İstanbul sen içimde tarifsiz bir ukdesin
Geçmiş zamanı aşıp yankılanıyor sesin
Nice revnaklı şehir şöhretine özenir
Bahçelerin, bağların rayihayla bezenir
Yaralı benliğimde Cihangir hüzünleri
Minyatürlere gömdük o karanlık günleri
Gönül zincirlerini koparmak mümkün değil
İstanbul’dan ayrılmak ölümdür, sürgün değil
Masal değil İstanbul, yaşanmış, yaşanıyor
Haydarpaşa Garı’nda bir çift yürek yanıyor
Kurşunî kubbelerin solur geçmiş zamanı
Ferisin gözlerimin, dizlerimin dermanı
Dört mevsimin içinde, bir başka olur yazın
Hüzün taşır nağmeler mavisine boğazın
Destanların burcunda Fatih’imin izi var
Karaköy’den bir parça yüreğimde sızı var
Sevmedim hiç kimseyi seni sevdiğim kadar
Vuslata hasret gönül, yetiş ey gül yüzlü yâr
Resûlün yüreğinde bir sancıydı hayalin
Kıyas kabul etmiyor bugünle dünkü hâlin
Süzülür yüreklere minarelerden rahmet
Beyoğlu gülüyorken ağlar Karacaahmet
Işıklar cenk hâlinde gurup vakti Üsküdar
Bu gönül seni anar ömrün sonuna kadar
Kadıköy’de vapurlar yarına umut taşır
Çamlıca tepesinde gökten yağan kar üşür
Emirgân’da mehtabın hüznü yansır sulara
Hayalimizde cânân çekildik kuytulara
Değiştirdi her şeyi zamanın hoyrat eli
Ya tahammül çileye ya da çekip gitmeli
İstanbul can İstanbul yüreğimi kanattın
Bakir duygularımı yaban ellere sattın
Mâziden haber verir gökte uçan turnalar
Söndürür yangınımı şadırvanlar, kurnalar
Kız kulesi aşklara kucağını açıyor
Yaralı bir güvercin süzülerek uçuyor
Giyinmiş duvağını gelinlik kızlar gibi
Ümraniye söylenmiş tılsımlı sözler gibi
Topkapı sarayında ecdadımın gölgesi
Hırka-i Saadet’te duyulur Kur’an sesi
Senden bana yadigâr bir işve, bir naz kaldı
Derûnumda bir parça sana dair haz kaldı
Bir dilberin gözünden almış da mavisini
Tavus kuşu misali sunmuş yâre süsünü
Küçüksu’da yaşanır aşkların en güzeli
Vasfeder didârını kasidesi, gazeli
Peygamberin övdüğü Fatih’in ben olsaydım
İrem bahçelerinde gül misali solsaydım
Yüreğimde büyüyor hasretin dağlar kadar
Ölüler bile sana aşıktır sağlar kadar
Sinan’ın mühürünü taşır Süleymaniye
Sultanahmet bugüne Osmanlı’dan hediye
Dolanır saçlarında, gülümser sabah yeli
Yas tutar Ayasofya, kavurur hüzün seli
Fecrin kızıllığında ürperir mavilikler
Rahme düşen ceninler sana vuslatı bekler
Ufkun kızıllığına ağıt yakar nağmeler
Kandilli bir türküdür yalnızlığı besteler
Kalender hislerime tercüman Eyüp Sultan
Ruhlara hayat verir yedi tepeden ezan
Ne efsûnkâr imişsin, yamansın rüya şehir
Mağribi, akşamlarda kanayan hülya şehir
Gönül, sevdalı gönül İstanbul’u heceler
Hayata pusu kurar Ortaköy’de geceler
Emsalin ancak Kudüs, Mekke ile Medine
Eyüp Sultan’da kabir davet ediyor dine
Kelimeler yetersiz, tasviri zor İstanbul
İçimi alev ateş kavuran kor İstanbul
Yayınlandığı Yer: Nida Dergisi/Ocak 2008
M.Nihat MALKOÇ