-İşte nihayet oldu, uçuşa hazırız, teşekkürler İpçi Erdoğan hocam, teşekkürler Nurettin Akdeniz her şey hazır Çerkezoğlu, haydi bakalım Fatma bacım…
Çerkezoğlu;
Yakıt tamam, yüksek ısı tamam
Fatma
bacı; Gaz açığa çıktı
-Haydi
bismillah!
Çerkezoğlu;
Sami kaptan nerede?
-Uyuyor
Fatma
bacı; uyanınca şaşıracak havalandığımızı görüp
-O kadar havalanmayın der kesin
Çerkezoğlu;
Gaz açığa çıktı şimdi itecek ve havalanacağız
-Fatma
bacı; Ya Allah!
-Çerkezolu;
4.500 m/s’ye kadar çıkabiliriz bu hızla
-Havalandık
mı Çerkezoğlu?
-Fatma
bacı; Evettt…
-Çerkezoğlu
İtki kuvveti gerçekleşti.
-Biriniz
şu Harun’a baksın bayıldı yine
Fatma
bacı; Ölmüş galiba
-Yok
canım nefes alıyor baksana
Çerkezoğlu;
Ne nefes alması horluyor bu resmen uyumuş, galiba altını da ıslatmış.
-Eyvah,
canım ne var bu kadar korkacak, Meryem hanımın durumu nasıl acaba?
Fatma
bacı; Nasıl olsa havalandık artık, ben hem Meryem hanıma bakayım, hem Mücella
hanım ve arkadaşlarını oda hapsinden çıkarayım, Sami hoca demiş ya "Kankamın cezasını kaldırın yoksa yakarım uzay aracını" Diye. Sonra birde bakayım diğer yolcular ne
durumdalar.
-Şimdi
gerçekten uçuyor muyuz? Sanki halen yerimizde duruyoruz gibi geliyor bana.
Çerkezoğlu;
Yok Kaptan olur mu hiç çoktan fırladık, şimdi önemli olan aracı uzaya götürmek,
onu kontrol edebilmek ve yönlendirmek.
Kullandığımız
sistem Roketler için en yaygın kontrol yöntemi, gazın çıkış yönünü değiştirmeyi
sağlayan hareketli lüle1 sistemidir.
Ağırlık
merkezi gövdede olduğundan dolayı bu açı değişikliği bir moment yaratarak
roketin ters yönde dönmesini sağlayacaktır.
Bunun
dışında, gövdenin çeşitli konumlarında, açıldığında gaz çıkışı sağlayan küçük
egzoz vanaları veya haricî küçük motorlar kullanılabilir.
-Vay
be Çerkezoğlu sen gerçekten bu işin ehliymişsin, uçamazsınız,
kaldıramayacaksınız aracı diyorlardı, şimdi kıskananlar çatlasın.
Haruni’de
yavaş yavaş kendine geliyor bak, inşallah uçtuğumuzu söyleyince yine bayılmaz.
-Çerkezoğlu;
Söylemesek mi?
-İyi
de ya inmeye kalkarsa, düşer aşağı tepe taklak Allah korusun.
-Çerkezoğlu;
O değil de; Gençlerde öğretmensiz kalır.
O
Sırada Fatma bacı tekrar kabine girdi;
-Ne
var ne yok Fatma bacı, oda hapsinde ki arkadaşları çıkardın mı, Meryem hanım
nasıl?
Fatma
bacı; Meryem hanım herkesten iyi, çünkü henüz havalandığımızın farkında değil,
ama çok şey olmuş iyi ki gitmişim.
-Hayırdır
neler olmuş.
-Kalkış
sırasında çıkan sesi kapı çalıyor sanmış oda hapsinde olan arkadaşlar.
-Eeee
Fatma
bacı; Sonra işte uykudan kalkmışlar, Mücella hanımın değişiyle hortlamışlar. Gergef
korkudan damağını çekerken baş parmağı bademciğine kaçınca yılan zannedip
bayılmış.
-Eeee
Fatma
bacı; Halit Hoca kafasını önce baza tahtasına vurmuş, sonra yere kapaklanmış
halen baygınmış.
-Vay
be neler olmuş, başka?
Fatma
bacı; Durun anlatacağımda, burada sorun yok uçuyoruz değil mi?
Çerkezoğlu;
Evet evet sen anlat, bak şimdi bende meraklandım.
-Biz
işin o kısmına bakarız Çerkezoğlu sen işine bak istersen.
Fatma
bacı; Sonra Mihman Hoca şahadet getirip kırk Fatiha okumuş beş dakika içinde,
ben gelirken halen okumaya devam ediyordu.
Kaç
dua biliyorsun diye sordum Mihmana, dört dedi, hangileri diye sorduğumda ise üç
Kulhuvallahu, bir Elham diye söyleyince çok güldüm. J
-İlginç
peki hepsi bu mu?
-Keşke
öyle olsa son anda araca binen Nurcan hanım İstihbarat uzmanıymış meğer…
-Hayda
işe bak, neyse kimseden gizlimiz saklımız yok bizim, istediği kadar araştırsın,
anlamıştım zaten sürekli iki dil konuşmasından. İnşallah hepsi bu kadardır.
-Birde
Gülüm hoca bazı şeylere çok üzülmüş galiba.
-Aman
neden üzülüyor ki başımızın tacı o serbest şiirlerin ecesi, bu bir hikaye o
nedenle arada herkese takılıyoruz eh ona da takılmadan edemedik ne yapalım.
Çerkezoğlu;
Şimdi önemli olan bir şey daha var saat olayını nasıl hallederiz bilmiyorum
çünkü ilk durağımız Ay yüzeyi olacak oraya arkadaşlar bayrak dikince serin bir
vakit ayarlayıp Güneşe geçeceğiz, çok dikkatli olmalıyız yakıcı olabilir, gerçi
ben yanıma Güneş yağı, Güneş Kremi gibi bütün koruyucuları aldım.
-Ha
ha ha mayonu da alsaydın bari…
Fatma
bacı; Güneşe gitmek Sami hocanın fikriydi ama o uyuyup duruyor, sıkıntısını biz çekiyoruz.
-Peki
Fatma bacı, hizmetlerin için çok teşekkür ediyoruz, görevini gereğince
yapıyorsun maşallah, diğer yolcularda bir sıkıntı yok değil mi?
Fatma
bacı; Yok, yok da yalnız Kul 55, biliyorsunuz normalde çok sessiz sakin bir arkadaş
kendi kendine sürekli bir şeyler mırıldanıyor; ah bu gemide bende olsaydım açık
denizlerde balık tutsaydım gibi bir şeyler.
-Allah
Allah Gemi mi sandı burayı garip
Fatma
bacı; Yok öğle değil de, Uzay Gemisi diye düşündü her halde, hani öyle diyorlar
ya.
-Eh
varsayalım öyle, kendini burada yok mu sanıyor acaba.
Fatma
bacı; Bilmem belki de eski bölümleri okumadı.
-Neyse
bir ara ben onunla ilgilenirim, evet Çerkezoğlu sıkıntı yok değil mi?
-Yok
kaptan, iyi oldu ya iyi ki havalandık yoksa vurdurmak bir hayli zor olacaktı,
mecbur dışarıdaki vatandaşlardan yardım isteyecektik.
-Yok
ben o yolu hiç düşünmedim zaten son çare Zaralı Şampiyon tek eliyle veya iki
eliyle kaldıracaktı aracı, o da olmasaydı Sami hoca okuyup üfleyecekti.
-Doğru
olabilirdi elbette, nefesi kuvvetli diyorlar Sami hoca için
-Bilmiyorum
neyse eğer bir tehlike yaşarsak o zaman faydalanırız hocanın nefesinden.
Bu
arada Mihman’ın okuma işi bittiyse bir ara yanıma gelsin, sağda solda
konuşuyormuş “Yöneticiler fazla trip atmasınlar füzenin bir yerlerinden
civatalarını sökerim falan diye, ayrıca bana gizlice verdiği zeytinyağına bir
parça bazlama batırıp yedim, gerçekten güzel yağmış.
Çerkezoğlu;
Sahi Nuri hoca ne yapıyormuş, hiç uğradınız mı yanına?
-Ne
yapacak mutfakta gizli gizli kıyma kavurmuş kendine tam yerken Mücella hanıma
yakalanmış.
Fatma
bacı; Evet hem de gecenin saat üçüymüş
-Vay
be helal olsun Mücella hoca görevini hakkıyla yapıyor.
Çerkezoğlu;
Peki Nuri hoca her hangi bir ceza aldı mı?
-Yok
canım ne cezası garip zaten soğan soymaktan perişan, benim için dikkat etsin
bir gün onu araçtan dünyaya geri atarlar diyormuş.
Çerkezoğlu;
Ha ha ha hocaya bak yahu neyse biz Türkler, Edebiyat Evi Şair ve
Yazarları uzaya gidiyoruz ya şimdi uzaylılar düşünsün Kaptan. Pazar gününün
vazgeçilmezi olan milli yemeğimiz kuru fasulyeyi de onlara öğretiriz ayrıca
işkembe ve paça çorbası bizim kendimize has çerkez yemekleri yani bol bol hamur
yemekleri Karpuz ve beyaz peynir.
-Orada
dur Çerkezoğlu Mücella hoca duymasın, o ne yenecek derse onu yiyeceğiz, ama laf
aramızda biz kabinde arada bir dediklerinden kaçamak yapabiliriz. Yine de
dikkatli olun, Kabine sokmayın kendisini.
Fatma
bacı; Öyle bir şey yaparsanız ben söylerim sizi
-Müzevirlik
yapma bacım iyi şey değildir bak, hem sana da ikram ederiz yediklerimizden
canım.
-Ha
o zaman olur.
-Aaa
Haruni uyanmış garip garip bize bakıyor, uyandın mı hocam?
Haruni;
Neler oluyor benim sınıf nerede, şiir çalışacaktık biz.
Çerkezoğlu;
Ne şiiri hoca havalandık Uzaya gidiyoruz uzaya
-Haruni;
Neee? İmdatt
-Eyvah
bu yine bayıldı yahu, şuradan biraz su verin yüzüne serpelim, kolonyayı da ver
Fatma bacı, ben onunla ilgileneyim sen de istersen tekrar yolculara bak, Meryem
hanım havalandığımızı fark ettiyse belki o da fenalaşmıştır.
O
sırada yeniden kendine gelen Harun hoca birden yerinden fırladı ve pencereye
doğru koştu.
-Dur
ne yapıyorsun Harun hocam
-Bende
yükseklik korkusu var demiştim size, atacağım kendimi aşağı.
-Harun
hoca çıkarma başını gir içeri ne demek kendimi aşağıya atacağım
-Atacağım
işte, dayanamam bu yolculuğa
-Yahu
farz et sınıftasın hadi toplayalım öğrencilerini birlikte şiir çalışın, hiç
aklına bile getirme uçtuğumuzu.
-Ama
uçuyoruz
-Yani
uçmuyoruz gibi düşün, aman! Çerkezoğlu tut şunu atlıyacak vallahi! Bu ne ya…
O
arada Fatma bacı şiddetle kapıyı açtı ve
-Kaptannnn
-Ne
oldu Fatma bacı, dur hele bu adam aşağı atlayacak neredeyse
Fatma
bacı; Meryem Keskin, Meryem hanım da paraşüt verin bana diye kıyameti koparıyor
vermezsek o da atlayacakmış.
-Yahu
nereye atlayacaklar bunlar, acaba atlarlarsa aşağıda biri tutacak mı zannediyorlar.
Fatma
bacı; Bilmiyorum kaç kişi zapt edemiyor dışarıda Meryem hanımı. Bir hanım var
hani şu İstihbaratçı Nurcan hanım o da durmadan not tutuyor ve telefonla
konuşuyor.
-Telefonlar
çekiyor mu buradan, demek daha fazla uzakta değiliz
Fatma
bacı; Bilmem belki de konuşuyor gibi yapıyordur.
-Ne
diyor peki
Fatma
bacı; Anlamadım Japonca konuşuyor galiba, İngilizce veya Fransızca konuşsa
anlardım.
-Peki
aramızda Japonca bilen yok mu?
Çerkezoğlu;
Ben Japonya seferinde biraz öğrenmiştim
-İyi
de sen kabini terk edemezsin kumanda sende kaptan.
-Kaptanım
ben di mi? Gemi de kaptandım şimdi havada da kaptan oldum?
Fatma
bacı; Bırakın gevezeliği de bir çare bulalım.
Çerkezoğlu;
Bırakalım atlasınlar
-İyi
de sayımız belli Adem beye ne deriz sonra, öf ya şu Sami hoca da uyuyup
duruyor, her iş bana bakıyor.
Fatma
bacı; Ne yapacağız
Çerkezoğlu;
Ben Harun hocayı bağladım sandalyeye, Meryem hanımın çaresini de siz düşünün.
-En iyisi Nevin hanımı çağıralım Harun'a sakinleştirici iğne yapsın, Fatma bacı sen de önce Meryem hanım için Mücella hocadan yardım iste zaten hikayenin yarısını o yazıyor, mutlaka çare bulacaktır. Daha sonra ben Nevin hanımı Meryem hanıma da yollarım ona da bir iğne yapsın, yoksa baş edemeyeceğiz bunlarla.
İyice
tedirgin olmuştum, hafifçe kapıyı aralayıp dışarı baktığımda hotamişli omzuna
bir tahtayı tüfek gibi almış dolaşıyordu. Bir taraftan da konuştuğunu görünce
kulak kabarttım;
-Elli
elli yüz, biz Edebiyat Evliyiz, tahtadan tüfek, bamyadan fişek, keçi kakasından
saçma, geliyoruz uzaylı kaçma…
-Aman Allah'ım ne olmuştu bu Hotamişlıya böyle? Birden bir siluet daha görür gibi oldum, sanki, Emi (Emi Öztürk) (Emi kısaltılmış adı, soru değil E’ile mi ayrılmayacak yani) gelmiş gizlice hikayeyi okuyor gibiydi.
Belki
de birazdan bağırıp çağırmaya başlayacaktı “Ben niye yokum ülen bu hikayede,
ben Karadeniz kızıyım yakarım çıranızı” Diye, ya da sessizce okuyup bitirdikten
sonra yine sessizce çekip gidecekti.
Beşinci
Bölümün Sonu
Mehmet
Fikret ÜNALAN