Makale / İdeolojik Makaleler

Eklenme Tarihi : 6.03.2025
Okunma Sayısı : 63
Yorum Sayısı : 0
Altın Üyelik Başvurusu Altın Üyelik Avantajları
Bugün Doğanlar
ali-esat-tasaybice-gungoslmndmrznabbas-leventÜmran ÖZLÜKozge--metemehmet-aksacseyit-riza-bTerdemSelman bakiKaradenizSEDA DURMAZİbrahimDoğr CERENimomehmet Canistanbul79mariapuderİNCESUMetalheadTAMERaysemceeAksakalasfalyam35Kalb-i HazantalocanSinan CeylanTopraqinKIZIKaradağ suddeEkin ToprakoMERVERPOLATBallOnDorAzyenver-ozcaglayanBahattinBakarelif-nur-agdas
Doğum gününüz kutlu olsun


 

‘’Dost görünümlü düşman her daim olur.’’ Dünya’da her büyük Devlet kendini ayakta tutabilmek, halkını refah içinde yaşatabilmek için, başka devletleri sömürme, zenginliklerini elde etme amacı güder. Bunu yaparken de diğer Devletlerin güçlü olmaması, kalkınmaması için her türlü oyunu kurar ve yönetir. Geçmişte güçlü olan kimi Devlet açıktan askeri müdahale yoluna giderken, zamanla daha kolay ve başarılı metotlar uygulamaya başladılar. Kalkınmamış, güçsüz devletlerin veya ileride kendi çıkarlarını engelleme potansiyeline sahip milletlerin içine yerleştirdiği, kendine hizmet edecek yandaş, ajan vs ile Devletleri sürekli bir kaosun içine iterek, bazen parçalara bölerek sömürme planlarını uygulamışlardır. Bu açıkladığım durum tamda Ülkemiz üzerine oynanan gizli, açık oyunların en bariz şekilde oynandığını gözler önüne sermektedir.

NATO üyeliğimizle başlayan yakın ilişkilerde, güçlü olarak gördüğümüz Devletler, hep tek taraflı ve kendi çıkarı için oyun kurdular. Yetmişli yıllarda çok fazla kardeşkanı döküldü ülkemde. Pek çok değerli insanımızı bu kavgalarda kaybettik. Her iki tarafı da kendi çıkarları için kullanan, yardım ve yataklık eden pek çok Emperyal Devlet vardı ve ortak çıkarları örtüşüyordu. Yıllar süren bu kargaşa ve kavga sonucu, yapılan askeri müdahaleyle; (ki bu müdahalede kimlerin payı ve desteğinin olduğu, ellini ovuşturduğu artık açıkça bilinmektedir.) Memleket aşkıyla yetişen ve düşünüp fikir üreten gençliğin üzerinden silindir gibi geçilmesinde en büyük pay elbette dost sanılan düşman Devletlerin bitip tükenmek bilmeyen emperyalist çabalarıydı.

Yeter mi? Yetmezdi elbet. Fethullah denen ve gizli emeller için kullanılmaya hazır, sözüm ona büyük Ulema! Kırık yıl bu ülkenin bağrından çıkan zeki, akıllı çocukları, kendi özel okullarında, kendine has bir din anlayışı ile yetiştirdi. Amaç gizliydi ve sonunda ortaya çıktı. Çıktı da kırık yıllık beynimizi de alıp götürdü. Maddi ve manevi kaybımızın değeri parayla ölçülemeyecek kadar büyük oldu.  Dost görünen düşman Devletler sayesinde, yüz binlerce insanımız, gencimiz heba oldu.

Yeter mi ki? Yetmezdi elbet. Seksenlerde başlayan ve yıllar süren bir terör belası ile kırk yılı aşkın, Ülkemin genci, yaşlısı, her meslekten her kökenden insanı yok edildi. Ülkemin çok büyük kaynakları terör belasına harcandı. Ne doğru dürüst bir yatırım, nede düzgün bir kalkınma gerçekleşti. Bütün bu terör eylemlerine rağmen Ülkemin güzel insanları kardeşliklerini bozmadı. Bu bakımdan dost görünen gizli düşmanlar hayal kırıklığı yaşadı. Lakin planlar uzun vadeli ve her koşulda değişkenlik gösterdiği için yeni yeni planların devreye sokulmasına devam edildi.

Yeter mi? Yetmez elbette, henüz oyun bitmemişti. Doksanlı yılların sonu ve iki binli yılların başında ortaya çıkan ekonomik kriz(büyük planlar için bilerek çıkartılmıştı ) sonucunda, Merhum Kemal Derviş eliyle uygulanan ekonomik planlarla, Ülkede satılmadık fabrika kalmadığı gibi yer altı yer üstü madenler ve doğal zenginlikler talan edildi, edilmeye devam ediyor. Hedeflenen planlar doğrultusunda Ülkemizin içi boşaldı. İyi sandığımız, lakin dış güçlerin istek ve emellerine hizmet eden bu planlar sonunda, ülkem insanı açlığa, yokluğa mahkum edildi. Ülkem insanı ülkesinden soğutuldu. Gençlik ülke dışına gitmek için can atar oldu. Sebebi gayet basitti. Ülkemin gençliği diğer ülkelere gitmek isterken, Ülkemim içine milyonlarca Arap, Afgan, Afrikalı gelmeye başladı. Hedef; Ülkemin Demografik yapısını değiştirmekti. Bir nebze olsun bunu da başardılar.

Yetmezdi elbet. Ülkemi yönetenler iki binli yılların başlarında Ülkeye gelen dış odaklı sermayenin uzun süre devam edeceğini sandılar ve gelen parayı yollara, betonlara, binalara gömdüler. Deniz bittiğinde gerçekler ortaya çıkmış, hazine boşalmıştı. Taze para gerekiyordu. Hükümet kaynak bulmak için İngiliz bankerlerine, İngiliz destekli Körfez sermayesine muhtaç olmuştu. Genç nüfusu azalan, üretimi azalmış, ithalata dayalı ekonomik model sonucunda, Ülke insanının büyük kısmı yoksulluğun içine itildi. Yapılan gizli planlar bir bir işliyordu.

Yeter miydi? Asla! Yirmi yıldır süren yeni Türkiye hayali ile bilim alanında gelişmeler duraklamış, dindar nesil düşüncesi ileri sürülerek, Milli eğitim eliyle eğitim yerle bir edilmişti. İnanıyorum ki bu yapılanlarda dış güç dediğimiz devletlerin telkin ve tavsiyeleri elbette vardı, hatta yöneticilere el altında bu uygulamalar dayatılmıştı. Üniversitelerde kalite çok düştü. Ülkemin her şehrine açılan yetersiz Üniversitelerden mezun olan gençler, diploma elinde işsiz dolaşır oldu. Kaliteli insan yetiştirmede sınıfta kalmıştık.

Büyük Ortadoğu Planı çerçevesinde, bir Ülkeye istediğini yaptırmanın yolu, o ülkeyi güçsüzleştirmek, zayıf kılmak, sonunda, tek adamlı bir rejim dayatmaktı.  (Tek adamla yönetilen Ülkelerde, hedeflenen planlar çok daha kolay uygulanırdı). Bu plan doğrultusunda altı yüz vekilli Türkiye Büyük Millet Meclisi pasif duruma getirildi. Sarayda kime hizmet ettiği belli olmayan danışmanlarla Ülke yönetilir oldu. Halkın istek ve arzuları, yaşam kalitesi, geçinme zorlukları artık önemli değildi. Ülkede cebi dolu bir kısım zengin, çok daha zengin olurken, bu zenginlerin çoğu kazançlarını ve yatırımlarını Ülke dışına sevk etme yoluna gittiler. BOP adım adım işliyordu.

Yeter miydi? Henüz plan tamam değildi. Ülkemin üzerinde Son tango oynanmalıydı.

Oyunun son perdesi görücüye çıkmıştı. Askeri alanda gerekli atılımların yapılamaması, savaş uçaklarının bile verilmemesi,  doğrudan yatırımların durması, işsizlik, tükenen bir ekonomi, yaşlı bir nüfus. Türkiye Cumhuriyeti Devleti artık güçsüz bir Ülke konumuna düşmüştü. Bu durumu Ülke dışından görmek oldukça kolaydı ve emperyalist Devletler bizi bizden daha iyi biliyorlardı.

El Kaide uzantısı IŞId denilen ve kimin kurduğu, kime hizmet ettiği uzun süren çatışmalar sonucunda anlaşılacak olan terör örgütü ile, Irak’ın kuzeyinde ve Suriye’nin kuzeyinde pek çok etnik halk yerlerinden edilerek yapılamak istenen planlar için zemin hazırlandı. Sırada planların son aşamaları devreye sokulacaktı.

BOP planı çerçevesinde önce İsrail Gazze’yi yerle bir etti. On binler hayatını kaybederken Emperyalist Batı sadece seyretti ya da alkış tuttu.   Ardından Lübnan saldırıları, Hizbullah’ın etkisizleştirilme operasyonları derken bir anda Suriye’de rejimin değişmesi. Hiçbir gelişme tesadüf değildi.  Yapılan uzun soluklu planlar sonucunda Suriye’nin kuzeyinde otonom bir Kürt bölgesinin inşası vardı. Zaten Uzun süredir ABD buraya tüm lojistik desteğini yapmış, yüz bin kişilik bir ordu meydana getirmişti. Sırada bu yapının, Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınması vardı.

Şayet Anadolu coğrafyasında çok güçlü Müslüman bir Türk Devleti olsaydı, BOP planı bu kadar kolay uygulanır mıydı? Elbette uygulayıcı devletler bu planın çok zor olacağını bildikleri için öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çok güçsüz durumda olmasının gerektiğini biliyor ve planlarını ona göre uzun süreli yapıyorlardı. Hatta yapmış ve tamamlamışlardı. Elli yılı aşkın süredir yürütülen bu planlarda Ülke yöneticilerinin elbette pek çok hataları vardır. Bunun yargılamasını tarih bir gün en açık biçimde yapacaktır.

İşte son aylarda Ülkemde yaşanan pek çok gelişme bu meyanda ortaya çıktı. Bundan sonrası Ülke yönetenlerin vereceği kararlardadır. Çok da fazla direneceklerini sanmıyorum. Yukarıda anlattığım tüm gelişmeler böylesi bir son içindi.

Atatürk’ün büyük uğraşlar sonucu tüm Dünya’ya kabul ettirdiği Üniter Devlet yapısına sahip Türkiye Cumhuriyeti Devleti için çok zorlu günler başladı. Tanrı, Türk Milletinin yar ve yardımcısı olsun.

 Saygılarımla

 

Mehmet Macit

024.2025

( Dost Görünen Gizli Düşman başlıklı yazı mucit55macit tarafından 6.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu