Şimdiden önce
Bu günden sonra
Geçmişin ayaklarıyla çiğnenmiş
Üst dudakla alttaki arasına sıkışmış
Hayatıma karıştıkça
Onun renklerine çalan bir dokunuş bu
Çıplak avuçlarımla
Yüzüme bakmak gibi
Sormak gibi
En olmayacak cevaba
Kulak kesilir gibi
Genç gibi
Yıllanmış şarap
Ya da çölde serap gibi
Ve çok titreten
Üşüten
Hep kalan hiç gitmeyen
Artık bir parçam olan
Lakin tümümden sökemediğim
İç sesime takılmış
Derinimdeki soğuk gibi
Kara kalem portreler yapıp
Saatin tam altına
Duvarın en lekesiz ve
Boyası en haki yeşiline
Aklımın mıhı ile iliştirip
Yeniden ve tekraren
Baktığıma hayran olmak gibi
Korkmamak gibi öcüden
Geceden kaçmamak gibi
Ay kuşatımlarına teslim olmayıp
Daha çok gülümsemek gibi
Gökkuşağını yakalayıp
Altından geçmek gibi
Zehir gibi
Akmayan nehir gibi
Terkedilmiş şehirlerin
Söndürülmemiş ışıkları gibi
El gibi
Eski bir gazel gibi
Boyun bağımı savuran
Eksik esen yel gibi
Şairlerde ilham
Büyücülerde tılsım
Kor ateşte har bırakmamacasına
Ah gibi her nefeste üflenen
Mah gibi her aynada beliren
Soğuk gibi
Her zerremi bilip
Her zerreme yerleşen...