Final

Çok hızlı oynatma filmi. Anlam yok oluyor yoksa. Macera birkaç saniyede bitince, arada geçen tüm sahneler de sadece bir yol olarak varlık bulabiliyor: Sona ulaştıran... Yani ölüme...



Tamam, teşekkür ederim... Herkese böyle bir ayrıcalık tanımazsın sen. Gelme vaktinden çok önce beni ziyaret edip, yerimden kalkmamı önleyen bu boşvermişlik zırhından sıyrılmam için bir parça da olsa hareket getirmek istedin ruhuma. Oysa seni tanımadan önce neler duymuştum hakkında. ‘Azrail’ kelimesi, bu yeryüzündeki en büyük kötülüklerin ve belaların simgesiydi benim için. Sadece gerçek anlamıyla değil tüm anlamlarıyla da kapsıyordu ölümü.



Ruhsal yönden çırpınan insanların da azrailleri olmaz mıydı hep? Onların yaşamını bir ölünün kıpırtısızlığına mahkum eden... Kalplerini dilsizleştiren.... Sadece kan pompalayan organlara döndüren onları, içlerinde zerre kadar his kırıntısı olmayan...



İşte sen bu sabah penceremden süzülüp de yatağımın köşesine yerleşmeden önce, böyle karanlık şeylerle sarmaş dolaş duruyordu zihnimdeki resmin. Şimdi böyle karşımda gülümseyen ve beni hayata çağıran bu zarif adam siluetiyle en küçük bir bağı olmayan... Tamam, kapıyorum çenemi ve bana göstermekte çok hevesli göründüğün o filmi yeni baştan seyretmeye bırakıyorum kendimi. Evet, şikayetimi göz önüne almışsın. Şimdi daha uygun bir hızda ilerliyor sahneler. Anlamlarını kaybetmeden bir bütüne varıyorlar.



Bir dakika filmi durdur lütfen! Ne yani? Ben iki sene sonra gerçekten orada mı olacağım? Bu çocuk da nerden çıktı? Benim olduğunu söylemeyeceksin herhalde. Aman Allah'ım! Ben ve anne olmak... Yoksa sana ilişkin olarak öğrendiğim yeni özelliklerden biri de şakacı bir mizaca sahip oluşun mu? Umarım öyledir. Yoksa şu an yerinden sökülecekmiş gibi şiddetle çarpan kalbim fırlayıp gidecek göğsümden. O zaman da film yarıda kalacak.



Niye ileriye sardın ki filmi şimdi? 10 sene sonraya ışınlandım aniden. Bu güzel kız az önceki ufaklık demeyeceksin herhalde. Yanındaki bana benzeyen şu sevimli kadın da... İnanamıyorum. Gerekten ben'im. Sağ yanağımdaki benden tanıdım kendimi.  Anne olmaktan hiç de şikayetçi görünmüyorum. Kızımla benim arkamdaki, çerçeveden gülümseyen o adamsa... Dur, sakın söyleme. Ben söylemeliyim bunu kendime. En karanlık köşelerime duyurabilecek kadar güçlü bir sesle...: O benim sevdiğim adam... Kocam ve kızımın babası... Gözlerindeki mavilik çerçeveden taşacak sanki... Öyle engin, öyle hırçın... Beni bu yataktan çekip alacak, yaşanmayan tek bir an bıraktırmayacak kadar hayata çağıran...



Azrail, lütfen gitme hemen. Teşekkür etmeme izin ver hiç değilse, gitmeden önce. Bana ölüm yerine hayatı getirdiğin için... Bir dahaki gelişinde görüşürüz. Gerçekten yaşanmış bir hayatın finalini yaparız bu sefer seninle.


( Final başlıklı yazı mavilikler tarafından 26.12.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu