Ufuklarıma ışığın gölgesi düştü.
Sükûtun yankısı küskün ozanların kulağına düştü.
Neden dalgalar hırçın vuruyor ayaklarıma yâr?
Gözlerime çoban yıldızının yakamozu düştü.
Ben senin yollarına düştüm.
Yalnızlıklar benim yollarıma düştü.
Oysa bir lahza nazarın içindi ah..
O nazar rüyalarımı süsleyen bir düştü..
Güneşi koynuna almış bir gölün parmakları dolanır saçlarımda
Ağladığımı kim anlayabilir ki yâr?
İçimde gecenin yargıcı susmak bilmiyor
Mahkûm ise hiç konuşmuyor.
Susmak kabullenmek midir?
Sanki kızıl taylar tepiniyor bilincimin derinlerinde
Sen de mi sustun yâr?..
Gecenin yangın yerinde soğuk, acı bir kül var
Hercai ömrümde bedbaht bir yüz..
Seslerin sükût bulduğu diyarlarda tiz bir çığlıktır gölgem
Pervaneleri taktım parmaklarımın ucuna
Beni ateşin aşkına sürükler
Ruhum kuru bir kabuğun içinde
Bir tas su versene yâr..
Dağlara özenip de büyüttüm hasretimi
Küçücük kalan ben
Hasretin gölgesinde üşümeyi öğrendim
Sevginin ılık atmosferini düşleyerek
“Düşünmek zamanı değil kalk ve yürü” dediler
Yüreğime inen kramplar ayaklarımı da engeller yâr..
Canıma ten değdi, gözüme yaş
Düşüme güz değdi, yüreğime taş..