Nerden bileceksin;
Ne sızılar yağıyordu bulutlardan geceleri
Sen hiç anlayamazsın hangi boşluklarda doluyordu içimin kenar köşeleri.
Korkulara sarılıp yatarken kendi pınarımda boğulurdum. Mermere benzerdi yüzüm.
Her gün takvimleri geri yapıştırıyordum bıkıp usanmadan. Dünleri geri getiremedim işte… Geçmişe sünger çeke çeke yeminler etmeyi, zamana meram anlatmayı denemedim mi sanırsın.
Hesaplaşmalardan kaçma olasılığını yakalayamadım.
Tutulmayan sözleri veriyordum kendi kendime. Her doğan güne umut tohumları serperdim. Bahar geldiğinde tomurcuklanmadığım vakit olurdu. Hislerim hiçliğe bulanırdı. Yalınayak kalakalırdım öyle yolunu bilmeyenler gibi.
Zevkimden kahrolmuyor, keyfimden dolanmıyordum ortalarda.
Sen hiç ayaz olmadın ki ruhuna küs kala kala…
Evet; bet bir günün ardından lüzumsuz bir sancı düştü geceye.
Ümidimi başka bedenler doğurdu ne mutlu bana!
Birinin mutluluğu diğerinin acısı olmamalıydı oysa. Dudaklarım titrememeliydi sevinçler çığlık atarken.
Tek kişilik vapurumda yolcuydum, şaşkın balık misali dalıp çıktığım sularda battım.
Boğuldum dalgalı denizinde boğuldum. Cesedim keşfedilmemiş adaların kıyısına vurdu.
Sırtımdan bıçaklanacağımı hesap edemeyecek kadar, kalbime defalarca aynı hançeri saplardım. Her savaşımda mücadeleden yorulup geri çekilirdim.
Mevsimlerce koynunda pişmanlık saklanacak bilirim.
Nerden bileceksin kördüğümlerle uğraştın mı?
Hangi sırra kılıf bulmak kolay, yoksa sırra kadem basmak mı olay?
Haydi, yine prangalar tak ayaklarıma. Kırk kilit vursan, kırar zincirleri kurtulurum. Ellerimdeki kelepçe dipsiz kuyularda mahkûmluk yaşatmaz bana. Mahpusluğum kör zindanlara eyvallah etmez. Kefaretsiz yaşam biçimindeyim. Genel affa sığınmıyorum
Casusluğun yüreğimdeki şifreleri çözmeye yetememiş bak.
Şimdi bu yarım vedadın vebali koynuna kalsın. Yanağımda eriyen damlalar eserin olsun..
//
Sevgili dostlar bir süre harflerimin büyülü dünyasından kendimi kısıtlayacağım, çünkü renklere vakit ayırmam gerekli.. Resim kursuma yoğunlaşacağım, yazmayacağım fakat yine de buralardayım
Esen kalınız….