ÖĞRETMENİM BENİMDE
AŞKIM VAR YA
Selman köylük yerde fakir bir
ailenin üç kızından sonra dünyaya gelen ‘ocak umudu’ olarak gördükleri, bu
yüzden gözlerinden esirgedikleri çocuktu. Ana ve babası onun gözünün tek damlasına
kıyamaz bir dediğini iki etmezler, diğer çocuklarının kıskançlıklarını hesaba
katmadan kendi boğazlarından kısar ona yedirir içirirlerdi. Selman aile ve
akrabalarının kendisine olan bu aşırı sevgi neticesinde yaramaz ve hırçın bir
çocuk olarak yetişiyor bu yüzden de konu ve komşularından ailesine bolca
şikayet getirdiği oluyordu.
Selman okumayı her ne kadar sevse
de ilkokulu okurken ara sıra öğrencilerine kızan Saniye öğretmeninin “İnek
Selman’lar’ demesini kendisine söyleniyor zannederek içten içe öğretmenine
kızdığı oluyordu. Bu yüzden ilkokulu bitirmesine iki ay kala yakın köylerden
birisinde öğretmenlik yapan dayısı Feridun’un okuluna geçiş yaptırarak
diplomasını orada almıştı.
Çocuklarını ortaokulda okutmak
isteyen köylülerden iki veya üç aile bir araya gelerek şehrin okula yakın
mahallelerinden müstakil evler kiralarlardı. Selman’ın babası Yırtık Osman iki
aileyle anlaşarak köy çocuklarının ikamet ettikleri bir mahalleden ev
kiraladılar.
Selman ve iki arkadaşı fakirliğin
ve onun getirdiği ezikliğin çaresizliği ile kendilerini okumaya adayarak çok
zor şartlarda üç yılda ortaokulu bitirdiler. Bundan sonrası lise ya da erkek
sanat okuluna kaydolmaktı.
Almanya Türkiye’den işçi alımına
başlamıştı, Selman’ın babası Yırtık Osman’ın cesaretsiz ve aynı zamanda korkak
bir kişiliği vardı, “Eldekinden avuçtakinden olmayayım" diye bu işe el atmasa
da beraber çocuk okuttukları iki köylüsü tüm zorluklara göğüs gererek borçlanıp
Almanya’ya gidip işçi olmuşlardı. Onların iki oğlu da ”Nasıl olsa babalarımız
bizi Almanya’ya götürür” düşüncesiyle okumaktan vazgeçmişler hal böyle olunca
Selman’a beraber oturacak arkadaş arama telaşı düşmüştü.
Selman köyden mahalle arkadaşı
kendisi gibi okumayı seven fakat beraber girdikleri öğretmen okulu sınavını
kazanamayan Necdet’le anlaşarak şehirde kendilerine oturacak yaşlı bir kadına
ait ev kiraladılar. Selman erkek sanat okuluna Necdet ise liseye kayıtlarını
yaptırmışlardı. Akşam olunca beraber ders çalışıyorlar, boş vakitlerinde ya
sinemaya ya da köylülerinden kendileri gibi öğrencilerin evlerine misafirliğe
gidiyorlardı.
Selman’da arkadaşlarına özenerek
sinemaya gitme hevesi uyanmıştı, parası yetmez ise arkadaşlarından ödünç para
bularak bu hevesini gerçekleştiriyordu. Bu gidiş gelişlerinde Ekrem Bora’ya
özeniyor bir şekilde kendisini ona benzetiyordu. Sigara içmeye de başlamış, yazdığı
aşk mektuplarını vermek için gözüne kestirdiği kızların peşinde koşuşturuyordu.
Oturdukları mahallede zengin bir
ailenin ev kızı olan Figen’i her nasılsa kendisine bağlamış, ona yazdığı
mektupları genelde üç yıldır o mahallede oturmuş herkesi tanıyan arkadaşı
Necdet’le gönderiyor, birkaç gün sonra da kızdan cevap mektuplarını o
getiriyordu. Zaman geçtikçe Selman okulunu aksatıyor, dersleriyle ilgilenmiyor,
oda arkadaşının ikazlarına rağmen bu sevdadan bir türlü vazgeçmiyor, elde
ettiği bir sazı tıngırtadarak sevda türküleri uydurup kendi kendine söylüyordu.
O mahallede yıllar önce yerleşen
Necdet’in dayısı öğretmen Nuri Bey oturuyordu. Sevdadan gözü hiçbir şeyi
görmeyen Selman sanki ‘kara sevda’ çeker duruma gelmişti, buna bir çare
arıyordu. Aklına birden Nuri Bey takıldı, ne de olsa mahallede sözü geçen
birisiydi, gönlünü edebilirse Figen’in babasına o dünür gidebilirdi. Durumu
arkadaşına açtı, onun ‘senin bu iş olmaz’ uyarılarını dinlemiyor “illa gidelim
benim işimi dayına sen aç” diye adeta yalvarıyordu.
Bir akşam yemeğinden sonra iki
arkadaş Nuri öğretmenin evinde soluğu aldılar. Hoş beşten sonra çaylar geldi,
Nuri hoca okul ve dersler hakkında sorular sordu, nasihatlerde bulundu, “Çocuklar
sizin benden bir isteğiniz var mı?” diye sordu. Necdet söz alarak “Dayı,
Selman’ın derdi bundan bundan ibaret, benim tüm karşı çıkmalarıma rağmen bir
adım geri atmıyor, kendisine söz dinletemedim, işte bu yüzden beni buraya
zoraki getirdi”.
Nuri öğretmen görmüş geçirmiş
birisiydi, olanları öğrendikten sonra “Selman evladım sen işi gücü olmayan
sanat okulu birinci sınıf öğrencisisin” diye söze başladı, derken iki ailenin
maddi durumunu karşılaştırdı. Bu işin olmayacağına dair bir sürü örnekler verse
de Selman hep bildiğini okuyordu. Nuri hoca sözünü tutulmadığına kızmış olacak ki o
öfkeyle “Oğlum bu iş olsa bile babanın kıza takacak bir çeyrek altına gücü yeter mi,
gecenin otu olmuş, hadi evinize” diye çıkışıp çalışma odasına geçerken Selman’ın ona "Öğretmenim benimde aşkım var ya” dediğini duydu mu
bilinmez.
ERDOĞAN
ÇALIŞKAN GERÇEK YAŞANMIŞ HİKAYELER 01 10 2025
KIRŞEHİR
Yazarın
Önceki Yazısı