İslam dini, insanlara doğru yolu göstermek için gönderilmiş ve ana kaynağı Kur’an-ı Kerim olarak belirlenmiştir. Kur’an, evrensel ve tüm zamanlara hitap eden bir kitaptır. Ancak tarihsel süreçte, Kur’an’ın yeterli bir rehber olduğunu göz ardı eden yaklaşımlar, İslam dini içinde farklı mezheplerin doğmasına zemin hazırlamıştır. Bu yazıda, mezheplerin nasıl ortaya çıktığı, bu durumun dini anlayış üzerindeki etkileri ve Kur’an’ın mezhepler karşısındaki konumu ele alınacaktır.Kur’an, tüm insanlara hitap eden, açık ve anlaşılır bir mesaj içerir:
"Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmaşızdır." (En’âm, 6:38).
Allah, dinin temel ilkelerini ve kurallarını apaçık şekilde Kur’an’da belirtmiştir. Ancak İslam tarihinde, Kur’an’ın yanında hadisler, içtihatlar ve mezhepler aracılığıyla dini anlayışlar çeşitlenmiş bu şekilde İslam dini tahrif edilmiştir. Bu durum, hem inanç hem de uygulama alanında bölünmelere yol açmıştır.
Kur’an’ın açık hükümleri varken, hadislerin ve mezhep imamlarının yorumlarının dinin bir parçası haline getirilmesi, farklı mezheplerin doğmasına neden olmuştur. İmamlar, kendilerine gelen hadisleri kendi görüşlerine göre yorumlamış ve içtihat ederek Kur’an’da yer almayan bazı hükümler eklemişlerdir. Örneğin:
- Bir mezhep, erkeklerin baldırını örtmesini farz kabul ederken, bir diğeri baldırın açık olabileceğini savunmuştur.
- Bir mezhep, kan akmasının abdesti bozduğunu, bir diğeri ise kadın eline dokunmanın abdesti bozduğunu söylemiştir.
Bu çeşitlilik, insanları farklı mezheplere ayırmış ve dinin birliği bozulmuştur. Oysa Kur’an, bölünmeyi açıkça yasaklamaktadır:
"Şüphesiz dinlerini parça parça edip grup grup olanlarla senin hiçbir işin yoktur. Onların işi Tanrı'yadır. Sonra onlara yaptıkları şeyleri haber verecektir." (En’âm, 6:159).
Mezhep imamlarının yorumları, zamanla Kur’an’ın üzerine çıkmış ve yeni bir dini yapı oluşturulmuştur. Örneğin:
1. Helal ve Haramların Çeşitlenmesi: Bir mezhepte helal sayılan bir şey, başka bir mezhepte haram ilan edilmiştir.
2. İbadetlerin Farklılaşması: Bir mezhepte namaz kılmayan kişi dövülürken, başka bir mezhepte öldürülmesi gerektiği savunulmuştur. Bu durum, “Dinde zorlama yoktur” (Bakara, 2:256) ayetine açıkça aykırıdır.
3. İçtihat ve Nasih-Mensuh Uygulamaları: Mezhep imamları, kendi görüşlerini içtihat yoluyla dine eklemiş, hatta nasih-mensuh ile bazı Kur’an ayetlerini geçersiz saymışlardır.
Bu durum, İslam’ın özünden uzaklaşılmasına neden olmuş ve “mezheplerin İslamı” denilen bir anlayış ortaya çıkmıştır. Oysa Allah, insanlara yalnızca Müslüman adını vermiştir:
"Ve Tanrı uğrunda hakkıyla gayret gösterip cihad edin. O sizi seçti ve size dinde bir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim'in dinine. O bundan önce ve bunda size teslim olanlar adını verdi. Elçinin size şahid olması ve sizin insanlar üzerine şahid olmanız için salatı kılın, ve zekatı verin ve Allah'a sarılın. O'dur mevlanız ne güzel mevladır ve ne güzel yardımcıdır." (Hac, 22:78).
Mezhepler arasında meydana gelen farklılıklar, sadece ibadet ve ahlak konularıyla sınırlı kalmamış, ceza ve hüküm meselelerinde de ciddi çelişkiler doğurmuştur. Örneğin:
- Hanefi mezhebine göre namaz kılmayan kişi dövülür. Hanbeli, Şafi ve Maliki mezheplerine göre ise namaz kılmayan kişi öldürülür.
Bu durumda, aynı fiili işleyen bir kişi farklı mezheplere göre ya cennete ya da cehenneme gitmektedir. Bu tür bir çelişki, mezheplerin dinin asıl kaynağı olamayacağını açıkça göstermektedir.
Mezheplerin oluşturduğu bu farklılıklar, dinin birliği ve saflığını tehdit eder. Kur’an, bu tür ayrılıkların felakete yol açacağını açıkça belirtmiştir:
"Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ihtilafa düşüp bölünenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. " (Âl-i İmran, 3:105).
Mezheplerin savunduğu “İçtihad eden yanılırsa bir sevap, isabet ederse iki sevap alır” uydurma hadisi de, dini bireysel yorumlarla şekillendirme eğilimini artırmıştır. Oysa Allah, insanlara akıllarını kullanmayı ve Kur’an’ı rehber edinmeyi emretmiştir:
"Kur’an'ı düşünmüyorlar mı? Eğer Tanrı'dan başkası tarafından olsaydı onda birbirini tutmaz çok şey bulurlardı." (Nisa, 4:82).
Mezheplerin dini yorumları, İslam’ı bölerek farklı mezhepler oluşturmuştur. Oysa Kur’an, herkesin anlayabileceği açık bir kitaptır ve insanları tevhid inancına çağırır. İslam’ın birliği, yalnızca Kur’an’a dönmekle sağlanabilir. Çünkü Allah, Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:
"Tanrı'nın ipine topluca yapışın ayrılmayın." (Âl-i İmran, 3:103).
Bu bağlamda, Müslümanların mezhep farklılıklarını bir kenara bırakıp Kur’an’ı rehber edinmeleri gerekmektedir. Ayrılığın rahmet değil, bir felaket olduğunu anlamak ve bu bilinçle hareket etmek, İslam’ın özüne dönmek için şarttır.
(
İslamda Mezheplerin Ortaya Çıkışı Ve Kuranın Tek Kaynak Olma İlkesi başlıklı yazı
muhammed-ridvan-kaya tarafından
22.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.