Üzerinde yaşadık mutlu mutsuz anları
Seni
vatan eyledi şühedanın kanları
Ana
gibi bağrına basmaktasın onları
Düne
dair ne varsa murat sendedir toprak!
Aras,
Dicle, Sakarya, Fırat sendedir toprak!
Yunus
Emre, Mevlâna, Hacı Bektaş gibisin
Âşıkların
gözünde bir damla yaş gibisin
Elifçe
dik duruşlu, eğilmez baş gibisin
Son
durağımız sensin, ölüm sendedir toprak!
Nebevî
rayihalı gülüm sendedir toprak!
Tenimizin
hamuru, yegâne özümüzsün
Hem
neşe hem kedersin; baharsın, güzümüzsün
Yaşlılıkta
yokuşsun, gençlikte düzümüzsün
Ömrün
en güzel çağı, sefa sendedir toprak!
Koynun
döşektir bize, vefa sendedir toprak!
Dağlara
giydirirsin yeşil elbisesini
Duyunca
mest olursun ırmakların sesini
Dudağına
kondurur mavi gök busesini
Petek
sende, bal sende, çiçek sendedir toprak!
Karıncalar,
köstebek, böcek sendedir toprak!
Uğruna
öldüğümüz mukaddes gayemizsin
Vücudun
hammaddesi, sen asil mayemizsin
Şehitlerden
yadigâr, ulu sermayemizsin
Uğruna
ölenlerin kanı sendedir toprak!
Tapduk'un,
Yesevî'nın canı sendedir toprak!
Uyursun
dolunayda, güneşle uyanırsın
Nâmahrem
eli değse al kana boyanırsın
Elif
gibi dimdiksin, Allah'a dayanırsın
Gönlümü
aydınlatan ışık sendedir toprak!
Karacaoğlan,
Veysel; âşık sendedir toprak!
Kışın
beyaz giyersin, duman bürür dağını
Bin
bir meyve donatır bereketli bağını
Sulu
sepken yağmurlar ıslatır dudağını
Baharda
uyanırsın, neşe sendedir toprak!
Birbirinden
alımlı köşe sendedir toprak!
Bir
yağmur sonrasında hissederim kokunu
İnsana
adamışsın varını ve yokunu
Yüzlerden
yansıtırsın siyahını, akını!
En
kıymetlimiz baba, ana sendedir toprak!
Öze
dönüştürensin, mânâ sendedir toprak!
Tırmalarız
yüzünü, yine de gülümsersin
Bazen
sert bir kasırga, rüzgâr olup esersin
Üstünden
çekilince insanlara küsersin
Hele
çapalayıver, nimet sendedir toprak!
Uzaklarda
aramam, cennet sendedir toprak!
Üstün(d)e
doğan güneş ısıtır içimizi
Hasat
vakti bereket dindirir (s)a(n)cımızı
Ana
gibi şefkatle okşarsın saçımızı
Özümüz
topraktandır, maya sendedir toprak!
İnsanlıktan
çekildi, haya sendedir toprak!
Olgun
başaklarını, ekinini biçeriz
Dağlardan
coşup gelen bulaklardan içeriz
Kimse
kalmaz üstünde, elbet bir gün göçeriz
Nice
sırra gebesin, gizem sendedir toprak!
Sıla-i
rahimsin sen, özlem sendedir toprak!
Gözümüz
üstündedir, aparamaz el seni
Gönül
bağında gülsün, koparamaz el seni
Ağaçlar
engel olur, süpüremez el seni
Apaydınlık
şafaklar, yarın sendedir toprak!
Sen
çözümsün, kim demiş sorun sendedir toprak?
Cömertsin,
elin açık; ne istesek verirsin
Sonbahar
geldiğinde bir mum gibi erirsin
Seni
bir görenleri sen bin kere görürsün
Üzerinde
gezinir, bulut sendedir toprak!
En
karamsar demlerde umut sendedir toprak!
M. NİHAT MALKOÇ