkeleri başta olmak üzere bütün dünya sırada yönetim değişikliğinin hangi ülkede olacağını merak ediyor…Kimine göre Ermenistan sırada, kimine göre Moğolistan. Ancak 28 Nisan’da NATO üyesi dışişleri başkanları toplantısı öncesi ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’nin Rus Ekho Moskvy radyosundaki ‘Belarus’ta değişimin zamanı geldi’ diye başlayan konuşmasında sıranın hangi ülkede olaca-ğını ortaya koyuyordu. Rice, 1994 yılından bu yana iktidarda bulunan Belarus Devlet Başanı Aleksandr Lukaşenko’yu Avrupa’nın son diktatörü olarak nitelemiş, “halkın bu despotizmin boyunduruğunu kınaması fena olmaz’ diye belirtmişti. Rice’nin bu açıklamasına Belarus Dışişleri Bakanı Sergey Martinov’dan gereken açıklama da şu şekilde geldi: ‘Ülkemizin geleceğini ABD belirleyemez, halk belirler.’

 

…Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin, 2004 yılı değerlendirme toplantısında Batı’ya sert tepki gösterirken kadife devrimlerinin mimarı Gürcistan Devlet Başkanı Mikhail Sakaşvili’yi ‘Soros Vakfı’ndan para alan başkan’ olarak değerlendirdi. Kurduğu Soros Vakfı ve Açık Toplum Enstitüsü aracılığıyla birçok ülkede de-mokratik hareketlere para kaynağı aktaran ünlü yatırımcı Soros, devrim sonrası Sakaşvili’ye 1500 dolar, hükümet üyelerine ve bazı bürokratlara 1000 doar aylık maaş verdiğini açıkladı.

 

Söz konusu derginin aynı sayısında Serdar Ant, çok önemli bir soruya cevap arıyor:

 

Son zamanlarda da Türkiye’nin dünyaya kapalı bir toplum haline gelmemesi gerektiği savunuluyor. ‘Kapa-lının’ olumsuzluğu karşısına ‘açık’ın pozitif etkisi konularak bilinçler bulandırılmaya çalışılıyor…  Ama Soros ve uzantılarının hedeflediği açık toplum acaba insanlık ailesinin diğer üyeleri ile eşit ve uygar ilişkiler kurabilen bir toplum mudur?

 

Bu sorunun cevabı, 25 Haziran 2005 günü Bakü’de on bin kişinin katıldığı mitingde verildi. Bu toplantı için Mustafa Yıldırım’ım ilettiği vurgular, Bakü’deki televizyonlarda yayınlandı. Geniş yankı bulan yorumlar şöyleydi:

 

Bir yabancı devletin siyasal partisi bir başka devletin iç siyasetini yönlendirmeye, ona hâkim olmaya çalışır-sa Azerbaycan’da partilere ne gerek var? Yabancı devletin partileri Gayri Hükümet Cemiyeti adı altında bürolar açmışlarsa bizim devletimize gerek olabilemez! Devletimiz ya vardır ya da yoktur! Yabancı devlet temsilcileri, sefirleri dâhili işlerimize karışıyorlarsa, cemiyetleri aracılığıyla para verip parti, gazete, televizyon kurduruyorsa o devletin istikbali olabilir mi?

 

Bugün Azerbaycan ‘yurdumuzda demokrasi kurmak için geldiğini’ söyleyen yabancı devlet teşkilatlarını yönetenler, dünyanın dört bir yanında kanlı işler yapmışlardır ve yapmaktadırlar! Onlardan para alanlar, onlar-la gizli toplantılar yapanlar nasıl diyebilir ki, bu kirli işlere, kanlı işlere bulaşanla demokrasi kurulabilir? Elleri kanlı olanlara güvenip de Karabağ davasına nasıl sahip çıkılabilir? Paris mahkemelerinde piyasa vurgunculuğundan mahkûm olmuş Soros ve arkasındaki bankerler çetesiyle hangi demokrasi kurulur? Onlar, Karabağ’ın işgaline karşı çıkıyorlar mı? Onların tek istediği Azerbaycan’da kukla bir hükümet ve istiklali beş para etmeyen, tabii zenginlikleri petrolü sonuna kadar soyacak bir ortam hazırlamasıdır. Bunun adına demokrasi denerek ellerindeki kanı temizleyemezler!

 

Bugün, ABD partileri ve devletiyle emektaşlık eden Eldar Nabazov diyor ki; ‘Nixon Merkezi’nde kapalı toplantı yaptık, açık olmadı çünkü açık olursa samimi olmazdı!’

 

Nixon Merkezi; Kafkas ve Asya petrol ve gaz kaynaklarına göz koyan büyük şirketlere hizmet verir. O merkezde Türkiye’ye karşı ambargo istemiş olan PKK destekçisi Yunan asıllı John Sitilides de çalışır!

 

…Çünkü onlar, memleketi ABD-İngiliz-Alman şirketlerine teslim edinceye kadar çalışacaklar! Onlar, Yahudi bankerler piyasamızı ele geçirinceye kadar demokrasi isteyeceklerdir! Bu işlerden ne Azerbaycan’a, ne Kafkasya’nın tamamına, ne İran’a, ne Türkiye’ye, ne Ortadoğu’ya fayda olur. Aklında ve vicdanında soygun, talan, vurgun olanlardan demokrasi, hürriyet değil ancak cinayet beklenir!

 

Evet, ilgili kitaptan sadece küçük alıntılar yaparak bu önemli gördüğüm makalemi tamamlıyorum ancak şu bir gerçek ki, ülkemizde Soros makamlarına canhıraş hizmet eden çok sayıda siyasetçi, sendikacı, akademisyen, bürokrat-teknokrat, din adamları ve onlara bağlı yurtlar, kurslar, gazeteler, dergiler, televizyonlar, radyolar, şirketler ve eğitim kurumları. bulunmaktadır. Bu sebeple; konuyu daha da genişletmeden ve okuyucuya bıkkınlık vermeden burada tamamlıyorum.

 

 


( Bu Adamı İyi Tanıyalım başlıklı yazı Halit Durucan tarafından 22.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu