
Kıymetli Sami Hocam,
Güneş ışınlarının, geceden kalan küçük
yağmur göletlerinin üzerinde parıldadığı, tazecik bir günden çokça selamlarımla
başlamak istiyorum mektubuma. Yaşadığınız kazayı duyunca inanın nasıl üzüldük. Çok geçmiş olsun. Çektiğiniz acıları tahayyül etmeye çalışsak da tam anlayamayız eminim. Gerçekte
yanınızda olamasak da dualarımızla her an oradayız. Edebiyatevimizin sinirli
editörü, yokluğunuz öyle bariz hissediliyor ki..
Bir şiir ya da yazı
paylaştığımızda, heyecan ve korkuyla beklediğimiz anlar geliyor aklıma.
Bildirimlerde “Sami Biber yazınıza yorum yaptı." ibaresini görünce, sevinçten ve
stresten ölüyorduk. Hiç kimsenin fark edemediği bir yerden eleştirilmeyi ve
şahsınıza münhasır yorumlama tekniklerinizden nasibini almayı da
özlüyormuş insan. Bir kütüphaneyi andıran bilgi dağarcığınız, yazılarınızda
bizi hep kendinize hayran bırakıyor. Sizin donanımınızı örnek alırken, çok
araştırıp çok okumamız gerektiğini fark ediyoruz. Bir tarihçi olduğunuzdan mı
bilmiyorum, olaylar ve dönemler arası bağlantı kurma yetinize ben şahsım adına
söyleyeyim gıpta ediyorum..
Kim bilir arşiviniz ne kadar
zengindir. Siz büyük bir hazinenin sahibisiniz Sami Hocam ve biz de
yazılarınızı okudukça bu şaşadan istifade ediyoruz. İlk uygarlıkların hiç
bilmediğimiz sayısız özellikleri ne kahramanları vardır zihninizde. Birçok
döneme tanıklık ederken; insanların huzur anlayışı, meşguliyetleri, korkuları,
tozunu yuttukları coğrafyalar, gelenekleri, belki büyük acıları, inanışları
bilgi tarlalarınızı genişletti. Belki de Osmanlı münevverlerinin tezkireler,
teracim-i ahval, vefeyatnameler, tabakat mecmuaları, sebeb-i telifler, Şakaikı
Numaniye gibi çeşitli türler ışığında biyografik mahiyette eser, güldeste
inceleme fırsatınız olmuştur. Ne kadar şanslısınız Sami Hocam..
İlk saatlerini yaşadığımız Kânun-i
evvel ayı öncelikle size ve tüm kalem ehli dostlara hayırlı olsun. Yılın son
ayını yaşıyor olmak insana çok farklı hissediyor. Hep muhasebe yapma çabası
hâsıl oluyordur ister istemez hepimizde. Bu bir yılı nasıl yaşadık diye kendimize
sormadan edemiyoruz. Ne kadar hesaba kitaba vursa da, insan nasibini yaşıyor
Sami Hocam.
Nasip deyince, bazılarına göre bu
yavan bir kelime gibi gelebilir. Belki sahip olduklarından memnun olmayanlar ve
dikkatini mahrum olduğu şeylere verenler vardır. Oysa şuan alıp verdiğimiz nefesin,
izleyebildiğimiz her şeyin ve hissetmeye devam ettiğimiz her duygunun mucizevî
uzantılarını kim göz ardı edebilir..
Her razı oluş, bir şükürdür ve
yüreğe sürülen bu şifa her türlü kaygıyı bertaraf etme kudretine sahiptir.
İnsan, şükrü hep unutur çünkü Rab bol gönülle nimetlerini sunmaya devam eder.
Ta ki o nimet insanın elinden bir gün bir süreliğine alınana kadar. Yokluk,
insanın aklına şükrü getiren en kuvvetli hatırlatıcıdır. Şükretmediğin en ufak
şey, yanında dursa bile senin değildir..
Çitlerin üzerinde bir çekirge
ötmeye başladı. Mavi bir ipi andıran ince uzun yusufçuk, tülden kanatlarıyla
havada süzüldü. Nergisler demet demet bağlanıp, ciğerlerimize konuk olmaya
hazırlandı. Dünyada fazlasıyla güzel şey oluşum içindeyken, insanın umutsuz
olmaya hakkı yok bence. Her şeyin geçici olduğunu ihdas eden bir inanışın,
hoşgörülü bir ırkın taşıyıcısı olan biz, şimdiyi yaşamayı öğrenmeliyiz. En kısa
zamanda her şeyi kontrol etmeyi bırakmalıyız. Geçmiş artık çok gerilerde kaldı.
Birilerinden veya hayattan alamadığımız her şey, her kayıp bize daha başka
şeyler kazandırdı. Ağır gelen her şeyi Rabb’a bırakmak ve an’ı yaşamaya,
tertemiz papatya beyazı bir sayfaya şiirler yazmaya devam etmeliyiz.
Sami Hocam; vakti gelen her olayın önüne
geçemiyoruz ama güzel düşünmeye her daim devam edebiliriz. Rab, kolaylıkla bu
dönemi atlatmanızı nasip eylesin. Şifasıyla her derde deva olan Rabb’a emanet
olun..
Mavi Yıldırım
Yazarın
Önceki Yazısı