Şimdiki aklım olsaydı, mutfağa ilk geçtiğim yıllarda pastane bölümünü seçerdim. Çünkü tatlıları çok seviyorum; hem görüntüleri hem de tatları beni her zaman cezbetmiştir. Vezirparmağı, Dilber Dudağı, Sütlü Nuriye, Kalburabastı, Şambali, Bülbül Yuvası, Gelin Pastası, Sultan Sarması, Revani, Hanım Göbeği, Padişah Yastığı, Bacı Sarması gibi tatlıları yapmayı çok isterdim. Anadolu insanı olarak tatlı ve hamur işlerine karşı hep merak duymuşuzdur.

Memlekete gitmiştim, bir sonbahardı. Rahmetli babam da tatlıyı çok severdi. Canım tatlı çekti ve annem:
"Un helvası yapalım," diyerek unu, yağı, şekeri ve tencereyi önüme koydu. Dışarıdan çok basit görünüyordu: unu pembeleşene kadar kavurup şerbeti ekleyecektim; bu kadar. Ama olmadı.

Gözüm raftaki yarım kovanozdaki bala takılmıştı. "Bunu kullanayım," diyerek şerbetin içine boşalttım. Boşaltmaz olaydım! Deneme-yanılma yoluyla öğrenmek galiba bazen böyle oluyor. Sonuç olarak, un helvası aynı macun gibi olmuştu, sakız gibi uzuyordu; rengi güzeldi ama kıvamı tutmamıştı, yiyemedik.

Kulakları çınlasın, annem bahçedeki ağacın dibine dökmüş  ve aklına geldikçe hâlâ söyler:
"O helvayı köpekler bile yemedi."

Ben de:
"Köpekler zaten tatlı yemez, anne," diyorum. "Baklava olsaydı, onu da yemeyecekti."

Kendimi böyle teselli ediyorum işte…

( Un Helvası başlıklı yazı berberce tarafından 3.12.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu