
KIYAMETİN
AYAK SESLERİ
Kıpır
kıpır sıralı dağlar, bir doğum sancısı gibi
Hallaç pamuğu gibi
savrulacak belli,
Heybetini sırtlamış,
öfkesini kuşanmış
Koptu kopacak artık, o
sesin çığlığı...
Kötülük ruh gibi sızmış içimize
– eyvah!
Dağ titriyor, gök
çatlıyor, yağmur suskun
Ağaçlar mateme durmuş,
cehennem soluğu gibi.
Dün akşam yağmura
seslendim, duymadı beni
Yüreğimdeki yangın artık
sönmez bir kor
Dedim ki: “Gel de söndür beni…”
Yağmur küsmüş bana,
rüzgârı bekliyor.
Doğa ana intikam alıyor
senden, anlasana!
Hangi dilden konuştun da
duymadı seni?
Ağaç sana meyve sundu,
sen ise ateş ve balta
Ve şimdi o yangın, seni
yakıyor yeniden…
Ey yüce dağlarım, ey
suskun yağmurlarım
Ey börtü-böceğim, ey can
damarım ormanım
Ey kar, tipi, fırtına —
yağ, es, haykır!
İnsan ne ektiyse, onu
biçiyor şimdi… Haklısın anam
Nehirlerim nerede?
Göllerim hani?
Bir zamanlar kıvrım
kıvrım can olurdu suyun…
Bostanlarım büyürdü,
tatlı mı tatlı
Şimdi kuraklık konuşuyor,
toprak susmuş…