Sükutun yumağını, eğir gitsin kirmende ,
Değilse, nal sesiyle, un öğüt değirmende...

Ufak tefek taşlarla, geçti oynama demi ;
Sarılacaksan sırra, sök içimden Adem’i !...

Ebedi karanlık yok; güneş gider, ay gelir ;
Ağu dağıtsa saki, ancak bize pay gelir !...

Düşük yaptıysa
zaman, bil ki olur söz de piç !
Sermayesi zehr olan, sadaka verir mi hiç ?


Yola kurulur hanlar, huzurla yatmak için ;
Kim dükkan açar söyle, söz alıp satmak için ?

Vere vere bitirdim; kalmadı çoğum, azım ;
Ağzımdan kulağıma, yetişmiyor avazım !...

Dolaşır ayaklarım, sükutun yumağına,
Yangını göre göre, kar bekler Kaf Dağına !...

Kötülük köstebeği, yol alırken
zamanla ,
İfrit kanı donar mı, dolaşırken şeytanla ?

Şimdi kendimle bile, dövüşürken, kana kan ,
Salıp zehirli oku, yırtma perdemi ey Can !

Sırrıma el uzatıp, almasan n’olur ah’ı ;
Ben sır diye gönlümde saklıyorum
Allah’ı...



Not: Beyit halinde yazdığım, son
şiirim olacak.





( Sır başlıklı yazı HayrettinYazcı tarafından 7/22/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.