öğretmenin çok uçlu bıçağından
açardık kalemimizi
fırsantiye[1] için artırırdık vaadimizi
ondan önce alıp, hemen herkes
Mehmet Emin’e devretmek ister
herkesten vaat kavurka[2],
ondan “-çizili şeker”
büyüklerimiz
ayalarına sıkıştırdıkları kara
kalemi
kösürede sürtülmüş bıçaklarıyla
kendilerine doğru tutarak
yontarlardı,
Çırak[3]
illa yassı açar, üstelik ulama yazı yazardı
"yimbeş guruşluk" yirmi yapraklı
arkası kerrat cetvelli
önyüzü Nasrettin Hoca’nın
“parayı veren düdüğü çalar” nükteli,
küçük boy okul defterini
yazdıktan sonra siler,
tekrar tekrar kullanırdı.
mektep taşlarını; angaryaynan[4]
Mullapak Tepesinden getirmişler
kiremitleri elleşerek[5] aktarmışlar
Kediomar Tepesinden taş çıkartılmış
kireçtaşı yakmışlar
ondan sonra oraya “kireç ocağı” demişler
belki de o yüzdendir
Aşşamelleliler
bizim köye “Kireç” derler.
[1] fırsantiye: yeğlenme, fırsat tanınma, tercih edilme bedeli
[2] kavurka: patlamış mısır, nohut
[3] Çırak: öğrenme amaçlı kapı işçiliği), Ramazan Avcı
[4] angarya: köyün ortak malları(okul, yol, su köy odası (vs hizmetin) nın birlikte elde edilmesi için herkesin ücretsiz yaptırılan iş, herkesin işçiliğe katılımının sağlanması,
[5] elleşmek: elden-ele geçirerek, el-ele tutarak daha zor bir yükü taşımak