ZÜLFİKAR VE DÜLDÜL
“Zülfikar'dan keskin kılıç,
Ali’den büyük yiğit yoktur.”
Arap-İslam dünyasında Zülfikar ve
Düldül hakkında çok sayıda araştırma yapılmış, kitaplar yazılmıştır. Türklerin
İslamlaşma sürecinde de bu konu dikkat çekmiş; Türk-İslam anlayışında özellikle
Alevi kültüründe çok önemli bir yer tutmuştur.
Zülfikar’ın nasıl ortaya çıktığı,
gerçek boyutunun ne olduğu hep merak edilmiştir. Bu konuyu çok yönlü
araştırmama rağmen kesin ve somut bir sonuç elde edemedim. Düldül’ü de eş zamanlı
görmemiz gerekiyor; zira Hz. Ali, Zülfikar ile savaşlara katılırken adı Düldül
olan bir beygiri binek olarak kullanmıştır. Şimdi kaynakları dikkatle okuyarak
ve konuyu özetleyerek bir makale halinde paylaşmak istedim.
Zülfikar, İslâm peygamberi
Muhammed'in damadı, amcasının oğlu ve Dört Büyük Halife'den biri olan Ali'nin
çatal şeklinde iki başlı kılıcının adıdır. Kelime anlamı olarak,
"sahip" anlamındaki "zû" ile “omurga, boğum" anlamına
gelen "fekār" kelimelerinden oluşan zülfekār, Türkçeye zülfikar
şeklinde geçmiş-tir. Bedir Muharebesi sonrasında, yedi karış uzunluğunda ve bir
karış kalınlığında olan kılıç savaş gani-meti olarak İslâm peygamberi
Muhammed'e geçmiş ve kendisi kılıcı Ali'ye verene kadar kullanmıştır. Merzûk
es-Sakīl adında bir usta tarafından yapıldığı rivayet edilen kılıç, genel
kabule göre Bedir’de öldürülen Âs b. Münebbih’e aittir. Kılıcın Ali'ye ne zaman
verildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte genel olarak Uhud Muharebesi'nde verildiği
kabul edilmektedir.
Ali'nin Uhud Savaşı'nda Kureyş’in önde gelen savaşçılarından dokuz kişiyi öldürdüğü, bu savaşta bede-ninden yetmiş yara alarak son ana kadar Muhammed'i savunduğu, bu sebeple de Cebrail’in, “Zülfikar-dan keskin kılıç, Ali’den büyük yiğit yoktur.” dediği rivayet edilmekle birlikte bu yazının kim tarafından yazıldığı bilinmemektedir. Şayet gerçekten Cebrail tarafından gönderildiyse bu yazıyla gönderildiği da-ha akla yakın görünüyor. Ancak şahsen ben bu kılıcın Cibril tarafından gönderildiği-ne pek inanmıyorum. Zülfikar’ın bir usta işi olduğu daha gerçekçi geliyor bana.
Hz. Ali’nin çatal uçlu kılıcının
bir ucunun ilmi, diğer ucunun da adaleti temsil ettiği; kabzasının ve bele takılan
halkasının gümüşten yapıldığı da rivayetler arasındadır.
Zülfikar; Türk edebiyatında ve
özellikle Alevi-Bektaşi şiirlerinde daima Hz. Ali'ye izafe edilerek anılan
Zülfikar, Düldül'le birlikte ona Allah tarafından bahşedilen efsanevi bir kılıç
olarak yer alır. Bu kılıç düşmanın konumuna göre bazen kırk, bazen de yüz elli
arşın uzunlukta olduğu dile getirilir.
Kılıcın akıbeti konusunda da
çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Ali ve onun soyundan gelenlere (Alevîlere)
intikal eden kılıç, daha sonra Abbasi ve Fatımi halifeler arasında el
değiştirdikten sonra 11. Yüzyılda savaşlarda bükülmüş bir halde ortadan
kaybolmuştur.
Düldül konusunda da çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Kaynaklara göre Düldül; İslam Halifesi Ali’nin katırıdır. Kır veya beyaz renkte olan ve genellikle dişi olduğu ileri sürülen Düldül, Hz. Muhammed tarafından Ali’ye hediye edilmiştir. Daha sonraları klasik şövalye üçlemelerine (kahraman, kahra-man kılıcı, kahraman atı) uygun olarak bir at şeklinde tasvir edilmiştir. Ali, Fars edebiyatı ile Türk edebiyatının klasik, tasavvufi, dini-destani metinlerinde genellikle Zülfikar adlı kılıcı ve Muhamme'-din kendisine hediye ettiği Düldül isimli atıyla birlikte anlatılıyor olsa da bu bir binek katırıdır. O dö-nemlerde Türklerle de münasebette bulunan Ali, Türklerin kendisine atı önerdiği de ileri sürülmek-tedir.
Kaynaklarda Ali’nin savaşlarda ve özellikle savaş başlamadan önce yapılan mübârezelerde hasımlarını kılıcı Zülfikar ve Düldül’ün de maharetiyle alt ettiği ileri sürülür. Bu sebeple; edebi metinlerde bunlar onun adeta ayrılmaz birer parçası olarak anılmıştır. Halk arasında Düldül’e, güçlü, kuvvetli, çevik ve zeki gibi anlamlar yüklenmiştir.
Yazarın
Önceki Yazısı