//çıplaklığını hayâyla örtüp
parmak uçlarında yürür zaman
acılarını istifleyip yürek odalarına
çelik gibi dimdik susanların bağrında//
kanatlanır yüreklerde hoyrat sevinçler
bir dut ağacının gölgesinde
yapraklarından çiğ damlayan seherde
yanağında şark çıbanı açmış güllerin
bozlaklar okuyan sessizliğinde
fesleğen kokusunda
en çok şahmeran öyküleri
kâf dağları muhaciri
anka masalları okunur buralarda
kirman dokuyan ellerin hüneriyle
haroşa kazaklar giymiş
havi kaçmış gözlerinde bir çocuğun
böğürtlen boyası elleriyle
yaralarına tütün saran çocuklar
her gün cam gibi kırılıp dağılmadan
jilet kesiği acılar büyütür
kendine sığınan bir sessizliğe çoğalır
semt pazarlarından artık toplayan kadınlar
karanlığı gözler buralarda
yılda üç yaş büyüyen çocuklar
acılarını sabırla yıkayıp
kezzap suyuyla durular
burada güneşler tutulur bayım
sesler sükuta vurulur
siz bilmezsiniz
eğreti masallarla avutursunuz sevaplarınızı
günahlarınızdan ulufe dağıtıp
burada umutlar asılır sevinçler boğulur bayım
kurtkapanlarında
kederler hüzünlere berdel
hep 18 yaşında
geceler sıtma nöbetlerinde
günler kurdeşen döker bedenlerinde
sonra…
gökten üç elma düşer
umutlara
düş’lere
düşüncelere