Güz günlerinin hüzün rengi, doğayı esir alırken, kuşlar da bu durumdan ister istemez etkileniyorlar. Bahar ve yaz günlerindeki şen şakrak tavırlarının yerinde yeller esiyor. Çatılarda, yalnızlığın bestesini terennüm eden tek tük serçeler... Sanki kuşlar da gelecek olan kışın sıkıntılarını düşünerek sessizliğe bürünmüşler…


Güvercinler, cami avlularında bir derviş tavrıyla mukim. Kendilerine atılan buğday tanelerinden nasiplenmek için yere inip kalkıyorlar. Onlarda serçelerin sükûtundan ziyade bir tevekkül hâli sezinliyorum. Mabetlerin ve kentlerin bu güzel kuşları, hiç telaşlı değiller. Aralarına girdiğim zaman, ters bir hareket yapmadığım sürece kaçmıyorlar; ama serçeler öyle mi ya! Serçelerde hep bir tedirginlik havası var.


Böyle geçiş dönemlerinde, havadaki ani değişmeler kuşlar gibi bizleri de etkiliyor. Elinde kâğıt mendille dolaşanların ve hastanelerde muayene sırası bekleyenlerin sayısı artıyor. Sanırım insanlarda da bir telaş başlıyor bu mevsimde. Bir kısmı eski alışkanlıklarını sürdürse de. Bir kısmı dolaptan kışlık nevinden giyeceklerini çıkarıp giymişler bile.


Her mevsim ayrıcalığını koruyan çay, geçiş mevsiminde saltanatını daha da sağlamlaştırıyor. Bir bardak çayın buğusuna nice hayaller karışıp gidiyor. Hani merhum şairimiz Yahya Kemal, “İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar.”demiş ya… Ne yazık ki şu anda çayım yok. Hayalimde buğusu var sadece. Hem sizinle bir sırrımı paylaşayım mı? Hayal ettiğim çay öyle çay makinesinde demlenmiş, plastik bardakta ucube gibi duran çay değil… Taze kaynamış suyla porselen yahut bakır demlikte demlenmiş, buğusu içimi açan ve ince bellide arzı endam eden çay, benim hayalimi süsleyen.


Bahis mevzuu ettiğim çay, hangi mevsimde olursa olsun güzellik katar yaşantıma. Ve nefesime bir taravettir o. Havaya yayılan ıtırı ayrı bir haz verir bana. Hani eskiler demiş ya “bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var.” İtikadımca çayın hatırı asırlara ancak sığar. Fakat, dediğim gibi çay makinesinde haşlanmış ucube olmamak kaydıyla…


Güz mevsimi, kuşlar, hüzün rengi doğa, tüm bunlara canlılık vermek için, ince belliden ışıl ışıl gülümseyen çaya ihtiyaç var. Çayını yudumlarken hayallerinin çayın buğunsa karışıp gitmesi de işin cabası… Güz günlerinin değişken havasında tek değişmeyen aşina taze demlenmiş, billûr bakışlı çaydır… Onun buğulu bakışlarında nice hâller gizli bilen bilir…
Ankara,15.10.2010 İ.K










( Çayımın Buğusunda Kaybolan Hayal başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 15.10.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu