Karşı kıyıya vurur yüzümün aksi
Pecmürde adamların
Kırıştırılmış paltoların arasından fışkırırım yeniden
Ambarında sadece
üç günlük erzakı bulunan gemiler ile
Üç asırlık
Yolculuklara çıkarım
Sen yokken de varmışım
Tarihim epeyce eski
Çakmak taşlarından
Değirmen taşlarından
Ama en çok mezar taşlarından büyürüm
Yatağında akan ırmaklara
Saatin yelkovanına
Basınca ömrüm
Bir çıtırtı duyar
Ürkerim
Döndürür dururlar kelimeleri
Evirip çevirir
Bir ruhaniyete bürürler
Kesip biçerler kumaşı
Beyaza boyarlar
Sonra ansızın
Bir uğultu duyulur
İşte o duyulan
Benim sesimdir
Gelir geçerler bir kapıdan
Çizgiden önce
Çizgiden sonra diye ayırırlar yazıtları
Her şey boşalır
Caddeler sokaklar yollar
Et kemikten boşalır
Toprak kadar susar dil
Sıradan bir gündür başlayan lakin
Gökten boşalır zaman
Bölünür uyanıklık
Sürüklenir insan
Bir tabuta dokunur belki de ilk kez
Hem de içinden
Tahtalarına değer elleri
Usulca doğrulmak ister ya
Susanların yanıdır artık yeri...