
Öyle bir
yürüdün ki vadilerin bağrında
Ürküp
çekildi sular matemle
Ayakta kalan
yalnız ihtiyar taş köprüydü
Pençeler ve
kuş tüyü ayaklar taşıyan…
İyi
anımsıyordu ağarmış taş köprü
Yosunların
suda boğulduğu o günleri
Cömertti her
şey kaygısızca
Boğulmayan
aşklarını yazardı balıklar
Taş köprünün
kitabelerine…
Sen
geldikten sonra değişti her şey
Çekildi
sular sığınaklara
Kamburlaştı
taş köprü eğilip
Hüzün çekti
içine balıklar
Umarsızca
çırpınan solungaçlarıyla…
Öyle bir yürüdün
ki ömrümün köprüsünde
Sıradağlar
omuzlamış gibiydim
Gördüğüm
yalnızca silik gölgelerdi
Ayın
saklandığı entarinden yansıyan…
Öyle bir
geçtin ki benden
Kanım
saklandı damarlarıma titreyip
Taşlaştı
dudaklarım kıraç topraklar gibi
Geçmez oldu
suların kervanları
Ömrümün taş
köprüsünden…