Artık o kabus gibi gece bitmiş yavaş yavaş güneş de yükselmeye başlamıştı. 


Sabahın aydınlığı ile beraber dünkü fırtınanın gemi üzerinde bıraktığı hasar da daha iyi anlaşılmaya başlamıştı. 

Kaptanın sesi duyuldu:


-Arkadaşlar lütfen yavaş yavaş güvertede toplanınız. Aman birden hızlıca hareket etmeyiniz. Tansiyonunuz düşer veya çıkabilir. Bu arada baş dönmeleri ve kusmalar da olabilir. Bunlar normaldir. Artık tehlike geçti. Çok şükür bu badireyi de atlattık. 


Kafile güvertede toplandı. Hakikaten Herkes perişandı. 

Hele ki yaşlılar ve bayanlar daha da perişandılar. Ayakta duramıyorlar, bazan kusanlar da oluyordu. 


Sami hoca bir hışımla:


-Ulan bu geziyi tertipleyenin  de, beni bu proğrama dahil edenin de Çerkezoğlu senin geminin de….


Bir kere zıvanadan çıkmıştı. 


Fikret üstad Ondan geri kalmıyordu.  

-Yav Nuri hoca elini ayağını öpeyim bak ben bitirdim şu uzay gezisini haydi sen de bitir kardeşim. Yoksa bu gezinin bitmesinden önce bizler biteceğiz 


Deyip duruyordu. 

Bir gün önce ortalıkta isyan, terör estiren Fatma bacı ve Mücella hanımdan ise ses seda çıkmıyordu. Zavallıların konuşacak halleri kalmamıştı. 


Nihayet kaptanın sesi duyuldu:


-Benim suçum ne arkadaşlar? Ben mi zorla getirdim sizleri. Hem ömrünüz boyunca göremeyeceğiniz yerleri bedava denilecek bir fiyata gezdiriyoruz daha ne istiyorsunuz?


Birden hiç sesi soluğu çıkmayan Yusuf Kazağın sesi yükseldi:


-Saygıdeğer kaptanım ve değerli büyüklerim, bu gezide kaptanımızın hiç bir suçu yok Tek suçlu böyle çok korkunç senaryolar yazan Nuri Hoca’dır O’ nu cezalandıralım 


Bunun üzerine bir uğultu yükseldi :


Kahrol Nuri hoca. Sen ne biçim adamsın. Öldürdün bizi korkudan be kardeşim. 


Artık her kafadan bir ses çıkıyor Nuri hocaya cezaların en ağırının verilmesi isteniyordu. 


Hatta Fikret üstat “ Onu ellerimle boğacağım arkadaş koca bir gezi boyunca bana hiç sevmediğim çekirdeği çıtlattırıp durdu. 


Sonunda O’nu denize atmaya karar verdiler. 

Tam atacakları sıra şampiyonun sesi  ortalığı bastırdı 


-Ulan siz kimin bacanağını denize atıyorsunuz? Batırırım ulan bu gemiyi. 

Çekin bakayım elinizi benim bacanağımın üzerinden. Yok efendim senaryo korkunçmuş, yok efendim çok yorulmuşlar, yok efendim ayakkabıları yırtılmış. Beğenmeyen geri dönsün arkadaş. Nasıl dönecekse? Adam sizi aldı taaaa buralara kadar getirdi. Şimdi de geri götürür elbette. Sizi buralarda bırakacak değil ya? Hem rüya filan da görmüyor. Düpedüz geziyorsunuz işte. 


Onun korkusundan Hak verir gibi göründüler. Ortalık yatışmıştı. 


Teker teker fırtınanın oluşturduğu hasarlar tesbit edildi. O kadar da çok fazla hasar yoktu. Kaptan ve ekibi çok tecrübeli oldukları için çok az bir hasarla bu badireyi  savuşturmuşlardı. Çerkezoğlu ilerdeki kayalıkları göstererek:


-Arkadaşlar şansımız varmış şu kayalıklara varmadan fırtına durdu. Eğer o kayalıklara bindirseydik ortada ne gemi kalırdı ne de sağ olarak bizler. Demek ki verilmiş sadakamız varmış. Yarin akşama kadar burada Demir atacağız. 


Rüya ile Elif “ oleyyyyy” diye sevinçten nara attılar. 


Kaptana yanaşan İpçi Erdoğan


-Kaptan biliyorsun ki elektrik, elektronik, torna tesviye, kaynak bilumum tamirat ve tadilat işlerinden anlarım. Eğer Haruni ekibini de benim emrime verirseniz bütün eksiklikleri gideririm dedi.  Teklifi kabul gördü. 


-Arkadaşlar herkes kamarasını çeki düzene koysun sonra da öğlen yemeği için yemek salonuna gelsin. Bedenen ve ruhen dinlenmemiz yeni enerj depolamamız lazım ,dedi Çerkezoğlu kaptan. 


Yemekten sonra çaylar, kahveler içildi. Sanki dünkü yorgunluk ve korku kalplerden atılmıştı. 

Kaptan çok sevdiği şiirini bir fon müziği eşliğinde okumaya başladı:


DENİZCİ


Ne fırtına dinler ne de kar boran,

Yine de sefere çıkar denizci,

Olmaz hiç halini hatrını soran,

Her derdi sineye çeker denizci.


Bazen durgun sudur bazen de çağlar,

Gönül yarasına tuz basar bağlar,

Gündüzleri güler geceler ağlar,

Huzura uzaktan bakar denizci.


Sevdiği iç çeker bekler limanda,

Gözleri yaşlıdır aynı zamanda,

Bir tek o eksikdir her şey tamam da,

Buram buram hasret kokar denizci.


Ne bayramı olur ne de seyranı,

Yunuslardır onun bir tek hayranı,

Hasretle doludur her dem sol yanı,

Derdini denize döker denizci.


Dünyada yoktur tek dikili taşı,

Zehir olur ona ekmeği aşı,

Yüreğinde hasret gözünde yaşı,

Ağlayıp boynunu büker denizci.


Ömrünce mutluluk nedir bilemez,

Şöyle doyasıya bir kez gülemez,

Özden düşmanına dahi dilemez,

Gün be gün eriyip çöker denizci.


Sözleri biter bitmez bir alkış tufanı koptu. 


Sami Hocam kaptanın şiirinin bitmesini bekliyormuş gibi hemen bir dörtlük patlattı :


 -Çerkezoğlu nasıl  denizcisin sen?

Denizde çürümüş o koca beden

İnan çok yoruldum haydi dönelim

Götür artık bizi, bizi seversen. 


Çerkezoğlu da aynı ölçüyle cevap verdi 


-Nuri hoca alsın götürsün sizi

Aklında senaryo var dizi dizi

Gerçi gemi benim lakin o yazar

Elinde oynatır herbirimizi. 


Fikret üstad da bir dörtlük patlattı


-Nuri hoca, eğer dönersem yurda

Seni yem ederim dağlarda kurda 

Bir hicvedeyim gör şu alem duysun

Sen bizi bıraktın gurbette darda. 


Mücella Hanım durur mu hiç siz erkekler var sınız da bizim elimiz pancar mı doğruyor diyerek bir dörtlük de o söyledi:


-Nuri Hoca seni dala asmalı

Kör bıçakla yavaş yavaş kesmeli

Nerden gelir bunca şeyler aklına?

Kalemini kırıp, sesin’ kısmalı. 


Ya Meryem hanıma ne demeliydi;


-Sevdiceğim bizler kalmışız naçar

Senin sevgin ancak kapıyı açar

Aman bırakmayın Nuri hoca’yı

Başımıza türlü belalar açar. 


Hele İbrahim Dertlinin dörtlüğü nerdeyse herkesi ağlatacaktı


-Oy anam dertlendim bugün ben yine

Kusarak uyandım şafakla güne 

Nuri hocam nasıl bir gezidir bu?

Derdime deva yok gitsem de Çin’e. 


Birden gözler yine Nuri hocaya çevrildi. Herkes ona acayip bir hışımla bakıyordu ki, sormayın gitsin.  Ama şampiyonun  sıkılmış pazılarını görünce hemen gözler yere indirildi. Bütün bu iğneli dörtlüklere bir dörtlükle karşılık verdi Şampiyon:


-Dokunan olursa yakarım bilin

O, na dokunmayı akıldan silin

Koca Afrika’yı gezdirdi size

O da bir kul biraz yüzüne gülün. 


Gemideki bütün aksaklıklar giderilmiş tamirat işleri bitmiş verilen süre de dolmuştu. 


Kaptanın emriyle gemi hareket etti. 

Yeni rota Kenya idi. 


Bir kaç saat yol alınmıştı ki birden gemiye doğru bir şeyin yanaştığını gördüler.Kaptanın korktuğu başına gelmişti.  


Nuri Baş………..Devam edecek

( Edebiyat Evinin Afrika Gezisi-12- başlıklı yazı Nuri Baş tarafından 16.12.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu