O sırada Selocan heyecanla Kabine girdi;
-Hey
Kaptan Mihman (İshak hoca) gelmiş kapıda eleman istiyor, taşınacak eşyalar
varmış.
-Ne
eşyası Selocan, ne getirmiş öyle Mihman, tatile mi gidiyoruz yahu, uzaya
gidiyoruz uzaya.
-Yok
öyle değil Kaptan lazım olur diye oksijen tüpleri getirmiş, bir de on çuval
bazlama getirmiş.
-O
ne ya on çuval bazlamayı kim yiyecek, Mücella hoca duymasın aldırmaz vallahi
bazlamaları araca.
-Peki
ne diyeyim Kaptan
-Ne
diyeceksin al yanına Harunun sınıfındaki gençleri taşıyalım bari
getirdiklerini, bak eğer takviye gerekirse bizde gelelim yardıma.
-Tamam
söyleyeyim ama Sınıfın hocası Haruni, çekilmiş bir kenara, ben gitmeyeceğim
indirin beni bu araçtan, benim yükseklik korkum var diye sızlanıp duruyor,
hatta ağlıyor galiba.
-Haydaaa
koca adamın yaptığına bak sen görüyor musun, öbür çocukları da korkutacak.
-Sen
sınıfı al götür eşya taşımaya, hocaları Harun’u da kabine gönder gelsin bir
konuşalım onunla, olmaz öyle şey.
Az
sonra Haruni koluna öğrencilerden biri gelmiş vaziyette ayılıp bayılarak Kabine
geldi.
-Hayırdır
Harun hoca ne bu halin yahu ne var korkacak
-Çok
korkuyorum kaptan, ben Afrika’ya gittim ama, oraya yürüyerek gittim, havada
uçan bir şeye, hele bu Uzay Aracına hiç binemem.
-Bırak
yahu hiç yürüyerek Afrika’ya gidilir mi, hem ne demeye korkuyorsun.
-Yükseklik
korkusu var bende.
-Bir
şey olmaz yenersin o korkuyu bence, hazır eline fırsat geçmişken kaçırma bu
yolculuğu.
-Ay
bayılacağım şimdi
-Biraz
su verin şuna, deli mi ne ?
-Biliyorsunuz
rahmetli Kemal Sunal’da çok korkardı yüksekten, zaten bir uçak yolculuğundan
sonra öldü.
-Ne
ilgisi var canım, neyse sen söyle bakalım bu korkuna sebep olan ne var.
-Kaptan
ben çocukken rüyamda uçağa binmiştim, uçak düşecek dediler ve ben paraşütle
atladım, paraşütüm açılmayınca yere çakıldım, gözümü açtığımda yataktan
düşmüştüm.
-İyi
de bu bir rüya
-Öyle
ama o gün bugündür ben yüksekten korkuyorum.
-Tamam
o zaman sen yolculuk boyunca Kabin’de ol zaten ekibinde burada olacak,
gerekirse yemeğe falan da çıkmazsın buraya getirirler yemeğini.
Harun
hocayı zor da olsa uçuş için ikna ettik.
Ama
sıkıntı bir türlü bitmiyordu. Birden dışarıdan Mücella hocanın çığlıkları
duyuldu.
-Oksijen
tüpleri tamam, ama o bazlamaları asla aldırmam araca ben bu aracın Mali işler sorumlusu
ve diyetisyeniyim.
Mihman
yalvar yakar olmuştu;
-Mücella
hocam 2.Kaptan Fikret hocam bilir çok meşhurdur bizim Ağaçlı Köyün bazlamaları,
yahu alt tarafı iki yüz bazlama, ne olacak ki bundan
-Neee,
iki yüz tane mi, daha ne olsun, hayır efendim hayır alamazsınız araca, dışarıda
satın birilerine gitsin.
-Ne
satması hocam, kime satacağım bunları, ben arkadaşlar yesin diye getirdim.
-Tabi
oksijen tüplerini de onun için getirdin değil mi, bunları yiyince
hastalanacaklar, sonra onları oksijen tüpüne bağlayacaksın, çünkü nefes alamaz
hale gelecekler, bir doktor iki de hemşire getirseydin bari.
-Hocam
zaten hemşire var Fikret hocamın eşi Nevin hanım hemşire olarak katılacakmış
yolculuğa.
-Anlamam
ben almam bu bazlamaları.
Allah’dan
Birinci Kaptan Sami hoca da boğazına düşkünde olaya müdahale edip, nazının
geçtiği Mücella hocayı zor da olsa ikna etti.
Biraz
sonra nefis bazlamaların kokusu araca yayıldı.
Çerkezoğlu
elinde bir parça bazlama ve bir tabak zile pekmezi ile tekrar kabine
geldiğinde, İpçi Erdoğan titreyen elleri ile telleri yakalamaya çalışıyordu.
-Hani Çerkezoğlu Harun hoca yardımcı gönderecekti buraya.
-Tamam
Harun hoca yanınızdaymış her halde, gelince Nurettine söyledi, İpçi Erdoğan
hocaya yardım etsin diye az sonra gelir.
-Gelsin
tabi ya, baksana adam daha teli tutamadı ki lehimlesin, o elindekiler ne senin.
-Hiç
bazlamayla, Zile pekmezi
-Anladım
da burada ne işi var, lütfen kabine yiyecek getirmeyin, burada yemek için bir
tek Harun’a izin verdim, o da zaten yolculuk boyunca burada olacak korktuğu
için.
-Tadına
bakmak istersiniz diye düşündüm, ikisi de çok güzel.
-Ha
bana mı getirdin, yok ben pekmezi tahinsiz yemem.
-Mücella
hoca duymasın zaten bazlamalar için kıyameti kopardı dışarıda.
-Duydum,
pekmeze bir şey demedi mi?
-Yok
pekmez kilo yapmaz, enerji verir diyor, hem Kemal öğretmenin ekmeğine mani
olmak istemem dedi.
-Neyse
Oksijen tüplerini ne yaptılar.
-Birisine
Harun hoca el koydu zaten, bana kesin lazım olur diyerek, zorlan aldı Mihmanın
elinden.
-Allah
Allah yahu bu adam çıldırtacak beni, yanımızda ol dedik ona, halen mi korkuyor.
-Korkuyor
vallahi, bu arada Kaptan kapıda Yıldız Gülüm’e rastladım kıkır kıkır gülüyordu.
-A
ne güzel, mutlu demek yolculuğa çıkacağından, bak hanımlar bile ne kadar cesur.
-Evet
çok mutlu, merak edip sordum neden gülüyorsun diye,
-E
ne dedi?
-Dedi
ki; Yeminle,sizler sayesinde
gülüyor gülümsüyor yüzüm.
Sabaha güne aydınlık kattınız umut kattınız.
Nice güzellik paylaşarak daha da değer
kazanıyor.
Hımm. Hiç
mi hiç kendimden beklemezdim: bakalım uzayda neler olacak. Çok çok teşekkür ederim.
Sizlere duyduğum sevgi ve inanç ve umut ve güven
duygusu bu bağlamda bir ferdi olduğum güzeller güzeli ikinci ailem sevgili EDEBİYAT
EVİ...Ki yaşadığım tüm zorlukları sıkıntıları bir süreliğine yok saydığım.
Asla abartmıyorum sadece iç sesimi dinliyorum ve
işte böyle gülüyorum.
-Maşallah maşallah bak buna memnun oldum, iyi
ki bu Uzay Yolculuğuna karar vermişiz. Ah ya bir de kalkabilseydik, bak
Çerkezoğlu yine dışarıdan bir kadın çığlığı geliyor Meryem hocanın sesine
benziyor.
Çıkalım bakalım dışarı neler oluyor;
-Hayırdır Meryem hocam neden ağlıyorsun.
-Gelmemm, ben gelmiycem kaptan.
-Neden birisi canını mı sıktı, kötü bir şey mi
söylediler.
-Yok sorun bende korkuyorum, yükseklik korkusu
var bende, keşke dünya turuna çıksaydık uzayda ne işimiz var.
-Ya dünya turuna her zaman çıkarız, bu fırsat
bir daha ele geçer mi?
-Bana ne ödüm kopar benim yüksekten, bir de bu
araç fırlatılıyormuş uçaktan betermiş diyorlar.
-İyi de bakın Çerkezoğlu Kaptan var o bu işi
iyi biliyor, yavaşça fırlatır, hem önceden hevesliydiniz, uzaylılara atarız
diye Molotof kokteyl falan hazırlamıştınız.
-Ne bileyim sonradan sonraya korkum iyice
arttı, hem Molotof Kokteyl de ne hocam, bana Astra A-80. Yakışır yani
-O da ne yahu, bak neler biliyorsunuz, ben
duymadım öyle bir şey, koca silahtan korkmuyorsunuz da uçmaktan mı korkuyorsunuz?
-Bilmem biraz ikna oldum galiba, inşallah
tekrar korku girmez içime.
-Öyle bir şey olursa Kabine gel, bu gidişle herkesi Kabine toplayacağız galiba.
Hah geldin mi Nurettin kardeşim, hadi gel
Kabine girelim de şu Erdoğan hocaya yardım et, elleri titreyip duruyor garibin.
Ve Meryem hocayı teselli edip Nurettinle birlikte Kabine girdiğimizde, Erdoğan hoca lehimleyeceği ilk teli yakalamıştı.
-Bak Erdoğan hocam yardımcın Nurettin kardeş
geldi.
-Eh hoş geldi bende zorda olsa ilk teli yakaladım, Haydi evlat ilk önce şu havyayı prize tak, lehim nasıl yapılır biliyor musun?
Nurettin dudak bükerek;
-Biliyorum hocam ama çoktandır yapmadım, bir hatırlatırsanız yapabilirim.
-Bak şimdi; Havya ucu ile malzeme bacağının
dokunmuş olduğu bölgeye az miktarda lehim uygulayarak ısı iletimi
hızlandırılır. Daha sonra havya ucunun tam karşısından lehim verilmeye devam
edilir. Malzeme bacağında tam bir huni oluşturacak miktarda lehim
uygulanır. Lehim işlemi lehim soğuması
ile birlikte bitirilir.
-Biraz anladım yapınca daha iyi anlarım sanırım.
Beklenen ana adım adım yaklaşıyorduk, ama halen yolcu alacak kapasitemiz vardı. Hikayeye ilgi gösteren birkaç kişiyi daha uzay aracına almak pek ala mümkündü,
-Ne
diyorsun Çerkezoğlu artık bu lehim işi bitince her şey hazır olacak mı, eksik
birkaç yolcuyu da tamamlarsak fırlatabilecek misin aracı.
-Kaptan
aracın yakıtını koymadık ki biz.
-A
bak bu hiç aklıma gelmedi, neyse hemen talimat vereyim de önce o işi
halledelim.
-Peki
yakıtta koyduk diyelim sonra ne olacak
-Şu
lehim işi bitince, yakıt da aldık mı oldu say bu iş, ama yine olmazsa
vurdurmayı deneriz.
-Yahu
ne vurdurması araba mıydı bu?
-Aklıma
başka bir şey gelmiyor, o zaman tek çare Zaralı şampiyon bizi tutup araçla
birlikte yukarıya fırlatacak, iyi fırlatamaz da düşersek onun için de paraşüt getirdim.
-Neyse
bak Nurettin’de geldi, üstelik bu işin okulundan mezunmuş lehim işinden ve her
türlü tamirattan anlarmış, hatta askerde bu işleri hep bizim Nurettin’e
yaptırırlarmış.
-Desenize
artık her şey yoluna girecek, bir dakika yalnız dışarıdan gelen silah sesini
duydunuz mu?
-Evet
ya hem de bizim Fatma bacının tam otomatiğinin sesi, bak şimdi neler oluyor
yine gel çıkıp bakalım hemen.
Dışarı
çıktığımızda durum korkunçtu;
-Fatma
bacı elindeki otomatik silahla Mücella hoca ve birkaç arkadaşını bir köşeye
sıkıştırmış, Mücella hoca ise neredeyse elindeki bombanın pimini çekmek üzere.
-Dur!
Ne yapıyorsunuz Mücella hocam, ya siz Fatma bacı neden arkadaşlarımıza silah
doğrultmuşsunuz.
-İsyancı
bunlar Kaptan, Mücella hanım yanında ki üç arkadaşıyla birlikte isyan çıkarmış
sözde aracın yönetimine ele geçirecekmiş.
-Yok
canım doğru mu Mücella hocam.
-Evet
Fikret efendi doğru, sizi ikinci kaptanlıktan atıyorum, ben artık birinci
kaptanım, Sami hocada itaat ederse onu ikinci kaptan yaptım, sen bundan sonra
sadece katipsin.
-Güldürme
beni Mücella hocam, bir kere bana efendi diye hitap edemezsin, ikincisi ne
demek aracın yönetimini ele geçirmek, bir kere hikayenin yazarı benim, olmaz
öyle şey…
-Bal
gibi olur, ben yapayım da siz görün
O
sırada Yolculuk için gelen Edebiyat evi Sakinleri toplanmışlardı, Mücella hoca
birden bağırmaya başladı ; “Ey
uzay yolcuları! Duyduk, duymadık demeyin! Mali İşler Sorumlusu görevime
ilaveten Birinci Kaptanlığı da üstleniyorum, artık bu adamların bu aracı
çalıştıracaklarına inanmıyorum, çalıştırsalar da bu beceriksizler bundan sonra
da işleri yürütemez. Dünyaya sefiller
ekibi namıyla dönmememiz için önlem almış bulunmaktayım.
Mihman
hoca ile birlikte mimariye uygun olarak tapuları hazırladılar. Hile hurda
yapmışlarsa çişlerini tutamasınlar diye yapacağımız beddua seansından sonra
kura çekimlerine geçilecek.
Kuraları
Katibim Mehmet Fikret Hocamız çekecek, sponsor MCU da beş gözlük üst üste
takarak denetleyecek.
İtiraz
eden, trip atan, bıyık altı gülme gafletine düşen, ay çorabım kaçtı, yanlışlıkla
tıraş köpüğünü gözüme sıktım da ondan geç kaldım diyenler tapu yerine havasını
alır, haberiniz olsun.
İtiraz
için ve iltimas için kimse yanıma gelmesin.
Tansiyonumu fırlatmasın. Cümle uzaylılara rezil kepaze ederim. Mavi ışık
lazerle kör ettiririm." Zaten yakında Mavi Yıldırım hocayı da ekibime
katacağım.
-Bak
Mücella hoca sözünü kesmedim ve bu komediyi sonuna kadar dinledim. Haddini bil! Ben senin kâtibin falan değilim ve halen bu aracın ikinci kaptanıyım, Fatma
bacı bir işaretime bakıyor, ateş dediğim an, seni ve arkadaşların, Gergef’i,
Mihman’ı, Halit Hoca’yı kurşuna dizer.
-Böyle
bir şeye davrandığınız an da karşılık veririz haberiniz olsun.
Fatma
bacı artık dayanamadı ve yeniden havaya ateş açarak bağırdı;
-Çök,
çökün, çökmezseniz yakarım hepinizi...
Mihman
Mücella hocaya döndü ve teslim olalım hocam, galiba bu iş olmayacak, baksanıza
kalabalık Fatma bacının arkasına toplandı yanlış bir hareketimizde canımıza
okurlar diyerek onu ikna etmeye çalıştı, Gergef ve Halit hoca da teslim olma
yanlısı olunca, Mücella hoca mecburen onlara uydu.
Az sonra Kabin
ekibini Sami hoca başkanlığında acil toplantıya çağırdım ve toplantıda Mücella
hocanın ve arkadaşlarının araç hareket edene kadar oda hapsine alınmasına karar
verdik.
Kararı Mücella hocaya tebliğ için tekrar dışarı çıktığımda Sahara, Makberi Ahmet Akkoyun ve Nurcan hocanın da yolcular arasına katıldığını gördüm. Sami hocaysa bir köşeye çekilmiş, Kabine bakarak araç havalansın diye okuyup, üflüyordu.
Devam
edecek
Dördüncü
Bölümün Sonu
Mehmet
Fikret ÜNALAN