Oturmuşlar, demiri yontan bir Tanrı icat etmişler.
Ruhları kibrit kutusuna koyup zar atıyorlar.
Tutarsa: kıble.
Tutmazsa: zangoç.
Ben kendimi attım,
Sarhoş bir doğaya.
Üzerime abanıyor kalın harfli nehirler.
Her taş, kendine mühür basıyor şimdi ve çok eskilerden
bir serpuş içinde unutturulmuş bir iman
şakaklarıma mühürleniyor.
Ama mühür ters.
Şeytan, bu devirde yoklama alıyor
Ve defterlerde yokum ben.
Çünkü adım,
Bir çan sesinin içine düşüp unutulmuş.
İman dediğin şimdi el altından satılıyor.
Belleğim, mülevves bir kitabe gibi,
Silinmiyor sabahlarla.
Ne su arıtıyor beni
Ne sabır.
Yıkananlar bile,
Bir murdarlığın suyuyla paklanıyor sadece.
Seccade kumaşına sarılı.
İnananlar tiftiklenmiş,
Yüzlerinde Osmanlı kabusu var.
Yıkayanlar, beni değil,
Karanlıkta kendilerini köpürtüyorlar,
Sabunları da mezardan çalınmış.
Bundan böyle
İnanmayacağım mezar taşı okuyan çocuklara ve iç sesiyle bile konuşmayanlara.
Çünkü ben duymadım tek bir Allah kelamını,
Karanfil lekesi taşımayan bir ağızdan.
Ey göğsümde dönüp duran sancı;
Bana inancı,
İnkârın karanlığında öğret.
(
Kıbleyi Ters Yutmuş Bir Saçma başlıklı yazı
Gürsoy tarafından
18.07.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.