Sabah saat 10.00 da bütün Edebiyat Evi yolcuları güvertede hazırdı. Kaptanımız Çerkezoğlu Murat bey konuşuyor ve O’ nu can kulağı ile dinliyorlardı. 


“Arkadaşlar, Somali, Afrika'nın doğu kıyısında bulunan bir ülkedir ve doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel mirasıyla dikkat çeker. Ancak, Somali'deki seyahatler güvenlik endişeleri nedeniyle risklidir ve birçok hükümet, seyahatleri kısıtlamıştır.”

Harun Hoca ile Şampiyon “Yav boş ver kaptan biz zaten kaçak geldik. Hükümetin ne haberi var bizden. Hem biz Somali’lerle dostuz. Bize dokunmazlar.”

 

Köşeden Nurettin Akdeniz’le Ali Gorgan bağırdılar. “Bizim elimiz armut toplamıyor ya. Hem koskoca dünya Şampiyonumuz var. Gelirlerse ebelerinin örekesini görürler.”

Çaktırmadan şampiyona göz attım. Pazılarını gösterip gülümsüyordu. 


Kaptan devam etti ”Farklı kültürlerin bir arada yaşadığı zengin bir coğrafyaya sahip olan Somali, bu zenginliğini ekonomisinde yansıtamayan bir ülke. Günümüzde Afrika’nın en fakir ülkeleri arasında sayılan Somali, EtiyopyaYemen, Cibuti ve Kenya ile komşu konumda. Başkent Mogadişu, Kismayo, Hargeisa ve Zeyla gibi yerleşim yerlerinde yaklaşık 15 milyon kişinin yaşadığı Somali’de kurak ve sıcak bir tropikal iklim hakim. Kuzey bölgesi 1869-1916 yılları arasında Osmanlı’nın bir parçası olan, sonraki dönemlerde ise İngiltere ve İtalya’nın sömürgesi olarak yaşayan Somali, 1960 yılında bağımsızlığını kazandı. 

Sıkıntılı bir iç savaş dönemi de geçiren ülke, günümüzde salgın hastalıkların çok sık yaşandığı bir yer haline geldiği için yola çıkmadan önce aşılarımızı yaptırmız gerekiyor. 

Önceden tedarikli olduğum için aşılar aşağı kamarada. Azeri doktorumuz. Aşılarımızı yapacak. Hemen başlayalım. “


Başlayalım dedi ama hanımların arasından beş altı kişiden bir  vaveyla koptu. 


Yok efendim biz aşı olmayız da olmayız. 

Hem daha coronadan yeni çıktık ne aşısı?”


Başlarını Mücella Hanım çekiyordu. 

Fatma Bacı, Selva Selda, Meryem Hanım , Elif Hanım da onu destekliyorlardı. Erkeklerden de bir kaç kişi onları destekleyince meclisteki muhalefet gibi bir muhalefet oluştu. 


Kaptan, “Yav etmeyin, tutmayın Somali de salgın çok. Hastalanır başıma bela olursunuz. Ben sizinle mi uğraşayım. Gemiyi mi yürüteyim” dediyse de lafını dinletemedi. 


Usulca kaptanın tanına yaklaştım. Kulağına eğilip bir şeyler söyledim. Çerkezoğlu’nun  gözleri parladı. “Tamam hocam” dedi. “Ben onu hiç düşünememiştim.


Sonra muhalefet edenlere dönerek. “Tamam arkadaşlar siz aşılanmayın ” dedi. 

Aşı olacaklar sıraya girdiler. 

İlk sırada Şampiyon vardı. Kolunu açınca pazısını göstererek” Bakın millet şu pazıya bakın. Ne şampiyonluklar kazandı bu pazı. Yav bu pazı bir iğneden mi etkilenecek. ?Gel doktor bacım gel. Şu aşı olmayanlara inat iki tane yap sen bana. Şampiyon olduğumuz belli olsun. 


Azeri doktor İlhanova. Gülerek” Olamaz mümkün Şampiyon bir tanedir ancak. “Dedi. 


Aşılar hep bitmişti. Kaptan “

Arkadaşlar şimdi birer çay içelim   O zamana kadar da hareket ederiz “dedi. 

Çaylar içilirken başta Mücella hanım olmak üzere Fatma bacı, Meryem hanım “Ay bana ne oluyor çok uykum geldi. Diyerek uyuklamaya başladılar. Bu bir plandı tabii. 

Onların çaylarına uyku hapı konulmuş uyumaları sağlanmış. Rahat rahat aşıları yapılmıştı. 


Yoksa onlaın inadı yüzünden Elin garip memleketlerinde hastane hastane dolaşacak mıydık?Nuri hocanın kaptanın kulağına fısıldadığı çözüm buydu. 


Somali’ de ilk önceSomali’nin güney kıyısında yer alan Lag Badana Ulusal Parkını gezdik. 1989 yılında kurulan bir milli park. 3340 kilometrekarelik bir alanı kaplayan bu doğa alanı, ülkedeki hayvan ve bitki türlerini keşfetmek için gidilebilecek en ideal yerlerden biri.

Her çeşit hayvan burada mevcuttu.


Fikret üstad o hayvanları seyrederken arkadan habersizce yaklaşan iki maymun yavrusu elindeki çekirdek torbasına yapışmışlardı. Onlar  çekiyor üstat bırakmıyor. Sonunda galip gelen Maymunlar oldu. 


Onu gören Sami hoca. 

-Of be çok iyi oldu. Yav bıkmıştık senin şu çıt çıt çekirdek sesinden. Biraz da keyfini onlar çıkarsınlar. 

Dedi. 


İki maymun hemen bir ağacın dalına çıktılar. Sanki kır yıllık çekirdek tiryakileriymiş gibi çekirdekleri yiyip kabuklarını da Fikret üstada savuruyorlardı. Üstadın tepesi attı. 


“Ula ben size göstermez miyim hırsızlar” diyerek yerdeki kocaman bir sopayı onlara savurdu. 

Savurdu ama sanki maymunlar da” bu da bizden olsun dercesine iki avuç çekirdeği tepesinden  aşağı savurdular. 


Daha sonra Görkemli görüntüsüyle bilinen Mogadişu Katedralini gezdik. İtalyanlar tarafından inşa edilmiş bir yapıydı bu. Katedralin büyük bir bölümü hasar görmüş ve yıkılmış olsa da ayakta kalan bölümlerini görebildik. 


Mogadişu şehrinde bulunan ve bölgenin en önemli ve dini yapılarından biri olan Arba’a Rukun Camii, ülkedeki dini yaşamı ve mimariyi görmek isteyenlerin uğrak adresi. Aynı zamanda ülkenin en eski ibadethaneleri arasında da anılan cami, inşa edildiği 667 yılından bu yana ayakta kalmıştı. Öğlen namazımızı da bu tarihi  cami de kıldık. 


Ülkede eskiden kullanılan paralar ve çeşitli sanat eserleri başta olmak üzere birçok eserin sergilendiği Somali Ulusal Müzesi’nde, ülkenin tarihi ve kültürel geçmişi hakkında çok ilginç paralar bulunuyordu. MCU ve Adem bey bu paralarla epeyce meşgul oldular. Çünkü onlar paraya meraklı kişilerdi. Bu paralar da çok ilgilerini çekmilti. 


Ülkenin başkenti ve en büyük şehri Mogadişu’da yer alan Bakara Pazarı, bölgenin en büyük pazarı. 1972 yılında ziyarete açılan bu pazarda, yerel yemeklerin hazırlandığı taze sebze ve meyvelerin yanı sıra çeşitli hediyelik eşyalar ve hatta benzin bile satılıyordu. 


İlk olarak 2002 yılında bir Fransız araştırmacı tarafından keşfedilen Laas Geel Mağarası, ilginç görüntüsüyle dikkat çekiyor. Oluşumu Milattan Önce 9.000-3.000 yıl öncesine dayandığı düşünülen bu mağara, ülkenin en çok turist çeken yerlerinden birisiydi. 


Mağara gerçekten çok ilginçti. Basamaklarla yerin metrelerce altına indik. 

Sayısız galerilerle birbirinden korkunç üç kat aşağı indik. 


Elif usta ile Rüya “Korkularından biz daha aşağı inmeyiz “ diye ağlayıp duruyorlardı. 

Kaptan, “ Eh burada durun o zaman dönüşte sizi alalım” diyince Elif usta, “Anneeeee benim yüreğim yarılır burada Siz beni  öldürmek  mi istiyor sunuz?”


“Eh ne yapalım o zaman gel diyoruz gelmiyorsun git diyoruz gitmiyorsun “diye çıkıştı Sami hoca. 


Sonunda çözüm bulundu:


Rüya ile Elif’in gözleri bağlandı korkunç manzaraları görmemeleri için. Birinin koluna Fatma hanım diğerinin koluna da  Gülüm hanım girdi. Öylece yürümeye başladılar. 


Mağara gerçekten çok korkunçtu. Rüya ve Elif hanım aslında biraz da haklıydılar. Bir çok erkek bile korkardı o sarkıt ve dikitlerden, galerilerden, sivri sivri sütunlardan. 


Hele birden hep beraber “ Ne oluyor? Diye bağırdığımız da içimiz de ürpermeyen kalmamıştı. Birden nerden çıktığı belli olmayan yarasalar etrafımızı sarmıştı. 

Neyseki kimseye zararları dokunmadı. 

Akşam gemimize döndüğümüzde hala aklımızda o korkunç mağara vardı. 


Sabahleyin erken kalkmamız gerekiyordu. 

Bakalım ne maceralar bekliyordu bizleri?


Nuri Baş.        Devam edecek

( Edebiyat Evinin Afrika Macerası10- başlıklı yazı Nuri Baş tarafından 14.12.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu