Hüzünlü bir Fransız şarkısının içinde buluyorum kendimi. Karanlık bir şehirde bir başınayım. Ellerim ceplerimde ve hava soğuk. Tüm köşe başları tutulmuş ve sanki aylardan aralık. Ağır aksak attığım adımlarımı göremiyorum. Bir kâbusun içinde gibiyim. Uyanmak istiyorum uyanamıyorum, belki de geçmişe dönmektir istediğim.

 

Ne kadar da kalabalıktım oysa bir zamanlar. Etrafımda insanlar, yanı başımda sevdiklerim. Bir an önce yalnız kalmaktı o zamanlar dileğim. Belki de gerçekleşti bu düşüncesizce dilenen dilek. Ama bu kadar korkunç olacağını düşünmemiştim. Yani şimdi ölsem dağınık odamda bir başıma, cesedim kokana ve komşuları rahatsız edene kadar kimsenin haberi olmayacak belki.  Ya da ben abartıyorum. Orta yaş krizimi demeli buna? Zaten ben kuraklaştırmadım mı yaşamımı? Şikâyetçi değil miydim sanki her zaman insan yağmurlarından? Neyin peşindeyim, kendimi anlayamıyorum çoğu zaman.

 

Koyu bir karanlık zapt ediyor ruhumu adım adım, hissedebiliyorum. Kopkoyu, simsiyah ve zift gibi yapış yapış bir karanlık. Karşı koyamıyorum karanlığa, temizleyemiyorum zihnimi. Düşüncelerimin yaşadığım günlerden bir farkı kalmadı gibi. Aynı günü yaşıyorum sanki her gün ve her gün aynı şeyleri düşünüyorum. Şöyle sapasağlam durabilsem düşünce rüzgârının karşısında. Her esintinin önünde eğilmese zihnim, ne de güzel olurdu benim için.

 

Yüreğim her zaman hayranlık duydu ege türkülerine, ege türkülerindeki o mağrur efelere. Belki öyle bakmalıydım hayata. Belki o zaman bu kadar sinsi bir hayatın içinde kaybolmazdım şehrin büyük kanalizasyon sistemindeki küçük ve pis bir fare gibi. Karşı koymalıydım, fırsatçıya ve haine. Onlarla bir olmamalıydım yalnızca yaşamak için. Aslında ölüm fermanımmış böyle yaşamak. Yaşayan ölü misali gezinmekteyim kirlettiğim dünyamda. Ne umutlarım kaldı geriye ne de hayallerim. Hiç kimsenin olmak istemeyeceği bir yerdeyim.

 

Birazdan güneş doğacak kirli sokaklarına şehrin. Birazdan güneş doğacak uykusuz ve yorgun bedenimin üzerine. Yine sabahı sabah etti düşüncelerim. Ama ben her sabah olduğu gibi hatırlamayacağım geceyi. Hatırlamak istemeyeceğim belki de. Şehirdeki diğer insanlar gibi uyanacağım uykumdan, uyumadığım uykumdan. Sanki uyumuşta uyanmış gibi yapacağım mahsuscuktan. Aynı çocukluğumda zoraki öğlen uykularımda yaptığım gibi. Sanki güzel bir kahvaltı yapmış ve öyle sokağa çıkmış gibi davranacağım. Derin bir nefes çekeceğim ciğerlerime, hani sigaranın zehirlediği ciğerlerime. Hiç kimse anlayamayacak perişan vaziyetimi.  Beni gören herkes ne kadar enerji dolu başlıyor güne diye heveslenecek. Neredeyse şehrin tüm sokaklarını adımlayacağım. Kendime var olmayan bir iş uyduracağım. Hatta bu var olmayan dünyaya ben bile kanacağım. Güneş doğduktan sonra ben…

 

Güneş doğdu şehrin üzerine ve ben yanan gözlerle izledim bu mucizeyi. Apartmanlardan insanlar fışkırdı şehrin sokaklarına. Issız caddeler birden bire otomobiller ve insanlarla doldu. Bende çıkmak istedim dışarı düşlediğim gibi. Cesaret edemedim. Yakamdan tuttu bırakmadı beni uykusuzluk. Bir insandan çok geceleyin yaşayan bir yarasaya benzetiyorum kendimi ya da bir baykuşa. Uyku ağır ağır teslim alıyor yorgun bedenimi. Artık yalnızca uyumak istiyorum. Direniyorum uykuya. Olmadık işlerle uğraşıyorum uyumamak için. Ama en umulmadık zamanda uyuklarken buluyorum kendimi. Gözlerim kapanıyor yavaş yavaş. Artık ne hayal kırıklıklarım ne de beklentilerim. Yalnızlığı da düşünmüyorum o hüzünlü Fransız şarkısını da. Uykunun huzurlu kollarına bırakıyorum kendimi. Ölmek de böyle olsa keşke. O zaman korkup kaçmazdım ölümden. Üzerine üzerine koşardım belki. Kapanıyor gözlerim. Anneannemin beyaz papatyalarla dolu bahçesindeyim. Çıplak ayaklarla koşuyorum çimlerin üzerinde. Ellerimde kağıt uçurtmamın ipleri. Koşuyorum, koşuyor, koş….

 

 

( Kendimden Sonra Uykumdan Önce başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 28.07.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu