Yatak odasındaki komidinin çekmeceleri bir bir açılıp kapanıyordu. Bavulunun ağzını güçlükle kapattıktan sonra üstündeki kayışı kilitledi. Önüne düşen kumral saçlarını eliyle kulak arkasına sıkıştırdı. Gözlerini Sedat'a odaklandırdı ve o konuşmadan hemen söze girdi. 

- Yolculuk nereye diye sorma lütfen! Hele ben de gelebilir miyim tarzı  bir cümleyi aklının köşesinden bile geçirme!

- Ne diyorsun Nesrin? Hem neden sormayacak mışım? Kocan değil miyim ben? Saçmaladığının farkında mısın?

Kaşlarını çattı ve işaret parmağını bir süre dudağının üstünde tuttuktan sonra bıraktı. Dişlerini sıkarak kısık bir ses tonuyla konuştu. 

- İşimi zorlaştırma ne olur! Benim gideceğim yerde senin işin yok. Geçmişime yolculuk yapacağım ben. Orada sen hiç olmadın! Sıkılırsın, bunalırsın, hatta beni tanımazsın bile. Sen benim küçüklüğümü hiç görmedin ki!  Benim için de aynı şeyler geçerli. Yanımdan geçiyor olsan senin için asla bu benim gelecekte yuva kuracağım adam diye tahminde bulunamazdım. Sana son kez söylüyorum. Bugüne kadar her şeye eyvallahtı  ama şu an itibariyle benim düşüncelerime saygı göstermeni bekliyorum. Bu yolculuk tek kişilik olacak!  Hoşçakal! 

Sedat, dış kapıyı açmakta olan Nesrin''in yanına doğru koşar adımlarla gitti. Tam kolunu yakalamak üzereydi ki kapı yüzüne kapanıverdi. Hemen gözleri kapı kenarındaki dikişleri yandan açılmış ayakkabına gitti. Alalacele ayaklarına geçirdi ve vestiyere asılı ceketini bir hamlede eline aldı. Kapı ikinci kez hızla çarpılıyordu.    Basamakları ikişer üçer atlayarak apartmanın dış kapısına  kadar geldi. 

Apartmanın önünde bir sağına bir soluna bakındı. Nesrin, sanki yer yarılmış da içine girmişti.   Kafasını iki yana sallayarak söylenmeye başladı. 

- Uçtu mu bu kadın? Hangi yöne gitmiş olabilir? Allah''ım aklımı yitireceğim!  

Apartmanın önünde kendisini görünce yavaşlayan ve korna çalan taksiye doğru elini kaldırdı ve hızlı bir biçimde bindi. Şoför tok sesiyle sordu. 

- Ağabey nereye gidiyoruz? 

- Sokak aralarında dolaşacağız biraz! Şimdilik otobüs durağı yönünde gidelim! 

- Sonra nereye gideceğiz? 

- Bilmiyorum! Birini arayacağız! 

Taksi şoförü, dikiz aynasından meraklı gözlerle sağa sola bakınan Sedat''ı inceliyordu. Üstüne başına bakılırsa gelir düzeyi vasat birine benziyordu. Gözü bir an koltuğu kavrayan ellerine kaydı. Serçe parmağındaki tırnak bir hayli uzundu. Enstrüman çalan kişilerin bu şekilde tırnak uzattıklarını duymuştu. Acaba saz mı çalıyor diye düşündü.  İşaret parmağındaki alyans bir hayat arkadaşı olduğunu gösteriyordu. Yüzüne acının gölgesi vurmuştu ve bu öyle aşikardı ki. Bazı şeyleri anlamak için arif olmaya gerek yokdedi içinden. Büyüyen kara gözleri kararan ruhunun göstergesiydi sanki. 

Sedat'ın sokak aralarında yaptığı aramalar boşa gitmişti. Yoktu işte! Taksi şoförünün omzuna yavaşça dokundu. Sanki damarlarındaki kan buharlaşıp gitmişti. Taksiyle değil de yürüyerek eşini aramış kadar yorgun hissediyordu kendini. Derin bir iç geçirdikten sonra taksi şoforüne döndü. 
 
- Aldığın yere geri bırak lütfen! dedi kararlı bir şekilde. 

Şoför söylediğini yapmış ve kürkçü dükkanına bırakmıştı. O an tilki olmayı ne kadar çok istemişti! Ama peyniri ağzından düşüren kargadan hiç bir farkı yoktu. Nesrin''i gözünün önünde kaybetmişti.  

Nesrin'i cep telefonundan arama girişimleri de her defasında başarısızlıkla sonuçlanıyordu.  Sedat omuzları düşmüş bir halde merdivenleri ağır ağır çıktı. Sık sık arkasına dönüyordu. Ama ne gelen ne de giden vardı. 

Düşünceli bir şekilde açtı kapıyı. Tam ayakkabısını çıkarıyordu ki telefonu çalmaya başladı. 

Yüzünde bir tebessüm belirdi. Büyük bir sevinçle  Bu Nesrin olmalı dedi içinden. 

Oysa ki telefondaki ses Ben Polis Memuru Bekir diyordu. Sedat'ın bacakları titremeye başladı. İçinden ılık ılık bir şeyler iniyordu sanki. Konuşmak istiyor ama dili bir türlü dönmüyordu. 

- Nesrin Hanımın nesi oluyorsunuz acaba? 

Kendini zorlayarak cevap verdi. 

- Eşiyim memur bey! Yoksa ona bir şey mi oldu? 

- Merak etmeyin! Sağlık durumu iyi! Yalnız derhal semt karakoluna gelmeniz gerekiyor. 

- Hemen geliyorum efendim! Kaza falan geçirmedi değil mi? Ne olur geçirmemiş olsun! 

- Hayır Sedat Bey. Sizi bekliyoruz. 

Sedat tekrar bir taksi çevirdi ve doğruca polis memurunun tarif ettiği karakola gitti. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Cebindeki mendili çıkardı. Şakaklarını ve ensesini sildi hızlıca. Yarım saat gibi bir zaman diliminden sonra şoför Geldik Ağabey demiş ve arabasını kenara çekmişti. 

Sedat, kıpkırmızı bir yüzle karakola girdi ve danışmadaki personele Polis Memuru Bekir''in odasını sordu. 

- Efendim üçüncü kata çıkın. Hemen soldaki ilk odada kendisini bulabilirsiniz. 

Sedat, nefes nefese kapının önündeydi.  Kapıyı tıklattı ve içeri girdi. 

- Polis memuru geniş omuzlu ve iri yapılıydı. Gümüş rengi saçları düzgünce geriye doğru taranmıştı. Yüzündeki kırışıklıklar epey bir hizmeti olduğunu çizgi çizgi söylüyor gibiydi.   

Sedat heyacanla Eşime bir şey mi oldu? dedi. 

- Eşiniz bir çocuk giyim mağazasında hırsızlık girişiminde bulunmuş. Fakat hemen suç üstü yakalanmış. Kendisini bize teslim ettiler. Yalnız saçma sapan sözler sarfediyor. Kendisinin bir yolculukta olduğunu söylüyor. 

- Karımı görebilir miyim? 

- Elbette.. 

Nesrin, bir köşeye büzüşmüş, sabit bir şekilde yere bakıyor bir yandan da ileri geri sallanıyordu. Sedat''ın Nesrin diyen sesine kafasını kaldırmıştı. Gözlerinde biriktirdiği yaşlar yavaş yavaş süzülmeye başlamıştı. 

Sedat, "neden yaptın bunu?" diye sordu sessizce. 

- Bana yıllarca erkek çocuğuymuşum gibi davrandılar. Hep kadife fitilli pantolon giydirdiler. Oysa ben kabarık elbiselerim olsun istemiştim. Bir de oyuncak bebek!  Sen büyüdün artık ne oyuncağı dediler. Ben ne zaman büyüdüm? Yeniden geçmişe dönmek ve çocuk olmak istiyorum.  Bari bir çocuk doğurabilseydim! Hiç olmazsa  çocuğum benim yapamadıklarımı yapardı.  Sedat şimdi ben ne yapacağım? Lütfen polislere o daha küçük de! Sadece mutlu olmak için yapmış de! Ne olur Sedat! Beni eve götür! Bırakma burada! 

Sedat'ın uzattığı el boşta kalmıştı. Nesrin, polis nezaretinde gözünün önünden uzaklaşırken kendi serçe parmağına baktı. 

- Ben de gençlik döneminde hep bir sazım olsun istemiştim. Arkadaşlarım önce saz almış sonra serçe parmaklarının tırnaklarını uzatmıştı. Ben ise tam tersi önce tırnağımı uzatmıştım ama hiç saz alacak param olmamıştı.  Kimin her istediği olmuş ki Nesrin? Keşke geçmişi geçmişte bıraksaydın. Bak çocukluğunu nasıl da rahatsız ettin? Oysa ki bir köşede nasıl da güzel mışıl mışıl uyuyordu. 

SON

Aysel AKSÜMER 
( Yaşanmamış Yılların Yürekteki Kat İzleri başlıklı yazı AyselAKSÜMER tarafından 7.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu