Deneme / Hayata Dair Denemeler

Eklenme Tarihi : 21.03.2025
Okunma Sayısı : 43
Yorum Sayısı : 0
Altın Üyelik Başvurusu Altın Üyelik Avantajları
Bugün Doğanlar
Doğum gününüz kutlu olsun
İçsel Bir Yolculuk

Bir sabah, hiçbir hazırlık yapmadan yola çıktım. Gözlerimdeki yorgunluk, kalbimdeki ağır yük, her şey bana bir şeyler anlatıyordu, ama ben anlamak istemiyordum. Hayat bazen öyle tuhaf bir şekilde akar ki, bir anda seni kaybolduğun yerden çıkarıp başka bir âleme, başka bir zaman dilimine sürükler. O sabah, içimdeki sesin yavaşça yankılanmaya başladığı o anı hatırlıyorum. Bir adım attım ve bilinçli olarak o yolculuğa başlamış oldum. Ama bilmiyordum ki, yolculuğum bir varış noktası değil, bir dönüşümün ilk adımıydı.

Yolculuk bazen seni, hiç beklemediğin bir yerin kıyısına bırakır. O an farkına varmadığın bir gerçeği sana sunar. Bu yolculuğun başlangıcında, bir zamanlar peşinden koştuğum o küçük arayışları bir kenara bırakmıştım. Bir yola çıkmıştım ama amacım o yolda ne bulacağımı bilmiyordum. Fakat bir şey biliyordum: Gerçek keşif, dışarıda değil, içimdeydi.

Bir akşam, bir ağacın altına oturmuşken, gövdesine dayadım sırtımı. Ay, hafifçe parlıyor, yıldızlar gökyüzünü süslüyordu. O an, içindeki yolculuk başlar. İnsan bir noktada kendi içindeki sonsuzluğu keşfetmeye karar verir. O anda, dış dünyanın gürültüsü sanki kayboldu. Sadece kendi sesimi duydum. Kimse ve hiçbir şey beni rahatsız etmiyordu. Zihnimin derinliklerine doğru bir yolculuk yaparken, içsel bir arayışa başlamıştım. Bir zamanlar, hayattaki gerçek amacımı bulma çabasında, her anın peşinden sürüklenmiştim. Ama şimdi, yalnızca anı hissetmek istiyordum.

Yolculuk her zaman sabır ister. Bazen yıllarca beklemek gerekebilir, bazen bir anlık farkındalıkla her şey değişir. Bazen dışarıdaki dünyada kaybolmuşken, içindeki huzura varmanın en kolay yolu, bir adım atmaktır. İçsel yolculuk, kendinle yaptığın en derin sohbetin başlangıcıdır. O an fark ettim ki, aradığım ne gerçek, ne başarı, ne de mutluluktu. Aradığım şey, yalnızca benliğimin içinde saklıydı. İşte bu, içsel keşfimi bulduğum andı.

O gece, birdenbire, zamanın ne kadar geçici olduğunu hissettim. Zaman, ne geçmiş ne de gelecekte yaşanır. Zaman, aslında içinde yaşadığın anın tam kendisidir. Geçmişin izleri, yalnızca seni şekillendirir; ama asıl olan, o izleri nasıl taşıdığındır. Geçmişi ya da geleceği, ancak şu anın içine taşıdığında anlam kazanır.

Zamanın içinde kaybolduğumu düşündüğüm o anın farkına varmak, beni derinden değiştirdi. O anda, her şeyin aslında dönüşüm sürecinde olduğunu fark ettim. Her an, bir başka versiyonumu keşfetmek için fırsat sunuyordu. Ne zaman bir kayıp olsa, kaybolan şeyin sadece bir arayış olduğunu anladım. Her şey bir bütünün parçasıydı ve ben, o bütünü oluşturan bir halkaydım. O anda içimdeki huzur, bana hayatın anlamını göstermeye başlamıştı. Bazen, kaybolarak buluruz, bazen yalnızca zamanın akışına bırakmalıyız.

Zihnimdeki o karmaşa birdenbire duruldu. Beni etkileyen her şeyin aslında beni tam da bu noktaya getirdiğini fark ettim. Şimdi, her şey bir anda, ama yavaşça yerine oturdu. Her adımda özgürleşiyor, her dönüşümde biraz daha güçleniyordum. Ne zaman kaybolsam, kaybolan yalnızca bir anı değil, bir sürecin parçasıydı. Bunu fark ettiğimde, özgürleşmek, yalnızca bir arayış değil, hayatın kendisi olduğunu anlamış oldum.

Yolculuk bir noktada, bir noktanın ötesine geçer. Bazen durup geriye bakmak gerekir. Ve o anda, hayatın ne kadar büyük bir öğretmen olduğunu anlarsınız. İçsel bir yolculuğun, sadece bir kişinin değil, bütün bir insanlık yolculuğu olduğuna inanırsınız. Birlikte, aynı sorularla ve aynı arayışlarla büyürüz. İçimizde saklı olanı keşfetmek, hayatın anlamını ve amacını bulmanın en derin yoludur.

Bundan sonra, her an bir keşifti. Her düşünce bir düşünce değil, bir yansıma, her adım bir dönüşümdü. Her yaşadığım an, bir başka anlam katıyordu içimdeki evrime. Kaybolmak, bulmaktan çok daha derindi. Kaybolduğunda, geriye dönüp baktığında, aslında en çok kendini buluyordun. Bir zamanlar başkalarından almayı düşündüğün her şeyin aslında sende var olduğunu fark etmek, her şeyin içinde sonsuz bir huzur barındırdığını anlamaktı.

Geceleri, karanlığın içinde ilerlerken, ışıklar bazen kaybolur, bazen de seni bekler. Fakat gerçekte, her ışık, senin içindeki karanlıkla bir yüzleşmedir. Zihnindeki karanlıkları aydınlatmaya başladığında, tüm evrenin ışığı senin içinde parlamaya başlar. Işıksızlık bir ceza değil, bir fırsattı. O ceza dediğin karanlık, aslında bir arınma alanıydı. Karanlık, seni kendine getiriyordu. O an, bir insan, kendine gerçek anlamda ait olmayı öğreniyordu.

Yolculuğun sonu yoktu; çünkü içindeki dönüşüm de sonlu değildi. Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi, her şeyin bir sonu da yoktu. Hayat, sonsuz bir akıştı ve her akış, bir diğerini doğuruyordu. Kendi içindeki yolculuğa başladığında, tek bir şey fark edersin: Zihnindeki yansımalar, hayatını şekillendirir. Bu yansımaların içindeki en büyük güç, kabul etmektir. Kendini ve yolculuğunu kabul etmek, içindeki gücü keşfetmenin en büyük adımıdır.

Artık yolculuk yapmam gerekmediğini anladım. İçimdeki her şey zaten bana yol gösteriyordu. Aradığım anlam, hep benimleydi. Bazen, dışarıda başka bir şeyler arayarak bir ömür geçirirsin. Oysa ki gerçek keşif, içsel huzuru ve dengeyi bulmaktır. Dış dünyanın gürültüsünden uzaklaştığında, için ne kadar sessiz olursa, o kadar derin bir huzura kavuşursun.

Bir sabah, güneş doğarken, sabahın ilk ışıkları gözlerimi ışıttığında, her şey yerine oturdu. İkilikler yoktu. Ne geçmiş vardı, ne de gelecek. O an sadece şimdi vardı. Zihnindeki sesler, dışarıdaki rüzgarla birleşmişti. Gerçek huzur, bir adım atmakla değil, durmakla başlar. Ne zaman durur, dinlersen, hayat sana konuşur. Her adım, bir ritimdir. Her ritim, içindeki evrenin sesini duyurur.

Şimdi, bilirim ki hayatın anlamı, varmak değil, var olduğun yolda her adımda kaybolmaktan geçiyor. O kaybolan adımlar, seni sen yapan şeylerdir. Her kayıp, her acı, her sevinç, seni en saf halinle tanıtır. Bir insan ne kadar kaybolursa, o kadar bulur. Çünkü içindeki kayboluş, dışarıdaki buluşların habercisidir.

Ve son olarak, hayatı bir yolculuk olarak değil, bir dönüşüm olarak görmek gerekir. Çünkü aslında, her yolculuk bir dönüşümdür ve her dönüşüm, senin o yolculuktan aldığın en değerli hediye olur. Sadece yolu izleyerek değil, yolun içindeki her adımda kaybolarak, her kayboluşta yeniden bularak, insan bir anlam kazanır. Zihnin suskun olduğu, kalbinin dinlendiği, her şeyin olduğu gibi kabul edildiği o an, insanın gerçek özgürlüğüne kavuştuğu andır. İşte o an, hayatın en derin anlamını bulduğun andır.

Ve ben artık biliyorum: Ne zaman kaybolursam, ne zaman her şey anlamsız gibi görünse de, dönüşüm, her zaman en yakın yol arkadaşımdır.

Turgay Kurtuluş 
( İçsel Bir Yolculuk başlıklı yazı turgaykurtulus tarafından 21.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu