“bi kırk yıl daha
ömür diler Allahtan, niye
bir ömür daha
onca eziyet kahır, çile
ve hala beni sevmek adına
onca gençlik, güzellik vardı da
bu güne kadar ne oldu
bundan sonra ne olur, ne olacak da
ömrümün baharı Ayşeduduu
ya benim mahkumiyetim
ben de tad alamadım bu dünyadan
ne uğruna bunca çektiklerim
bunu mu diledim Allahtan
Ayşedudum yavuklum.. “git” dedin
de!.. nereye
nereye gitsin İsmail’in
benim yolumu bekleyen yok, sen den başka hiç kimse
beni gördüğüne sevinen insanlar
benim insanlarım
burada, burada fidanlığını bildiğim ağaçlar
dağlar, sokaklar, mezarlıklar.. anılarım
yolumu bekleyen burada biri
sarıldım seninle erdik muradımıza
bile bile aldık hanımefendiyi
keşke evlenmemiş olsaydım da
eşim, sultanım, yavuklum ol diyebilseydim sana
varsın yıpranmış, yaşlı olsun
beni gördüğüne sevindi ya
yeter ki yüzü hep tebessümle dolsun
gidiyorum, ama bu gitmek değil
içimde gözlerinin sıcacık sevinci
seni ger gittiği yere götürdü İsmail
bilmedi, merak etmiyor gözlerinin rengini
tebessümünden başka duası olmadı senden yana
bil ki bu ömrümün son yolculuğu
sana kavuştum ya çok şükür Allahıma
canım bin kere kurban sana, Ayşedudu
canım feda Ayşeduduma