Nevzat, 1989’un yağmurlu bir gününde dünyaya geldi. 
O gün hava o kadar karışıktı ki, meteoroloji 
“Yağmur mu yağıyor, gökyüzü ağlıyor mu, 
biz de anlamadık” açıklaması yaptı.
Nevzat da zaten ömrü boyunca böyleydi: 
Ne zaman gülse, gökyüzü somurturdu.

Nevzat bebekken konuşmak yerine homurdanırmış.
 Annesi bunu anlamlı bir iletişim zannedip
 her homurtuya mama verince, 
Nevzat 2 yaşına kadar sadece
 "Hmmgh" diyerek tüm ihtiyaçlarını karşıladı.
 İlk kelimesi "modem" oldu. 
Çünkü evde en çok o bozuluyordu.

Çocukluk Yılları: “Nevzat ve Evdeki Lanetli Çamaşır Sepeti”
Nevzat’ın çocukluğu apartman dairesinde,
 duvara çarpan plastik toplar, pencereden 
dışarı düşen terlikler ve hiç susmayan
 üst komşu gürültüsü arasında geçti.
Bir keresinde kaybolmuştu. 3 saat boyunca mahalle onu aradı. 
En son çamaşır sepetinin içinde, 
üstüne havlu çekilmiş halde uyurken bulundu. 
Sorulduğunda şöyle dedi:
“Kendimi geri dönüşüme vermek istedim.”

O gün mahalle Nevzat’ın farklı biri olduğunu anladı.
Ergenlik: “Yüzümdeki Sivilceye 
Yüzümdeki sivilceyle sabah göz göze geldik.
Beni kendimden çok tanıyor artık.
Adını da koydum: “Badem
Çünkü beklenmedik anda çıkıyor, moral bozuyor, sonra da kalıyor.

Annem sabah,
— “Nevzat, limon sür” dedi.
Babam:
— “Bizim zamanımızda sivilce olmazdı,” dedi.
Dedem:
— “Bizim zamanımızda ayna yoktu,” dedi.
Ben de dedim:
— “Sizin zamanınız neden bu kadar garip?”

Okula gittim,
Sınıf arkadaşım Elif sivilceme bakıp dedi ki:
— “Bu... yeni mi?”
“Hayır,” dedim, “Biz beraber büyüyoruz.”

Beden dersinde top yüzüme çarpınca,
Sivilcem ağladı,
Ben de gözyaşlarımı tutamadım.
Ama sonra selfie çektik.
Başlığa da yazdım Badem
Aşık oldum ama sivilcem izin vermiyor.
Her ‘selam’ denememde, 
Elif’in gözü önce ona gidiyor.
Belki de ona aşıktır.
Yani... sivilceme.
Bu beni üzer ama... desteklerim.

Sonuç olarak:
Ben ergenim.
Sivilcem var.
Hayallerim büyük, gözeneklerim açık.
Yarın limon süreceğim.
Ama bugün... şiir yazacağım.
.
Nevzat’ın ergenlik dönemi tam bir facialar silsilesiydi
. Saçları sanki "rüzgârda kavga etmiş" gibiydi.
Lisede edebiyat öğretmeni ona “Senin içinde bir yazar var” dedi.
Nevzat cevap verdi:
“Hocam, ben de onu dışarı çıkarmaya çalışıyorum ama sürekli uyuyor.”
Üniversite: “Makarna Krallığı ve Platonik Şatolar”

Nevzat üniversiteye başladığında, dünya henüz hazır değildi.
Yemek yapmayı bilmediği için ilk 3 ay boyunca 
sadece çay, makarna ve “yarım kalan umutlarla” beslendi.

Aşık oldu. Kıza şiir yazdı ama yanlışlıkla
 WhatsApp grubuna attı.

 Şiir şöyle başlıyordu:
“Sen geldin ve zaman büküldü.

Mezuniyet sonrası Nevzat’ın 
CV’si her yere gidiyordu ama kendisi oturduğu yerden kalkamıyordu.
İlk işini aldı. Ofise girdiğinde bilgisayar 
“Yine mi sen?” dedi.
Patronu ona, "Nevzat, daha proaktif olman lazım" dedi.

Çalışma hayatı boyunca en çok 
Excel’le kavga etti. 
Bir keresinde yanlışlıkla 
maaş bordrosunu şirketin doğum günü partisi afişine çevirdi. 
CEO bunu beğendi.

Şimdi: “Çayı Şekersiz İçen Adamın Dönüşümü”
Nevzat şimdi 36 yaşında.
Hayatla barışmamış ama artık ona trip atmıyor.
Çayı hâlâ içiyor ama bu kez şekeri unutunca sinirlenmiyor, 
şöyle diyor:

“Tat eksikse, belki fazla gelen şeyler fazladır.
Hayat da çay gibi… Bazen acı, ama sıcak olunca içiliyor.”

Her sabah uyandığında gökyüzüne bakıyor.
Gökyüzü soruyor: “Nasılsın Nevzat?”
Nevzat cevap veriyor:
“Bugün de yaşamayı deneyeceğim, 
Nevzat sıradan biri değil
O, hayatın ciddiyetini suya düşürüp yüzdürmeyi başaran biri.
Ve hâlâ her gece yatmadan önce içinden şöyle geçiriyor:
“Hayat bu… Ya çaya şeker atarsın, ya da gülmeyi öğrenirsin.”

Yıllar geçtikçe Nevzat’ın saçları seyreldi ama esprileri sıklaştı.
Artık her kahkahasında hafif bir hüzün vardı — 
tıpkı eski bir şarkının giriş notası gibi.

Bir gün mahalledeki kırtasiyeye girdi, boş bir defter aldı. 
Üstüne yazdı:
“Kalan ömrüm: Not Defteri Kadar
 Boş, Ama Yazılmaya Değer.”

O deftere artık her sabah bir cümle yazıyor.
Kimisi komik, kimisi düşündüren cinsten
Mesela geçenlerde şöyle yazmış:

“Hayat kısa, internet bağlantısı yavaş,
 ama yine de izlediğimiz film devam ediyor.”

Artık kimseye yetişmeye çalışmıyor.
Yolun ortasında yürüyüp arkasına bile bakmadan devam ediyor.
Çünkü biliyor:
Kimi hızlı yaşar, kimi derin yaşar.
 Nevzat derin kazdı, geç olsa da suyu buldu.
Ve belki de onun hikâyesi tam da buydu
Gülünçle hüzün arasındaki o ince çizgide, 
elinde çayıyla hayatı selamlayan bir adam…
Nevzat bitti mi?
Hayır.
Nevzat, her sabah simitçiye selam veren,
 otobüste ayakta kalıp şarkı mırıldanan,
 markette sıraya girip kasiyere 
"Kolay gelsin" diyen herkesin içinde yaşıyor.

( Nevzat Çayı başlıklı yazı AuBaDe) tarafından 10/19/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu