Hikaye / Fantazi Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 21.12.2024
Okunma Sayısı : 245
Yorum Sayısı : 14

Nuri üstad sıkı sıkıya kolundan tuttuğu Sami hocaya’


-Üstad gözlerini aç da karşıya bir bak ne göreceksin? Dedi. 

Sami hoca gözlerini açtığında 


Ya Rabbi sana hamdolsun. Sonsuz şükürler olsun diyerek sevinçten ağlamaya başladı.

  

-Rabbım beni iman ile huzuruna al ve cennetini nasip eyle diye dua etti. 


Şimdi bütün Edebiyat Evi yolcuları ilk gözlerini açtıklarında karşılarında Sami hoca gibi Beytullah’ı gördüler. 


Kimisi alemlerin Rabbına hamdediyor, kimisi secdeye kapanmış şükür namazı kılıyor,kimisi dua ediyordu. Manevi bir vecd içerisinde adeta kendilerinden geçmişler ,farklı bir atmosfere bürünmüşlerdi. 


Nuri üstad

-Haydin arkadaşlar şimdi merdivenlerden aşağı inelim, hacerül esved hizasına gelmeden umre için niyetlerimizi yapalım. O’nun hizasına gelince “ Bismillahi Allahüekber “ diyerek onu selamlayalım. Sonra da yedi kere Kabe’nin etrafında dolanarak  tavafımızı tamamlayalım. 


Bütün bir grup vecd içerisinde tekbirlerle, tehlillerle, dualarla yedi şavt ı bitirerek tavafı tamamladılar. 


Sonra herkes ayrı ayrı müsait olan bir yerde iki rekat tavaf namazı kıldılar. İyice yorulmuş ve susamışlardı.

 

Kabe’nin hemen dışındaki zemzem musluklarından kana kana zemzem içtiler. 

Arkadaşlar dedi Nuri üstad


-Tavafımızı bitirdik. Şimdi safa ile Merve arasında say yapacağız. Safa tepesinden başlayacağız  Merve tepesinde bitireceğiz.Dört gidiş, üç geliş olacak. Yeşil ışıkların arasını erkekler biraz daha hızlı yürüyerek geçecek hanımlar ise aynı tempo ile yürüyecekler. 


Sonra da saçlarımızı traş edip umremizi bitirmiş olacağız. 


Aynen ekip olarak denilenler yapıldı. Ve böylece umre tamamlanmış oldu. Topluca otelimize döndük. 


Kenya’da vahşilerin elinden kurtulduktan sonra gemide toplanmıştık. 

Bütün yolcular “artık çok yorulduk geriye dönelim” diye ısrar edince Kaptan Çerkezoğlu da rotasını değiştirerek geri dönme kararı vermişti. Fakat Nuri hoca kulağına eğilip daha önce söz verdiği için “Edebiyat evi yolcularına umre ziyareti yaptırarak Afrika turunu kapatmak istediğini “söylemiş kaptan da kabul etmişti. Yalnız süpriz olsun diye kimseye bir şey denilmemişti. 


Aden Körfezi’nden Kızıldeniz’e girilmiş Yemen ziyaret edilmiş. Oradaki Türk şehitliğine uğranılmış. Şehitlerimizin ruhlarına Fatiha’lar okunmuştu. 


Nihayet gemimiz Cidde limanına Demir atmıştı. 

Cidde’den otobüslerle Medine’ye gelinmişti. 


Medine’de ilk olarak Zehra oteline yerleşilmiş biraz istirahat edildikten sonra iki cihan sultanının mescidine ( Mescidi Nebevi) koşulmuştu.


 Namazlar kılınmış Allah Resul’ünün Kabri ( Ravzai mutahhara) , Hz Ebubekir ve Hazreti Ömer’in kabirleri ziyaret edilmiş ravza ile mimber arasında ikişer rekat namaz kılınmıştı. Çok meşakkatli olmuştu orada iki rekat namaz kılmak. Ama her zorluğa değerdi. Çünkü Allah Resulü “Kabrimle minberim arası cennet bahçesidir “buyurmuşlardı. Kim o cennet bahçesinde namaz kılmak istemezdi?


Aman Allahım bu ne büyük manevi bir zevkti. Kimse ayrılmak istemiyordu oradan. Gerek erkeklerin olsun gerekse hanımların olsun dillerinden salavat düşmüyordu. 


Öbür taraftan Mücella, Fatma, Selda hanımlar da hanım arkadaşları toplamış Ravzanın hanımlar bölümünde ziyaretlerini yapmışlar Onlar da cennet bahçesinde ikişer rekat namaz kılmışlardı. 


Ravza ziyaretinden sonra hemen bitişiğindeki  cennetül Bakiyi ziyaret ettik. Burada onbinin üzerinde sahabe yatıyordu. 


O gün sırasıyla Küba mescidini ki bu mescid islam tarihinde ilk inşa edilen yapımında bizzat peygamberin de çalıştığı ilk cemaatın oluştuğu ilk cumanın kılındığı mescitti. 


Sonra Mescidi kıbleteyni ki bu mescide Allah resulü namazı kıldırırken yönünü Mescidi akşamdan Mescidi harama çevirmesi için ayetin geldiği ve Allah Resul’ünün namazın yarısında mescidi aksaya yarısında da mescidi harama yönünü döndürerek namaz kıldığı mescitti,


Yetmiş sahabenin şehit düştüğü ve Hazreti Hamza’nın kabrinin bulunduğu Uhud dağındaki okçular tepesi ziyaretimizde hayalen şanlı sahabenin yaşadığı fedakarlıkları canlandırdık. 


Medine müzesini ve Sultan Abdülhamid’in yaptırdığı Hicaz Demir yolunu Ahmediye camiini ziyaret ettik. Bütün bu ziyaretlerin hepsi manevi feyizlerde dolu dolu geçti. 


Medine ziyaretlerimiz bitince otobüslerle Mekke’ye hareket ettik Mikat mahalli olan Zülhuleyfe ye gelince beyaz ihramları giyinerek telbiye getirip ihrama  girdik ve umreye niyetlendik. 


Beş altı saat süren bir yolculuktan sonra  uzaktan Mekke’nin Kabe’den sonra sembolü olan Zemzem Towers görünmeye başladı. 


Sami Hoca,


-Arkadaş elimden gelse şu Zemzem Towers’i yıkarım. Allah’ın beytine karşı bu ne saygısızlık. 

Sanki tepeden bakıyor kabeye “dedi. 


Redfer ,

-Haklısın Sami Hocam. O saygı benim ecdadımdaymış. Bu Suud ailesinde hiç saygı yok “diye karşılık verdi. 


Otobüsler Mekke’de kalacağımız otelin önünde durdular. Otobüslerden inen yolcular biraz istirahatten sonra hep beraber mescidi harama doğru yürümeye başladılar. Dillerde sadece şu kelimeler vardı. 


Lebbeyk

Allahümme lebbeyk

Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. 

İnnel hamde venniğmete leke vel mülk 

La şerike lek. 


Buyur (emret) Allah’ım! Emrine amadeyim buyur! Senin hiçbir ortağın yoktur. Emrine amadeyim buyur! Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet de mülk de senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur.”


Topluluk diğer topluluklara karışarak mescidi haramın kapısından içeri girdi.  Safa Merve arasındaki uzunca koridoru geçerek birinci kata geldiler. 


Kabe’yi ilk görenin duasının  reddedilmediği için Nuri üstad artık tam önlerinde duran Beytullah’ı görüp dualarını yapmaları için gözlerini yumdurmuştu. Birden bire Kabe’yi görsünler diye. 

Birden bire gözlerini açıp da Kabe ile karşı karşıta gelen Edebiyat Evi yolcularının hali gerçekten tasvir edilmeye değerdi. 

O nasıl bir feyiz o nasıl bir manevi hazdı?

 

Umremiz bitmiş ve yolcular istirahat için otele çekilmişlerdi. 


Mekke’de üç gün daha kalındı. Bu üç gün içerisinde sırasıyla Peygamber Efendimizin içerisinde doğduğu Kabeye yürüme mesafesinde olan ve şimdi kütüphane olarak kullanılan evi, 


Kabeye 2 km uzaklıkta olup Harem-i Şerif’in kuzeyinde yer alan Cennetül Muallayı  /ki bu kabristanda (Hz. Hatice (r.anha) (Mü’minlerin annesi), Osman Bin Talha (R.A), Abdullah İbn-i Ömer, Hz. Ebu Bekir’n oğlu Abdurrahman ve büyük kızı Esma (R.A), Abdullah İbn-i Zübeyir (R.A) gibi mübarek zatların mezarı bulunur. )Ayrıca birçok mübarek sahabe, tabiin ve salihinin mezarı  da buradadır./


Mekke şehrinin kuzeydoğusunda yer alan Haremi şerife 5 km uzaklıktaki Nur Dağı’nı 

Nur Dağı'nın zirvesinden 15 m. aşağıda dağın kuzeyine bakan tarafında yer alan Hira mağarasını ziyaret ettik. 


İslam dini için Nur Dağı’nın ve Hira Mağarası’nın büyük bir önemi vardır. Hz. Muhammed, İslam dini henüz tebliğ edilmeden önce, Hira mağarasında, düşüncelere dalarak sık sık vakit geçirirdi. Peygamberimiz Kadir Gecesi’nde , yine Hira Mağarasında ve 40 yaşında iken Cebrail ile ilk defa karşılaşır. İlk ve diğer birçok emir ona burada vahiy olmuştur. 

Nur Dağını ve Hira Mağarası bu nedenle çok kutsal bir yerdir. Mekke’de en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. 


Mekke’nin güneyindeki. Peygamber Efendimizin  hicreti sırasında Hazreti Ebubekir’le beraber kaldığı Sevr mağarası da ziyaret ettiğimiz yerler arasındaydı. 


Hazreti İbrahim’in Kabe’yi ilk bina ettiğinde insanları hacca davet ettiği peygamber Efendimizin şakkul kamer yani parmağının işareti ile ayı ikiye böldüğü, Hazreti Bilal’in Mekke fethedildiğinde ilk ezanı okuduğu yer olan Ebu Kubeys Tepesini de ziyaret ettik. 


Peygamber Efendimizin Taif’den döndüğünde sabah namazını eda ettiği  zaman namazda okuduğu ayetleri duyup 7 cinin müslüman olduğu yerde yapılanCin mescidini ,


Efendimizin Veda hutbesini okuduğu ve Hz Ademin Hazreti Havva ile buluştuğu yer olan Arafat’ı ,


Müzdelife ki burası Arafat ve Mina arasında bulunur ve burada Müzdelife vakfesi yapılmaktadır. Meşari Haram olarak da isimlendirilen bu yer, Adem babamız ve Havva annemizin Arafat sonrasında bir araya geldiği yerdir. Müzdelife Vakfesini yapan bir kişinin (Müslüman’ın) kul hakkı günahının bağışlanacağı Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. 


Sonra Mina’yı ziyaret ettik. 

Mina’nın özellikleri de şunlardır:


Şeytan taşlama, özellikle Hac ve Umreye gidenlerin bildiği bir kavramdır.Mina bölgesi, Mürselat ve Sabır Dağları arasında, Mekke’nin doğusunda bulunmaktadır. Kabeye olan uzaklığı ise yaklaşık 6 kilometredir. Harem sınırları içerisinde yer alan bu kutsal bölgede birçok olay meydana gelmiştir. Hz. İbrahim burada şeytan taşlamış, İsmail Aleyhisselam’a karşılık, bedel olarak koçu burada kesmiş, 1. ve 2.Akabe Biatları burada imazalanmıştır. Veda Haccı’nın okunduğu sırada, Nasr suresi burada inmiştir. Hacılar, burada şeytan taşlarlar. 


En sonra da Mescidi Bia’yı ziyaret ettik. Bu mescit hakkında da şu bilgileri öğrendik. 


Burası, Osmanlı Devleti tarafından yapılmış bir mesciddir. Mescid-i Bia, Mina’dan Mekkeye doğru gelirken sağ tarafta kalmaktadır. Bu küçük mescit, Akabe Biatlarının da imzalandığı yerdir. Hz. Muhammed’in peygamberliğinin 12. yılında, Evs ve Hazrec kabilelerinden 12 kişi, Medine’den Mekke’ye hac yapmak için gelmiştir. Bu 12 kişi ile Akabe Biatı imzalanmıştır. İkinci Akabe Biatı ise, yine hac yapmak için gelen 75 kişi ile imzalanmıştır. İkinci biata ” Biat’ül Akabe-i

Kübra denilmiştir. 


Mekke’de de gezilecek yerler böylece bitmişti. 


Umre ve tavaflar yapılmış kutsal yerler gezilip görülmüştü. 


Artık dönüş yolculuğuna başlayabilirdik. 


Yolcular sabah ışıklarıyla beraber Mekke’den ayrılarak Cidde limanına hareket ettiler. 


Cidde limanında Demir almış olan gemiye bindiler. 

Çerkezoğlu kaptan Türkiye’ye doğru rotasını belirledi. 


Bütün yolcular manevi bir neşe içerisinde Türkiye’ye doğru hareket ettiler.  Bir kişi hariç. 

Nuri üstad. 

O bütün arkadaşlarıyla vedalaşıp helalleşmiş umre için Mekke’ye  gelecek olan eşini beklemek üzere orada kalmıştı. 


Nuri Baş………….Son

( Edebiyat Evinin Afrika Macerası-16- başlıklı yazı Nuri Baş tarafından 21.12.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu