
LANETLİ GÜÇ:
PARANIN EGEMENLİĞİ
Bugün
elimizdeki parayla ya da kredi kartıyla yiyecek, içecek ve giysi gibi
ihtiyaçlarımızı satın alabiliyoruz. Ama bundan yüzlerce yıl önce insanların
böyle bir imkânı yoktu. Peki onlar ne yapıyordu? Para ne zaman icat edildi ve
geçmişten günümüze nasıl bir değişime uğradı? Şimdi paranın tarihîne bir
yolculuk yapalım:
Para
Nedir?
Devletler
tarafından bastırılan ve ülke içinde ödeme aracı olarak kullanılan; üzerinde
değeri yazılı olan kâğıt, me-tal ya da plastik nesnelere para denir. Para
basımı aynı zamanda bir devletin bağımsızlığının da işaretidir. Güçlü
ekonomilerde paralar başka ülkelerde de dolaşıma girmektedir. Dolar, Euro gibi.
Takas
dönemi:
Paranın
olmadığı dönemlerde insanlar ihtiyaçlarını karşılamak için takas yöntemini
kullanıyorlardı. İnsanlar, ellerinde bulunan ürünlerin fazla olanını diğer
insanların elindeki farklı ürünlerle değiştiriyorlardı. Mesela; kumaş ihtiyacı
olan birisi buğday karşılığında kumaş alıyordu. Elinde hurma olan birisi almak
istediği elma ile takas ediyordu. Elinde ipek bulunan birisi/tüccar bir miktar
ipek karşılığında çok miktarda hurma alabiliyordu. Zira ipek geçmiş dönemlerde
çok kıymetliydi. Bu örnekleri çoğaltabiliriz
Sosyal
ve ekonomik koşullar değiştikçe, midye kabukları, odun ve metal gibi pek çok
madde ortak para birimi olarak kabul edildi ve değişim/mübadele aracı olarak
kullanılmaya başlandı. Altın ve gümüşün kıymetli olmasının sebebi, doğada az
bulunması ve işlenmesinin zahmetli olmasındandır. Altın ve gümüşler yumuşak
maddeler olduğu için rahatlıkla şekil verilebiliyor, küçük parçalara da
ayrılabiliyordu. Küçük bir altın ya da gümüş parçasıyla çok miktarda ihtiyaç
maddesi alınabiliyordu. Fakat altın ve gümüşler ekonomide büyük sıkıntılara
neden oluyordu. Anlık alışverişlerde küçük parçaların tartılması ve değerinin
bulunması gerekiyordu.
İlk madeni para M.Ö.7.yüzyılda Anadolu’nun eski medeniyetlerinden Lidyalılar tarafından icat etmiştir. Lidyalılar altını elde etmek için şöyle bir formül geliştirmişler: Madeni paraları üretmek için %75’i altın ve %25’i gümüş ve elektrum alaşım katarlarmış. Bu metaller yumuşak olduğu için Lidyalılar bir kalıp geliştirdiler ve böylece paralar yazılı ve şekilli olarak basılmıştır. O tarihte kalıplara çekiçle vurulduğu için “darpetmek” denilmiş, paranın basıldığı yere de darphane adı verilmiştir. Osmanlı’da ilk darphanenin ne zaman kurulduğu kesin olarak bilin-mese de Fatih Sultan Mehmet’in kurduğu genel kabul görmüştür.
İlerleyen
süreçte altın ve gümüş paraların taşınması maliyeti artırıyordu. Bu nedenle
taşınması ve basılması daha az maliyetli olan kâğıt paralar basılmaya başladı. Kâğıt
paralar pamuk, keten ve kenevir liflerinden üretiliyordu. Dünya tarihinde ilk kâğıt
parayı MS.9.yüzyıda Çinliler kullanmıştır. Matbaaların çoğalmasıyla kâğıt
paraların kullanımı tüm dünyaya yayılmıştır. Marco Polo, 1200 yılında kâğıt
parayı Avrupa’ya getirip-tanıtan ilk kişi olarak tarihe geçmiştir.
Kâğıt paralar 1840 yılında Osmanlı döneminde
kullanılmaya başladı. “Kaime” adı verilen bu kâğıt paralar elle yapılıyordu
ancak bu yöntem hantal olduğu için 1842 yılından sonra matbaada basılmaya
başlandı. 1915 yılında para üzerinde bazı değişiklikler yapılarak “Evrak-ı
Nakdiye” olarak anıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kâğıt paraları 1927 yılında
basıldı ve tedavüle sokuldu. Paralar üzerinde Osmanlıca ifadeler Latin
harfleriyle değiştirildi.
Kredi
kartları 1950’li yıllarda ilk defa ABD’de kullanıldı. Bankalar, kart sahibine
özel hazırladıkları kredi kartları üzerine banka ve kart sahiplerinin adı-soyadı,
son kullanım tarihinin dışında şifre ve limit elektronik çiplere kaydedildi. Böylece
kredi kartlarıyla alış-verişler daha pratik ve daha rahat yapılabilir hale
gelmiştir.
Paranın
lanetli egemenliği:
Son yıllarda kullanım çılgınlığına dönüşen yeni kavramlar ve uygulamaları hayatımıza girmiştir. Bu yeniliklerden birisi hiç kuşkusuz kripto paralardır. “Şifrelenmiş para” anlamına gelen “kripto” para, internet aracılığıyla sanal para olarak bilinmektedir. Kripto para teknolojileri, birbirinden bağımsız olarak çok sayıda bilgisayarın bir ağ bütünü oluşturduğu bir ödeme sistemi üzerine kurulmuştur. Kripto paralar, normal paralar gibi herhangi bir merkez bankasına, darphaneye, özel ya da kamu bankaları gibi bir merkezi yoktur ve hiçbir kurumun kontrolün-de değildir. Kripto paralar blokzincir olarak isimlendirilen bir altyapı kullanmaktadır.
Geçmişten
günümüze paranın gelişimini kısaca hatırladıktan sonra bundan sonrası için bir
fikir üretebiliriz. Bu endişeli fikrimizi de teknoloji kullanılarak dünya
çapında yaygın hale gelen dijital soygunun, dolandırıcılığın ve sahtekârlığın alabildiğince
yaygın hale gelmesine bağlayabiliriz. Özellikle banka kredi kartları üzerinde
saklı bulunan tüm bilgiler yine teknoloji kullanılarak ele geçirilebiliyor.
Kart sahibinin imzası, bilgisi ve rızası olmadan kimlik bilgileri kullanılarak
alışverişler yapılabiliyor ve kart sahipleri büyük mağduriyet yaşıyorlar.
Mahkemeler çaresiz, insanlar korku ve endişe içinde kalıyorlar!
“Kara
Para” imparatorlarının kimlerle ticari ilişkiler sonucunda bu kadar parayı,
sermayeyi, menkul ve gayrimenkulü elde edildiği bilinmiyor! Mali şubenin takipleri
ve baskınları sonucunda bazı kripto dolandırıcılar yakalanıyor fakat caydırıcı
cezalar maalesef verilmiyor. Bu sebeple ülkemiz kara para cennetine ve küresel
baronların cirit attığı bir ülkeye dönüşüyor!
Cezalandırmalar
yerine ödüllendirme sistemi devreye girdiği için pek çok insan cesaret
buldukları için kolay yoldan para kazanmanın peşine düşmüştür. Dijital
dolandırıcılık, evrakta sahtecilik, uyuşturucu, kadın ve çocuk ticareti yoluyla
“Kara Para İmparatorluğu” kuruluyor. Ve bu imparatorlar ne yazık ki siyasette,
ticarette hayatımızın tüm alanında can yakmaya ve yuvalar yıkmaya devam ediyor.
İşte bu nedenle bu paraya, bu kazanca “Lanetli Para Egemenliği” diyorum.