
Gençlik Neden Böyle?
Günümüz gençliği neden böyle heba oldu dersiniz?
Bu sorunun cevabını ararken, en temel noktayı gözden kaçırıyoruz: Anne
eğitimi!
Uzmanların da tespitine göre bir çocuğun karakteri 0 ile 6
yaş arasında şekillenir. Bu dönemde çocuk, gördüklerini ve işittiklerini
kişiliğinin temeline işler. İşte tam da burada, toplumun en önemli eğitim
kurumu olan aile ve özellikle de anne devreye girer.
Ne yazık ki günümüzde; bir yanda eğitimsiz anneler, diğer
yanda ise eğitimli ama para hırsı uğruna çalışan anneler, çocuklarına gerekli
şefkat ve ilgiyi veremiyorlar. Oysa bir çocuğu annesinden daha iyi kim
eğitebilir?
Eğitimli annelerin çocukları bile, annenin sürekli çalışmak
zorunda kalması nedeniyle başkalarının ellerine bırakılıyor. Bu çocuklar, en
temel insani ihtiyaç olan “şefkat”ten mahrum büyüyorlar. Sonra da karşımıza
duygusal boşluk yaşayan; öfkesini kontrol edemeyen, sevgiyi yanlış yerlerde
arayan bir gençlik çıkıyor.
Üstelik evde, sosyal hayatta çalışan (çalışan anne) anne ile
baba arasında yaşanan çatışmalar, çocuk için ayrı bir travma oluşturuyor.
Evdeki tartışmalar, öfke patlamaları, sevgisizlik ortamı çocuğun karakterine
“şiddet eğitimi” olarak kazınıyor.
Çocuk, doğru hayatın böyle olduğuna inanmaya başlıyor.
Çünkü sosyal hayatta çalışan anne de eve para getirdiği için
eve para getiren herkes kendini baş sayıyor. Oysa her kurumun tek bir başı
olur, iki değil!
Tüm bunlara bir de son yıllarda “evcil hayvan” modası
ekleniyor. Akşam eve gelen anneye sevgiyle koşmak isteyen çocuk, o şefkatin bir
kısmını hayvanla paylaşan bir anne ile karşı karşıya kalıyor. Yani onun
şefkatine ortak bir hayvan var ortada. Kardeş olsa sonuçta bir insandır, bir
hayvan olunca çocuk kendini hayvan ile de eşdeğerde görüyor!
Evet, hayvan sevgisi
güzeldir; ancak çocuğun kalbinde annesine duyduğu sevgiye kimse, hiçbir canlı
ortak olamaz. Çocuk bunu dışarıdan belli etmese de iç dünyasında bir kıskançlık,
bir yoksunluk gelişir.
Ve o duygusal eksiklik, ilerleyen yaşlarda; kişiliğine, ilişkilerine ve toplum
içindeki davranışlarına yansır.
Buradan sesleniyorum:
Psikologlar, pedagoglar, sosyologlar…
Bu tabloyu görmüyor musunuz?
Yoksa görüp de düzene uymak adına susmayı mı tercih ediyorsunuz?
Bir araştırma yapın —aslında buna gerek bile yok ama yine de
yapın— ve görün:
Çocuklarının başında duran, onlarla ilgilenen, sevgi ve şefkatini eksik etmeyen
annelerin yetiştirdiği çocuklar ile sosyal iş yaşamının telaşında, para peşine
düşen annelerde büyüyen çocuklar arasında nasıl bir fark var?
Ve siz devlet yetkilileri…
Geleceğimizin teminatı olan çocukların böylesine bir duygu açlığı içinde
büyümesine daha ne kadar sessiz kalacaksınız?
Unutmayın:
Bir toplumun geleceği, annelerin kalbinde şekillenir.
“Şefkatten mahrum bir nesil, sevgiden yoksun bir toplumun habercisidir.”
(Mümin Sağlam)