Hikaye / Düş Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 9.12.2024
Okunma Sayısı : 797
Yorum Sayısı : 23
Edebiyat Evi Uzayda-dördüncü Bölüm

 

 İpçi Erdoğan elleri titreyerek kopan kabloları lehimlemeye çalışıyordu;

 O sırada Selocan heyecanla Kabine girdi;

-Hey Kaptan Mihman (İshak hoca) gelmiş kapıda eleman istiyor, taşınacak eşyalar varmış.

-Ne eşyası Selocan, ne getirmiş öyle Mihman, tatile mi gidiyoruz yahu, uzaya gidiyoruz uzaya.

-Yok öyle değil Kaptan lazım olur diye oksijen tüpleri getirmiş, bir de on çuval bazlama getirmiş.

-O ne ya on çuval bazlamayı kim yiyecek, Mücella hoca duymasın aldırmaz vallahi bazlamaları araca.

-Peki ne diyeyim Kaptan

-Ne diyeceksin al yanına Harunun sınıfındaki gençleri taşıyalım bari getirdiklerini, bak eğer takviye gerekirse bizde gelelim yardıma.

-Tamam söyleyeyim ama Sınıfın hocası Haruni, çekilmiş bir kenara, ben gitmeyeceğim indirin beni bu araçtan, benim yükseklik korkum var diye sızlanıp duruyor, hatta ağlıyor galiba.

-Haydaaa koca adamın yaptığına bak sen görüyor musun, öbür çocukları da korkutacak.

-Sen sınıfı al götür eşya taşımaya, hocaları Harun’u da kabine gönder gelsin bir konuşalım onunla, olmaz öyle şey.

Az sonra Haruni koluna öğrencilerden biri gelmiş vaziyette ayılıp bayılarak Kabine geldi.

-Hayırdır Harun hoca ne bu halin yahu ne var korkacak

-Çok korkuyorum kaptan, ben Afrika’ya gittim ama, oraya yürüyerek gittim, havada uçan bir şeye, hele bu Uzay Aracına hiç binemem.

-Bırak yahu hiç yürüyerek Afrika’ya gidilir mi, hem ne demeye korkuyorsun.

-Yükseklik korkusu var bende.

-Bir şey olmaz yenersin o korkuyu bence, hazır eline fırsat geçmişken kaçırma bu yolculuğu.

-Ay bayılacağım şimdi

-Biraz su verin şuna, deli mi ne ?

-Biliyorsunuz rahmetli Kemal Sunal’da çok korkardı yüksekten, zaten bir uçak yolculuğundan sonra öldü.

-Ne ilgisi var canım, neyse sen söyle bakalım bu korkuna sebep olan ne var.

-Kaptan ben çocukken rüyamda uçağa binmiştim, uçak düşecek dediler ve ben paraşütle atladım, paraşütüm açılmayınca yere çakıldım, gözümü açtığımda yataktan düşmüştüm.

-İyi de bu bir rüya

-Öyle ama o gün bugündür ben yüksekten korkuyorum.

-Tamam o zaman sen yolculuk boyunca Kabin’de ol zaten ekibinde burada olacak, gerekirse yemeğe falan da çıkmazsın buraya getirirler yemeğini.

Harun hocayı zor da olsa uçuş için ikna ettik.

Ama sıkıntı bir türlü bitmiyordu. Birden dışarıdan Mücella hocanın çığlıkları duyuldu.

-Oksijen tüpleri tamam, ama o bazlamaları asla aldırmam araca ben bu aracın Mali işler sorumlusu ve diyetisyeniyim.

Mihman yalvar yakar olmuştu;

-Mücella hocam 2.Kaptan Fikret hocam bilir çok meşhurdur bizim Ağaçlı Köyün bazlamaları, yahu alt tarafı iki yüz bazlama, ne olacak ki bundan

-Neee, iki yüz tane mi, daha ne olsun, hayır efendim hayır alamazsınız araca, dışarıda satın birilerine gitsin.

-Ne satması hocam, kime satacağım bunları, ben arkadaşlar yesin diye getirdim.

-Tabi oksijen tüplerini de onun için getirdin değil mi, bunları yiyince hastalanacaklar, sonra onları oksijen tüpüne bağlayacaksın, çünkü nefes alamaz hale gelecekler, bir doktor iki de hemşire getirseydin bari.

-Hocam zaten hemşire var Fikret hocamın eşi Nevin hanım hemşire olarak katılacakmış yolculuğa.

-Anlamam ben almam bu bazlamaları.

Allah’dan Birinci Kaptan Sami hoca da boğazına düşkünde olaya müdahale edip, nazının geçtiği Mücella hocayı zor da olsa ikna etti.

Biraz sonra nefis bazlamaların kokusu araca yayıldı.

Çerkezoğlu elinde bir parça bazlama ve bir tabak zile pekmezi ile tekrar kabine geldiğinde, İpçi Erdoğan titreyen elleri ile telleri yakalamaya çalışıyordu. 

-Hani Çerkezoğlu Harun hoca yardımcı gönderecekti buraya.

-Tamam Harun hoca yanınızdaymış her halde, gelince Nurettine söyledi, İpçi Erdoğan hocaya yardım etsin diye az sonra gelir.

-Gelsin tabi ya, baksana adam daha teli tutamadı ki lehimlesin, o elindekiler ne senin.

-Hiç bazlamayla, Zile pekmezi

-Anladım da burada ne işi var, lütfen kabine yiyecek getirmeyin, burada yemek için bir tek Harun’a izin verdim, o da zaten yolculuk boyunca burada olacak korktuğu için.

-Tadına bakmak istersiniz diye düşündüm, ikisi de çok güzel.

-Ha bana mı getirdin, yok ben pekmezi tahinsiz yemem.

-Mücella hoca duymasın zaten bazlamalar için kıyameti kopardı dışarıda.

-Duydum, pekmeze bir şey demedi mi?

-Yok pekmez kilo yapmaz, enerji verir diyor, hem Kemal öğretmenin ekmeğine mani olmak istemem dedi.

-Neyse Oksijen tüplerini ne yaptılar.

-Birisine Harun hoca el koydu zaten, bana kesin lazım olur diyerek, zorlan aldı Mihmanın elinden.

-Allah Allah yahu bu adam çıldırtacak beni, yanımızda ol dedik ona, halen mi korkuyor.

-Korkuyor vallahi, bu arada Kaptan kapıda Yıldız Gülüm’e rastladım kıkır kıkır gülüyordu.

-A ne güzel, mutlu demek yolculuğa çıkacağından, bak hanımlar bile ne kadar cesur.

-Evet çok mutlu, merak edip sordum neden gülüyorsun diye,

-E ne dedi?

-Dedi ki; Yeminle,sizler sayesinde gülüyor gülümsüyor yüzüm.
Sabaha güne aydınlık kattınız umut kattınız. Nice güzellik paylaşarak daha da değer kazanıyor.

Hımm. Hiç mi hiç kendimden beklemezdim: bakalım uzayda neler olacak. Çok çok teşekkür ederim.

Sizlere duyduğum sevgi ve inanç ve umut ve güven duygusu bu bağlamda bir ferdi olduğum güzeller güzeli ikinci ailem sevgili EDEBİYAT EVİ...Ki yaşadığım tüm zorlukları sıkıntıları bir süreliğine yok saydığım. Asla abartmıyorum sadece iç sesimi dinliyorum ve işte böyle gülüyorum.

-Maşallah maşallah bak buna memnun oldum, iyi ki bu Uzay Yolculuğuna karar vermişiz. Ah ya bir de kalkabilseydik, bak Çerkezoğlu yine dışarıdan bir kadın çığlığı geliyor Meryem hocanın sesine benziyor.

Çıkalım bakalım dışarı neler oluyor;

-Hayırdır Meryem hocam neden ağlıyorsun.

-Gelmemm, ben gelmiycem kaptan.

-Neden birisi canını mı sıktı, kötü bir şey mi söylediler.

-Yok sorun bende korkuyorum, yükseklik korkusu var bende, keşke dünya turuna çıksaydık uzayda ne işimiz var.

-Ya dünya turuna her zaman çıkarız, bu fırsat bir daha ele geçer mi?

-Bana ne ödüm kopar benim yüksekten, bir de bu araç fırlatılıyormuş uçaktan betermiş diyorlar.

-İyi de bakın Çerkezoğlu Kaptan var o bu işi iyi biliyor, yavaşça fırlatır, hem önceden hevesliydiniz, uzaylılara atarız diye Molotof kokteyl falan hazırlamıştınız.

-Ne bileyim sonradan sonraya korkum iyice arttı, hem Molotof Kokteyl de ne hocam, bana Astra A-80. Yakışır yani

-O da ne yahu, bak neler biliyorsunuz, ben duymadım öyle bir şey, koca silahtan korkmuyorsunuz da uçmaktan mı korkuyorsunuz?

-Bilmem biraz ikna oldum galiba, inşallah tekrar korku girmez içime.

-Öyle bir şey olursa Kabine gel, bu gidişle herkesi Kabine toplayacağız galiba. 

Hah geldin mi Nurettin kardeşim, hadi gel Kabine girelim de şu Erdoğan hocaya yardım et, elleri titreyip duruyor garibin.

Ve Meryem hocayı teselli edip Nurettinle birlikte Kabine girdiğimizde, Erdoğan hoca lehimleyeceği ilk teli yakalamıştı.

-Bak Erdoğan hocam yardımcın Nurettin kardeş geldi.

-Eh hoş geldi bende zorda olsa ilk teli yakaladım, Haydi evlat ilk önce şu havyayı prize tak, lehim nasıl yapılır biliyor musun?

Nurettin dudak bükerek;

-Biliyorum hocam ama çoktandır yapmadım, bir hatırlatırsanız yapabilirim.

-Bak şimdi; Havya ucu ile malzeme bacağının dokunmuş olduğu bölgeye az miktarda lehim uygulayarak ısı iletimi hızlandırılır. Daha sonra havya ucunun tam karşısından lehim verilmeye devam edilir. Malzeme bacağında tam bir huni oluşturacak miktarda lehim uygulanır.  Lehim işlemi lehim soğuması ile birlikte bitirilir.

-Biraz anladım yapınca daha iyi anlarım sanırım.

Beklenen ana adım adım yaklaşıyorduk, ama halen yolcu alacak kapasitemiz vardı. Hikayeye ilgi gösteren birkaç kişiyi daha uzay aracına almak pek ala mümkündü,

-Ne diyorsun Çerkezoğlu artık bu lehim işi bitince her şey hazır olacak mı, eksik birkaç yolcuyu da tamamlarsak fırlatabilecek misin aracı.

-Kaptan aracın yakıtını koymadık ki biz.

-A bak bu hiç aklıma gelmedi, neyse hemen talimat vereyim de önce o işi halledelim.

-Peki yakıtta koyduk diyelim sonra ne olacak

-Şu lehim işi bitince, yakıt da aldık mı oldu say bu iş, ama yine olmazsa vurdurmayı deneriz.

-Yahu ne vurdurması araba mıydı bu?

-Aklıma başka bir şey gelmiyor, o zaman tek çare Zaralı şampiyon bizi tutup araçla birlikte yukarıya fırlatacak, iyi fırlatamaz da düşersek onun için de paraşüt getirdim.

-Neyse bak Nurettin’de geldi, üstelik bu işin okulundan mezunmuş lehim işinden ve her türlü tamirattan anlarmış, hatta askerde bu işleri hep bizim Nurettin’e yaptırırlarmış.

-Desenize artık her şey yoluna girecek, bir dakika yalnız dışarıdan gelen silah sesini duydunuz mu?

-Evet ya hem de bizim Fatma bacının tam otomatiğinin sesi, bak şimdi neler oluyor yine gel çıkıp bakalım hemen.

Dışarı çıktığımızda durum korkunçtu;

-Fatma bacı elindeki otomatik silahla Mücella hoca ve birkaç arkadaşını bir köşeye sıkıştırmış, Mücella hoca ise neredeyse elindeki bombanın pimini çekmek üzere.

-Dur! Ne yapıyorsunuz Mücella hocam, ya siz Fatma bacı neden arkadaşlarımıza silah doğrultmuşsunuz.

-İsyancı bunlar Kaptan, Mücella hanım yanında ki üç arkadaşıyla birlikte isyan çıkarmış sözde aracın yönetimine ele geçirecekmiş.

-Yok canım doğru mu Mücella hocam.

-Evet Fikret efendi doğru, sizi ikinci kaptanlıktan atıyorum, ben artık birinci kaptanım, Sami hocada itaat ederse onu ikinci kaptan yaptım, sen bundan sonra sadece katipsin.

-Güldürme beni Mücella hocam, bir kere bana efendi diye hitap edemezsin, ikincisi ne demek aracın yönetimini ele geçirmek, bir kere hikayenin yazarı benim, olmaz öyle şey…

-Bal gibi olur, ben yapayım da siz görün

O sırada Yolculuk için gelen Edebiyat evi Sakinleri toplanmışlardı, Mücella hoca birden bağırmaya başladı ; “Ey uzay yolcuları! Duyduk, duymadık demeyin! Mali İşler Sorumlusu görevime ilaveten Birinci Kaptanlığı da üstleniyorum, artık bu adamların bu aracı çalıştıracaklarına inanmıyorum, çalıştırsalar da bu beceriksizler bundan sonra da işleri yürütemez.  Dünyaya sefiller ekibi namıyla dönmememiz için önlem almış bulunmaktayım.

 Yarın herkes sabah haplandıktan sonra 10:05'te, derhal EDEUA'nın toplantı salonuna intikal etsin.

 Gündem şu; Ay ve Güneş'in en sosyetik mevkilerini, aslında mühendis olan ama Amerikalıların plan ve projelerini kaçıracağı korkusuyla şimdiye kadar bunu gizleyen Gergef üç saatlik bir çalışmayla belirlemiş bulunmaktadır.

 Şimdiye kadar beş kazıklanma sonucu artık iyicene akıllanmış bulunan eski müflis Halit Durucan,Tapu - Kadastro işlerinden anladığını söyledi.

Mihman hoca ile birlikte mimariye uygun olarak tapuları hazırladılar. Hile hurda yapmışlarsa çişlerini tutamasınlar diye yapacağımız beddua seansından sonra kura çekimlerine geçilecek.

Kuraları Katibim Mehmet Fikret Hocamız çekecek, sponsor MCU da beş gözlük üst üste takarak denetleyecek.

İtiraz eden, trip atan, bıyık altı gülme gafletine düşen, ay çorabım kaçtı, yanlışlıkla tıraş köpüğünü gözüme sıktım da ondan geç kaldım diyenler tapu yerine havasını alır, haberiniz olsun.

İtiraz için ve iltimas için kimse yanıma gelmesin. Tansiyonumu fırlatmasın. Cümle uzaylılara rezil kepaze ederim. Mavi ışık lazerle kör ettiririm." Zaten yakında Mavi Yıldırım hocayı da ekibime katacağım.

-Bak Mücella hoca sözünü kesmedim ve bu komediyi sonuna kadar dinledim. Haddini bil! Ben senin kâtibin falan değilim ve halen bu aracın ikinci kaptanıyım, Fatma bacı bir işaretime bakıyor, ateş dediğim an, seni ve arkadaşların, Gergef’i, Mihman’ı, Halit Hoca’yı kurşuna dizer.

-Böyle bir şeye davrandığınız an da karşılık veririz haberiniz olsun.

Fatma bacı artık dayanamadı ve yeniden havaya ateş açarak bağırdı;

-Çök, çökün, çökmezseniz yakarım hepinizi...

Mihman Mücella hocaya döndü ve teslim olalım hocam, galiba bu iş olmayacak, baksanıza kalabalık Fatma bacının arkasına toplandı yanlış bir hareketimizde canımıza okurlar diyerek onu ikna etmeye çalıştı, Gergef ve Halit hoca da teslim olma yanlısı olunca, Mücella hoca mecburen onlara uydu.

Az sonra Kabin ekibini Sami hoca başkanlığında acil toplantıya çağırdım ve toplantıda Mücella hocanın ve arkadaşlarının araç hareket edene kadar oda hapsine alınmasına karar verdik.

Kararı Mücella hocaya tebliğ için tekrar dışarı çıktığımda Sahara, Makberi Ahmet Akkoyun ve Nurcan hocanın da yolcular arasına katıldığını gördüm. Sami hocaysa bir köşeye çekilmiş, Kabine bakarak araç havalansın diye okuyup, üflüyordu.

Devam edecek

Dördüncü Bölümün Sonu

Mehmet Fikret ÜNALAN

( Edebiyat Evi Uzayda-dördüncü Bölüm başlıklı yazı Mehmet Fikret ÜNALAN (Kul Fikret) tarafından 9.12.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu