Hikaye / Düş Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 8.12.2024
Okunma Sayısı : 555
Yorum Sayısı : 23
Edebiyat Evi Uzayda-üçüncü Bölüm

 

Fatma bacı kendine Üçüncü Kaptanlık görevi verilince Ay’a bayrak dikmek de benim hakkım o zaman diye diretince, Kabin amirleri tarafından yapılan toplantıda, zaten bir kadın bir erkek tarafından bayrak dikilmesinin daha uygun olacağı bu nedenle Ali hoca ile Fatma bacının Ay’a bayrağı birlikte dikme kararı çıktı.

 

Ancak bu arada bacının hakkında Mücella hocadan bir ihbar aldık, araca tam otomatik bir silahla binmiş.

 

-Fatma bacı seni görevlendirdik ama, hakkında ihbar var

 

-Hayırdır kaptan neymiş o?

 

-Sen araca tam otomatik bir silahla mı bindin?

 

-Evet sakıncası mı var, belki uzaylılarla savaşmak gerekecek.

 

-Galiba haklısın, peki ruhsatı var mı bu silahın?

 

-Ayıp ettin kaptan ruhsatsız silah taşır mıyım hiç, hem o Mücella hocaya da ne oluyor, gizli gizli içeri soktuğu el bombalarını görmedim sanki, bir de Yıldız Gülümle, Meryem hanımın ellerinde de bir sürü Molotof kokteyl var.

 

-O da ney canım haydi silahla bombayı anladık Molotof kokteyl de ne oluyormuş Uzayda eylem mi koyacağız?

 

-Bilemem artık zaten sizin için eski anarşistlerden diyorlar.

-Hayda orasını karıştırma! Neyse bu işe sonra bakalım, bir ara şu silahların hepsini bir görelim ve emniyete alalım, öyle gizli iş olmaz.

 

Mucidi MCU olan bu Uzay aracının nasıl bir uzay aracı olduğunu bilmeyenler, bu kadar kişi Uzay Mekiğine nasıl sığacak gibi bazı şeyler söylediler.

 

Oysa MCU öyle bir Uzay Aracı yapmıştı ki, bu dünya da bir ilkti ve tam yüz kişilikti.

 

Nasıl olur demeyin, olur elbet çünkü bu bir düş hikayesi.

 

-Evet Nuri hoca, şimdi otur bakalım Zeynep Saylan’ın da aramıza katılmasıyla sanıyorum yolcu ve mürettebat sayısı tamamlandı, haydi artık başla nasıl çalıştıracağız bu mereti.

 

-Şey Kaptan önce Ahmet Zeytinci Mızıkayla İzmir Marşını çalacak

 

-Tamam peki haydi Ahmet hocam startı ver bakalım.

 

Ahmet hoca İzmir Marşını çalar ve marş biter.

 

-Evet Nuri hocam marş bitti ama sende bir icraat yok halen

 

-Şey Kaptan bir kere daha çalsın çözemedim ben bu işi

 

-Bak Nuri hoca olmayacaksa söyle Sami hocadan yardım isteyelim, çünkü bende bilmiyorum bu araç nasıl çalışır.

 

Ahmet hoca dört kere İzmir marşını çalar mızıkasıyla ama  Nuri hocada tık yoktur.

 

Sami hoca yine uykulu gözlerle ne olup bittiğini öğrenmek için gelir.

 

-Ne oluyor burada yahu, hava serinledi artık Güneş soğumaya başlamıştır. Yavaş Yavaş kalkalım

 

-Üstadım  Ay’a bayrak dikilecek ya, önce Ay’a uğrayacağız ama Nuri hoca bir türlü aracı çalıştıramadı.

 

-Çok mu ağır oldu acaba araç?

 

-Hayır efendim bu araç yüz kişilik olarak tasarlanmış zaten.

 

-Peki sorun nedir

 

-Sorun Nuri hoca çalıştırmayı bilmiyor galiba

 

-İyi de sen gösterseydin ya, nasıl çalışacağını

 

-Bende bilmiyorum kaptan

 

-Hayda, Birinci Kaptan olarak ben mi çalıştıracağım kardeşim siz bilmiyorsanız, çağırın yolcular arasından Çerkezoğlu’nu onun Gemi tecrübesi var kara, hava fark etmez ben hallederim diyordu.

 

-Peki Nuri hoca ne olacak

 

-Onu da gönderin mutfakta patates soysun.

 

-Efendim bu iş için çok yaşlı değil mi?

 

-O zaman soğan soysun

 

-Efendim o durumda da gözü yaşlı olur

 

-Atın dışarı o zamannnn

 

-Yok efendim yok, en iyisi ben onu yine mutfağa göndereyim,soğan soysun ya da bulaşık yıkasın orada.

 

-Tamam

 

Nuri hoca görevden alınıp mutfakta bol bol cacık yerim artık diye sevinçle yeni görev yerine giderken, onun yerine atanan Çerkezoğlu

büyük bir havayla kabine girdi.

 

-Bonservis ücretim çok geldiydi elam beni takımdan çıkardınız sandıydım, ama benden başka kim çalıştırabilir ki bu aracı.

 

-Yok biz zaten seni alacaktık Çerkezoğlu’da bekliyorduk Nuri hoca emekli olsun diye, ama o işi beceremeyince yine sana döndük, ancak haber saldım iki saatte zor geldin..

 

-Şey Kaptan Durmuş hocam Ermenek’den batırma getirmiş onu yiyorduk.

 

-Ben onun malzeme getirip batırmayı araçta yapacağını biliyordum, demek yapılmış getirmiş, herkes batırdı mı?

 

-Bilmem herkesi ben, ama rayihası, rezenesi,soğanı, biberi, irmiği tam kıvamındaydı.

 

-Eh Kaptan köşküne getirsin de bizde batıralım biraz, neyse şimdi az sonra Ahmet hoca İzmir Marşı ile Startı verir vermez sen aracı çalıştıracaksın.

 

-Eyvallah, basit işler bunlar, yalnız bir sorun var, bana Uzayda kangalla, mangal sözü vermiştiniz o iş ne olacak.

 

-O kolay Ay’dan sonra Güneşe gideceğiz her ne kadar serin saatlerde gidecek olsak da orada ateş yakmaya gerek yok kangalı orada mangal yaparız.

 

-Anlaşıldı o halde gerisi bende

 

-Aaaaa Nuri hocam sen mutfağa gitmedin mi, ne var üzülecek canım niye ağlıyorsun öyle, görev görevdir.

 

-Yok Kaptan ben zaten mutfaktayım, iki çuval soğan doğrattılar ondan gözlerim yaşlı, merak ettim ne yaptınız diye size bakmaya geldim.

 

-Ha aman üzülme de, haydi sen görev yerine git, burayı biz

hallederiz, bak Çerkezoğlu geldi senin yerine.

 

-Sanki o da becerecekte.

 

-Yahu sen orasına karışma hadi git bakalım görev yerine.

 

O arada kadranı  izleyen Çerkezoğlu;

 

-Burada birkaç tel kopuk, bize lehim yapacak birisi lazım.

 

-Allah Allah neden kopmuş ki, sanırım Nuri hoca oynarken kopartmış.

 

-Sıkıntı yok bizim İpçi Erdoğan gelirken yanında kablo, lehim, lehim pastası, lehim havyası ile tabancası, çeşitli tornavidalar, pul, vida, somun, perçin, matkap , matkap uçları, Akü, inventör, ısıtıcı hava tabancası, naylon eritme tabancası gibi bilumum malzemeyi getirmiş. Bu işlerden işi anlarmış, hemen çağıralım gelsin.

 

Az sonra elinde malzemelerle İpçi Erdoğan yanımızdaydı.

 

-Hoş geldin İpçi hocam bak hemen sana işimiz düştü, iyi ki yanında gerekli malzemeyi getirmişsin.

 

-Hallederiz kolay da Kaptan hani sen bana genç bir elaman verecektin, biliyorsun ben çok yaşlıyım, ellerim halen mahir ama yine de bir eleman lazım.

 

-Yahu onu halledeceğiz ben Harun hoca ile görüştüm, sınıfından Nuri Akdeniz’i bu iş için görevlendirecek, zaten sınıfta kalmış.

 

-Oldu arıza nerede ben bakayım

 

-Arıza sayılmaz pek sadece lehimlenecek birkaç tel var.

 

İpçi Erdoğan lehim işine başlarken ben arkamdan gelen sesle birden irkildim, bizim Hotamişli yine kendi kendine söylenerek kabine girmiş.

“Ben bu aracın müdürüyüm, fırından etli ekmek alıp vakumlattım, şimdi Uzayda göreceğim yaratıklara bunlardan ikram edeceğim, ne biçim, reklam olacak, yaşasın ne biçim reklam olacak, oleee ne biçim reklam olacak”

-Hotamişli iyi misin?

-Kararı verdim, kararı verdim, ben reklam müdürüyüm, ben bu aracın reklam müdürüyüm.

-Tamam tamam öyle ol.

O sırada içeri giren Zaralı Şampiyon;

-Kaldıramadınız aracı değil mi?

-Yahu kardeşim yolcuların buraya girmesi yasak siz ne demeye girip duruyorsunuz.

-Yok ben merak ettim, biliyorsunuz ben şampiyonum istesem tek elimle kaldırırım bu aracı şu pazulara bakın, Nuri bu işi beceremez bilirim, bacanağımdır benim.

-Kardeşim komik misin sen, bize ne bunlardan

-Ben hikayenin her bölümünde yer almalıyım, onun için geldim, hadi izin verin de bir kere kaldırayım şu aracı.

-Aman Zaralı o iş o kadar kolay değil hem bak burada Çerkezoğlu Kaptan var o kaldıracak aracı, hadi kardeşim hadi kardeşim dışarı lütfen.

Haydi Erdoğan hocam bitir şu lehim işini de biran önce kalkışa geçelim. Allah Allah evde deli bir, iki, bizde araba yükü, hep deli, hüp deli, beşikte ki başını sallıyor.

Ama kabine girenler bir türlü bitmiyordu birden içeri giren Mücella hoca yüksek sesle konuşmaya başladı;

“Ben Uzay aracının mali işlerinden sorumlu ekip başıyım. Hiç kimse günde 2 haptan ve bir matara sudan fazla tüketemez.

O göbekler eriyecek beyler, hanımlar! Tığ gibi döneceksiniz dünyaya.
Kilere, depoya, musluğa, açlıktan susuzluktan gözü dönüp de benzin tankına dadananları,plastik banyo oturağını kemirmeğe çalışanları yakarım! Uzay boşluğunda helezon çizersiniz sonra”

-Haydaaa hocam bu görevi kim verdi size, hem biz Uzayda etli ekmek, batırma hayalleri kurarken, Güneşte mangal yapacağız derken, hiç olur mu öyle şey.

-Olur olur bal gibi olur

-Olmaz, ben size böyle bir görev vermedim hem.

-Vermezsen verme, vermezsen vermeee…

-Mücella hocam iyi misin?

-İyiyim tabi, bana bu görevi Sami hoca verdi, hem o birinci Kaptan değil mi sana da ne oluyor.

-Doğru da ah Sami hoca ah, keşke benim de haberim olsaydı, hiyerarşi, hiyerarşi diyorummm.

-Diyet yapılacak, diyet yapılacak diyorummmm

-Neyse ; kime diyet, kime kısmet...

Bir oh demeye fırsat olmuyor ki, işimize bakalım bu defa da içeri giren Zeynep Saylan;

-Hocam hocam dışarıda Kemal Doğanay amca yolculara Zile pekmezi satmaya çalışıyor.

-Zeynep hanım burada bana Kaptan diyeceksiniz, hoca yok.

-Anladım Kaptan

-Yahu bu Kemal amca, pardon beni de şaşırttın Kemal hoca bilmiyor mu Uzay aracında satış yasak, hem biz kapıya yazmadık mı satıcılar ve dilenciler giremez diye.

-Vardı da Kemal amca sökmüş o yazıyı

-Bak hele, ne hakkı var buna yahu kimden izin almış, ben şimdi onun pekmezini çıkarırım. İşte Sami hocada geldi, hocam duydun mu Kemal hoca Zile pekmezi satıyormuş.

-Biliyorum iki kilo da ben aldım.

-Yapma yahu hani yasaktı.

-Ya idare et, adam emekli öğretmen yetmiyor demek ki?

-Eh ne yapalım sen izin verdikten sonra.

-Ne oldu halen hareket etmedik.

-Az kaldı üstadım küçük bir sorunumuz var İpçi Erdoğan uğraşıyor, o lehim işini bitirir bitirmez Ahmet Zeytinci mızıkayı çalacak  Çerkezoğlu da aracı kaldıracak.


Devam edecek

Üçüncü bölümün sonu

Mehmet Fikret ÜNALAN

( Edebiyat Evi Uzayda-üçüncü Bölüm başlıklı yazı Mehmet Fikret ÜNALAN (Kul Fikret) tarafından 8.12.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu