Sessiz Çığlıklar Ülkesi
O gece, şehirler uyurken toprak uyandı. Önce hafifçe titredi, sonra koca binaları omuzlarından silkti, içindeki hayatları hiç acımadan savurdu. Sokaklar çığlıklarla yankılandı, evler nefes alamadı, ışıklar birer birer söndü.
Küçük bir çocuk, yatağında sıkıca sarıldığı oyuncak ayısını kaybetti önce. Sonra annesinin sıcak nefesini. Bir baba, ailesine koştu, ama beton duvarlar aralarına girmişti. Bir anne, evladının adını fısıldadı karanlığa, ama sesi yankılanmadı. Kimi kaçmaya fırsat buldu, kimi uyandığında çoktan başka bir dünyanın eşiğindeydi.
Gökyüzü simsiyah, toprak soğuktu. Ama en soğuk olan, kaybedilenlerin bıraktığı boşluktu. Kimi bir sabah kahvesini, kimi sevdiğinin kokusunu, kimi çocuklarının kahkahalarını kaybetti. Enkaz yığınları arasında yankılanan "Sesimi duyan var mı?" feryadı, bir ülkenin yüreğine kazındı.
Saatler geçti, günler oldu. Bir enkazın altında annesinin masal anlattığı küçük bir çocuk, sabaha kadar masalın sonunu bekledi. Bir başka köşede, bir adamın elleri, karısının saçlarını son bir kez okşayabilmek için toprağı deldi geçti. Umutla bakan gözler, gün ışığında hep tanıdık bir yüz aradı.
Ve sonra... Sessizlik.
Kaybedenler, kayıplarının izini bir taşın altında, bir sokağın köşesinde, bir mezar taşında aradı. Ama asıl kaybolanlar insanlar değil, onların umutlarıydı. Bir annenin çocuğuna sarılma hakkı, bir babanın evine dönme sevinci, bir gencin geleceğe dair hayalleri...
Ama insan dediğin, en ağır yükün altından bile çıkmayı bilen bir varlık. Eller birleşti, kalpler birbirine dolandı. Hiç tanımadıkları insanlara koşanlar, bir tas çorbayla ısınmaya çalışanlar, gözyaşlarıyla bir çocuğun yarasını saranlar... Çünkü insanlık, bazen en büyük yıkımların ardından doğar.
Şehirler yeniden inşa edilecek, sokaklar tekrar aydınlanacak. Ama o geceyi yaşayanların gözlerinde hep bir sızı kalacak. Bir şehrin en büyük yıkımı, binaların değil, içindeki insanların kaybolmasıydı. Ve biz, o insanları unutmamak için her sabah biraz daha sıkı sarılacağız hayata. Çünkü bazı acılar unutulmaz, bazı isimler asla silinmez. Çünkü 6 Şubat’ı unutmamak, yalnızca bir felaketi hatırlamak değil; onun içinden doğan insanlığı, birlikteliği ve direnci yaşatmaktır...