Bugün on kasım, takvimlerde Cumhuriyetimizin kurucu iradesi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ölüm yıldönümü ve Onu anma haftası olarak yazmışlar.

    On Kasım sadece Atatürk’ün öldüğü gün değildir. Ama Atatürk On Kasımda ölmüştür. Ya da öldüğü On Kasımda ilan edilmiştir. Orasını bilmiyorum. Çünkü aslında Dokuz Kasımda öldüğü ve halka On Kasım sabahı duyurulduğu söyleniyor. Neyse Atatürk On Kasımda ölmüş ve fani olan bu hayattan göçüp gitmiştir. ALLAH rahmet eylesin.

   Ömrü savaşlar, mücadeleler, devlet ve milletin var olabilmesinin mücadelesini vermekle geçmiştir. Vefat ettiği zaman da arkasında bayrağı göndere çekilmiş, istiklal marşı yazılmış, ekonomik bir takım yatırımları yapılmış, millet meclisi dualar tekbirler ve kurbanlarla açılmış, düzenli bir ordusunun kurulmuş olduğu bir takım inkılâp ve devrimlerin yapılmış olduğu bir Cumhuriyeti bırakmıştır miras olarak. Kendisine millet olarak minnettarız…

    Onca mücadele ve zahmetin ardından kurulmasına öncülük ettiği ve ilelebet payidar kalacaktır diye temennilerde de bulunduğu Cumhuriyetimizi ne silah arkadaşlarına, ne akrabalarına, ne sadece Türk ya da Kürt lere, ne laiklere, ne parlamentoya, ne memurlara, ne çiftçilere, ne profesörlere, ne hâkim ve savcılara ve nede kendi kurmuş olduğu Cumhuriyet Halk Partisine emanet etmiştir… Atatürk, kurulmasına öncülük ettiği ve en büyük eserimdir dediği bu Cumhuriyeti birlikte kurduğu ve Cumhuriyetin kurulmasında emeği geçen herkese yani bu yüce millete emanet edip miras bırakmıştır. Bu Cumhuriyeti onun bize emaneten miras olarak bırakması elbette ki önemlidir. Ama aslında daha da önemlisi bize miras olarak bırakılan bu Cumhuriyeti aslına uyun olarak ve bize bırakıldığı şekli ile zamanın gereklerine ve şartlarına uygun bir şekilde ilelebet yaşatılma arzusu doğrultusunda Cumhura ve Cumhuriyete uygun bir şekilde yaşatabilmektir. Millet olarak bunu başarabilmenin mücadelesini vermek zorundayız…

     Onun Hayatı hep mücadelelerle geçmiş ve verdiği bütün mücadelelerin genelini de kazanmıştır. Bunu da elbette ki kendi başına yapmamıştır. Yapması da elbette ki mümkün değildir. Arkasında tarihe damgasını vurmuş, sahip olduğu imanı ile yüzyıllarca dimdik ayakta kalabilmeyi başarabilmiş bir millet vardır. Hem Cumhuriyet öncesine hem de Cumhuriyet sonrasına dikkatle bakarsanız bazı dönemler (ihtilaller) hariç yüce Türk milleti kimin arkasında durmuş, kime inanmış, kimin kendisini selamete çıkaracağına inanmış ve ona desteğini verip onun yanında yer almışsa hep o ve Türk Milleti kazanmıştır. Bu böylede devam edecektir.

     Atatürk’ün ölümüyle ilgili olarak anlatacak çok şey söylemeye gerek yok. Her fani gibi oda doğmuş, okumuş, yetişmiş ve millete liderlik ederek yeni bir Cumhuriyet kurup sonrasında da vefat edip gitmiştir. Tarihe damgasını vuran liderlerin hayat hikâyeleri büyük ölçüde birbirinin aynıdır. Bunların çoğu da ölümünün üzerinden yıllar geçtikten sonra unutulup tarihin karanlıkları arasında kaybolup gitmiştir. Atatürk yapmış olduğu icraatlar ve ortaya koyduğu eserleriyle bu liderlerden olmayacak ve adından beklide yüzyıllarca bahsettirecektir.

   Haftanın adı Atatürk’ü anma haftası ise ki öyledir. Atatürk’ü analım ve onunla ilgili olarak bildiğimiz yanlışların düzeltilmesi için araştırmalar yapalım. Ekranlarının sağ ya da sol üst köşelerinde bir Atatürk resmini dalgalandırmakla televizyonlarımız işi geçiştiriyorlar. Bunun daha ötesine geçilmeli ve Atatürk salonlarda, okullarda, televizyonlarda ve insanların olduğu her yerde yeniden gündeme gelmeli ve yeniden bu milletin Atatürk ile tanışması sağlanmalı. Onun hayatını kâğıtlardan okuyup geçiştirmekle onunla ilgili olarak bu millete bir şey veremeyeceğimizi bilelim.

   Onun mücadelesi, eğitimi, nerelerede yetişmiş, kimlerden dersler almış, askeri eğitimi, siyasi eğitimi, hayata bakışı, ekonomiye bakışı, din hakkındaki görüşleri, milli irade hakkındaki görüşleri, milleti heyecana getirmek için yaptığı konuşmalar bildiğim kadarıyla hepsi kayıtlarda mevcut.

    Biz Atatürk’ü yeniden öğrenelim ama kendi kaleminden olsun bu bilgiler. Kendi el yazısı ve kendi konuşmaları Onu anma gününde bu millete ikram edilsin, millet Atatürk’ü kendi kaleminden ve kendi sesinden dinlesin. Onu doğru dürüst tanımayan ya da onunla ilgili doğru dürüst araştırma yapmamış, say dediğin zaman ilke ve inkılâplarını bile kekelemeden sayamayacak insanlardan Atatürk’ü dinlemek istemiyorum. Onu kendi siyasi, şahsi ya da dünyevi menfaatlerine alet etmek isteyenlerden dinlemek istemiyorum. Bu Cumhuriyeti kurup bizlere emanet eden iradeyi yorumsuz, katıksız ve ilavesiz olarak orijinal haliyle kendisinden dinlemek istiyorum.

   Bu Cumhuriyetin kurulup bayrağımızın göndere çekilmesine, milli iradenin yeniden memlekete hâkim olmasına öncülük edip büyük bir liderlik örneği sergileyen Atatürk’ü ve ona sonsuz saygı duyarak kendisine destek verip bu günlere gelmemizi sağlayan aziz milletimizi saygı ile selamlıyorum…

  

( Atatürkü İstiyorum Yeniden başlıklı yazı S.ULUPINARLI tarafından 9.11.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu