Cengiz arkadaşının ısrarı karşısında daha fazla direnememiş ve içerden biri tarafından açılan kapıdan arabaya binmişti.Arabada arkada bir genç bayan,önde bir başkası oturuyordu.Zorunlu olarak arkaya geçmiş ve oturmuştu.Arabanın içine girerken selam vermişti de anında karşılık buldu bu inceliği.

Arkadaşı bir yandan arabayı hareket ettirmiş diğer yandan arkadaşını yani Cengizi içerdekilerle tanıştırıyordu oturduğu yerden.
-Bak gardaş,yanında oturduğun genç bayan benim dünya tatlısı baldızım,eee yanımdaki de ablası ve eşim derken espirili bir şekilde.Evet bayanlar bu da bahsettiğim lise arkadaşım ,can yoldaşım gardaşım Cengiz...Kendisi birazcık da şair olur,gerçi şiirlerini henüz görmedik ya...derken biraz da alaycıydı sanki.

Cengiz yutkunmuştu.Huyu değildi bir bayanın yanında kabalık yapmak,hem de eşinin yanında,sevdiklerinin yanında bir insanı bozmak...Kızardı, bozardı sadece,
-Teşekkür ederim nezaketin için dostum .derken aslında ona gizliden mesajını vermişti.Arkadaşı yaptığı kabalığın farkına varmış olmalı ki,
-Yoo ,bayanlar her ne kadar şiirine rastlamasak da ben onun ne yaman bir ozan olduğunu taaa o yıllardan bilirim.Bir kıza aşık mı olduk,yakalardık Cengizi,rica minnet bir kaç dize yazdırır,biz yazmış gibi kızlara verirdik altına imzamızı atarak.İşte o günlerden gelen bir dostluğumuz var sanılmaya ki onu küçük görüyorum,o benim geçmişteki idolumdu.


Bu konuşmalar geçerken aralarında Cengizin evine yaklaşmışlardı.Cengiz arkadaşına.
-Şu ağacın önünde durur musun biraz hava almak istiyorum demiş ve arkadaşının durmasıyla inmeye yeltenmişti ki,o ana kadar konuşmaları dinleyen yanındaki bayan ,baldız,
-Cengiz bey tanıştığımıza memnun oldum.Lütfen eniştemin kusuruna bakmayın,o samimiyetinden böyle konuşuyor.Sizinle oturup bir gün sohbet etmek isterim.Ben Aydan demişti.

Cengiz bir ayağı dışarda uzatılan eli sıkmış ve,teşekkür ederek aşağı inmişti de,o elin sıcaklığında ve bakışların büyüsünde takılıp kalmıştı sanki...Ne zaman ki arkadaşı,
-Görüşelim dostum,daha sık görüşelim ...demesiyle kendine gelmişti.
Onlardan ayrılmıştı ayrılmasına da Aydanın bakışı etkisinde kalmıştı sanki.Oysa Cengizin yüreğindeki yangın henüz sönmemişken yeni bir sızıyı çekecek ne tekati ne de gücü vardı.Evinin karşısındaki ağacın yanında inmişti ,ama niçin indiğininde farkında değildi.Sanki akşam bitmemiş akşamki olayın etkisiyle o gizemi çözmek istercesine ağacın altına yürümüştü.

Kimsecikler yoktu.Onun geldiğini farkeden,hisseden birkaç kuş ağacın yakın dallarından daha yukarlara doğru kaçtı.Görünmüyordu ama kanat çırpışlarından hissediliyordu.``Zavallı kuşları rahatsız ettim.``diye düşündü,gözleri sağı solu araştırırken.Yoktu karanlıktan ve uykudaki kuşlardan başka bir şey...

Cengiz akşamın karanlığında hayli bakındı bir şey ,birilerini görecekmiş gibi de çisiyen içi gitme vakti olduğunu söyleyince dünden beri uğramadığı evine doğru yöneldi.Apartmanda hiç ışık yoktu.Anlaşılan diğer ev sahipleri ya gezmeye çıkmışlar ya da misafirlikteler dedi kendi kendine.

Bunca yaşadığı yalnızlık yetmiyormuşcasına koca apartmanda kimsesizlik içerisinde yürüdü kapısına doğru.Anahtarı aradı ceplerinde bir süre.Ceplerim de kafam gibi diye düşündü anahtarı çıkarırken.Evet hayli karmaşık duygular yaşıyordu son zamanlarda.Bir yandan deli gibi sevdiğini sandığı ve evlilik aşamasında limoni olduğu aşkı...Diğer yanda bir merak sonrası çözemediği ,çözümleyemediği garip bir yaşam...Bütün bunlar yetmiyormuş gibi,Arkadaşı muzafferin baldızı Aydan...

Aydan`ı ve o bakışlarını hatırlayınca yüzünün kızardığını,ateşlendiğini hissetti.Acaba dedi de,sonunu getiremedi,belki de getirmek istemedi.
Hem bir kez görmekle,bir kez konuşmakla ne olabilir ki...diye düşünürken içinden geçenleri seslendirmekten korkuyordu.

Bu düşünceler içinde evine girmiş,yatak odasına geçmişti.Ne zaman bu odaya geçse hep o nefret ettiği ama bir türlü kurtulamadığı mendebur sigara aklına düşer ve yakardı.Yine öyle olmuş sigara elinde uzanmıştı yatağa.Sigarayı her çekişinde sanki yaşamının bir sahifesi gözünün önünde canlanıyor yeniden yaşıyordu o günleri adeta.Öfkeyle kalktı uzandığı yerden ve bütün kinini bitmek üzere olan sigarasından aldı.Bastıkça bastı tablanın içine.O kadar kuvvetli basmıştı ki tablanın altındaki sehpa dayanamamış bu hınca dağılmıştı.

Cengiz kırılan sehpanın sesi ve ardında üzerindeki tablanın kırılmasıyla kendine gelebilmişti de elinin kanadığını nice vakit sonra anlayabilmişti.Kırılan kristalküllük elini de kesmişti.Baba dede usulüyle bulduğu çabut parçalarıyla sardı elini.Kanı duruncaya kadar da öyle kaldı bir süre.Nice sonra çabutu çıkarıp ecza dolabında var olan yara merheminden sürüp üzerini bantladı.

Artık vakit hayli geç olmuştu,annesine ve kardeşine de geleceğini söylediğini hatırladı birden.İyisi mi telefon açıp işinin çıktığını söylemek ve onları meraktan kurtarmak diye düşündü ve telefonu açtı.Her zamanki gibi telefona da kardeşi çıkmıştı ve alo diyene kadar bir çok cümle kurmuştu,sitem dolu.
-Kızım yavaş yavaş söyle,hah işte öyle.Acil işim çıktı gelemedim.Anneme söylersin merak etmesin.Yarın uğrarım ben.Haydi Allah rahatlık versin.diyerek telefonu kapatmıştı.

( Yaşıyoruz.... 10 başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 9.11.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu