Kendi yüreğimdeki kederim katmerli gül gibiyken ve acı bir tebessüm yayılırken yüzümden, günlerdir Yasemin öğretmenin anlattığı vatansız topraksız mülteci kamplarında yetişen bir fidan gibi olan Afganistanlı Abdullah’ ın gözyaşları için boğulurcasına için için ağlarken, bir başka Abdullah’ın gözyaşları güne damgasını vurdu. Tv deki yayın beni çok etkilediği için yazıyı kaleme aldım. Mardinli Abdullah’ın gözyaşları.
Savaşlar ve savaş sonrası geriye sağlam kalsalar da yüreklerinde taşıdıkları binlerce kederle zorla soluklanan insanların dramı duyarlı olan herkesi çok etkiliyor. Özgürlük ve demokrasi adı altında birçok ülke işgal edilmekte ve ülke insanları katledilirken daha yeni izledik tv de her toprak kazdıkça artan sayısı ile hunharca katledilen ve beyinlerden silinmek istenen, Bosna’da yaşanan katliamın izlerini.
Şimdi ülkemizde aynı kaosun içine sürüklemek için kurulu saat gibi zaman işlemekte. Adı Abdullah ve on dört yaşında terör örgütünün eline düşmüş. Adı terör örgütü olduğuna göre kim biir hangi suçları işlemesi için zorladılar. Ben yargıç değilim ki hüküm vereyim. Ancak yaşanan olaylardan bildiğim kadarıyla ister kendi isteği ile, isterse zorla dağa çıksın mutlaka işledikleri ağır suçları vardır. Kim bilir hangi vaade inanıp kaç kişinin canını yakmışlardır. Kimler öksüz kaldı, kimlerin ocağı söndü. Sonuçta dün başka ülkelerdeydi demokrasi vaadi ve özgürlük gibi klişeleşmiş öğütler ve sahnelenen oyunlar .Oyunu sahneye koyanlar ve figüranları son günlerde ,çeyrek yüzyıldır kesilmeyen sesleriyle ülkemizde aynı söylevlerle aynı oyunun provasını yapmaktalar ve çakmak ne zaman çakılacak saman alevi gibi tutuşturulmak istenen ülkem topraklarında o bile belli.Olan Abdullah gibi dağa çıkan gençlere ve onların şehit ettiklere Mehmet’lere oluyor.
Tv de izlediğim kadarıyla, kara gözlü anasının kuzusu Abdullah hastaydı ve tutuklu olduğu hücresinde tedavi edilirken bu gün son nefesini vermişti. Ailesi ve tüm yakınları ağıt yakıyorlardı. Abdullah’n ölümü ayrı üzmüştü onları .Birde dilekçe üstüne dilekçe vermişlerdi koğuşta tedavi olmasın ve hastanede tedavi olsun ve son nefesinde onlarla soluklansın ‘diye.Sitemleri çoktu.
_Sayın Gül ‘e,sayın Erdoğan’a, meclis başkanı sayın Arınç’a defalarca yazdık ve ulaşmak istedik. Abdullah içeride bize hasret duvarlarda bizim hayalimizi görerek ölmesin diye ‘. 'Abdullah’ın anasının yüreği ağlıyordu ve oğlunun mermisiyle şehit düşen Mehmet’lerin anaları gibi. Ne yazık ki şehit düşen Abdullah isimli nice askerlerimiz hastanede bile olmasa son defa bile sevdiklerini hayal bile edemiyorlar.Filistin’deki çocuklar için hastaneler yeterli değil diye özel uçakla hastalar ülkemize getirilip tedavi ediliyorlarsa bizim çocuğumuzda suç işlediyse zaten cezasını çekecek, bari onu bize hasret koymayın diye sitem ediyorlardı. Şehitler, şehitlerin ağlayan anaları ve dağa çıkarılan dağlardakilerin yine ağlayan anaları… Gerçi ağlayan hep analar da amaçlar farklıÜzülmemek elde değil. Keşke Afganistanlı Abdullah gibi, kara gözlü gözlerinden hüzün damlayan başka Abdullah'lar ve onların, emperyalizmin sahte vaatlerine inanıp katlettikleri nice Abdullahlar, yani bu ülkenin askere gönderdiği genel adıyla Mehmet’ler de görev başında hain pusuda şehit edilmeseler ve onlarında anaları ağlamasalar. Kimse maşa olmasa. Onlar dağlardayken, onları dağa gönderenler paraların içinde keyfi sefada yaşamaktalar. Kimsenin gözünden acı yaş akmasın diye düşündüm. Kimi mezarda sonsuz uykusundayken, kimi hapishanelerde hücrelerinde derin uykuya dalamazlarken, ağlayan sadece analar değil, kara gözlü niceleri de ağlıyor ve bende ağlıyorum günlerdir daralan yüreğime bir kanal açıldı oluk oluk hüzün akıyor.
Bu cennet ülke hepimizin her karış toprağı ile ve biz canız cananız sevgi ve dostlukla karılmış mayamız.Kan gard aşız .Ne silah başında ölsünler kınalı kuzular, nede hücre hapsinde ölsünler dağa çıkan bu ülkenin kandırılan diğer evlatları.Beraber yaşadığımız ülkenin kıymetini bilelim.Bu gün hapiste öldü diye ağıt yakarken belki ödün üstüne ödün verilirse ,kara gözlü Afganistan’lı Abdullah gibi vatansız, bir yudum sevgiye muhtaç ,topraksız her şeye hasret mülteci kamplarında belki son nefesimizi vereceğiz.Doğduğumuz topraklarda sallandı beşiğimiz, aynı toprakta bir avuç kara toprak örtsün sonsuza dek ağlayan kara gözlerimizi.Ülkemiz üzerinden rant sağlayan ve oynanan oyunları gerçeğe çeviren emperyalistlerin oyununa gelmeyelim