Sen sadece arkasında koşuşturansın ey kul, sadece yaşantılarında hayatını sürdürensin. Hayatın tanımını ve kendisini bilemeyecek kadar bir gönülsün. Meçhuliyeti kesinlik kazanmış hayatın senfonisi. Yaşantına sadece renk veren, gönül güzergahını elvanlarla süsleyen birtek kulsun sadece. Bırak hayatın kendisiyle uğraştırmayı, kazanayım derken elindekini de kaybedip ulu ortalıkta yalnız kalmayasın.
Hayat dersin kendisini ifade etmez asla, naz eden bir kız gibidir kendisi. Hayat dersin, sana kendisini yalancı olarak tanıtır.Bilmezsin hayatın hangi kılıfta, hangi oyunculuk rolünde gezindiğini. Meçhulidir; yaşadığın zamanın kendisi. Zorluklar içerisinde yaşanan zaman dilimidir hayat. Güngörmez zamanlarda gezinir; göremezsin, yaşayamazsın, aldatamazsın.
Hayat: Bazen baharda yeryüzüne serpiştirilen çiçektir, bazen gonca gonca açışan bir gül, bazen de sonbaharda kıskıvrak yakalanan bir insan gibidir, yüz ifadesi solgun yorulmuş demet bir çiçeği gibi ve yıkılıp sonbaharda, bahara elveda diyen bir sonbahar yaprakları misalidir. Sana karşı bazen gülücükler saçar, bazen eskimiş ve ekşimtırak bir ifade ile dik bakışlarla sana odaklanır.
Meçhulde yüzüşen ve meçhulde boğulan bir canlı gibidir hayat. Çilekeş, esrarkeş, sarmaş dolaş gezinen bir sarhoş gibidir hayat. Dertlidir; beraberinde dertlendirir. Mutludur, huzurludur; beraberinde sevgi yaşantılarını, elvanlar sunmuş bir bahar ve kış havasını yaşatır. Elvanları solmuş, yokluk emeli gibidir hayat. Rezillikte, rezil rusva eder insanı. Vezirlikte ise göklerde ve semaların en kuytu köşesinde barındırır. Hayatın kendisi işte; ne yapacağını ve nasıl yapacağını bilemeyiz. Meçhuldür bu hayat, Bilinmeyen gizli bir hayat.