Artık pes! Ben mi yoksa o mu arızalı? dedi kalbi sıkışarak.  Tekrar aynı numarayı çevirdi. 

- Bakın deminden beri beni uğraştırıyorsunuz! Kulaklarınızı iyice açın ve beni dikkatlice dinleyin lütfen!

- İyi ama kulaklarımı ahizeden çekince sizi duyamıyorum ben! 

- Ya sabır! Kulaklarınızı ahizeye iyice yanaştırın o zaman!   Sizin ahizenin delikleri havayı dışarı süzdürüyor galiba.. Sözcüklerim sizin alıcılara girmeden nasıl oluyorsa arada kaybolup gidiyor!  Son kez söylüyorum bana göz polikliniğini bağlar mısınız? Göğüs değil altını çiziyorum tekrar “Göz anladınız mı? 

Kısa bir bekleme süresi sonrası karşısındaki kişi cevap verdi. 

- Buyurun Göğüs Cerrahi! Nasıl yardımcı olabilirim?

- Mümkünse kurumunuzun santralindeki görevliyi değiştirerek!

- Nasıl yani! 

- Aynı şeyleri söylemekten usandım artık! Pardon yanlış  oldu yine! Özür dilerim. 

İçinden “Bu sefer yaktım çıranı! diye söyleniyordu. Gözlerinden ateş fışkırıyordu sanki. 

- Bakın sizi oraya yanlış bağlamacı olarak mı oturttular! Yalan söylüyorsam gözüm çıksın! Vallahi öldürdünüz beni.. Aman aman sözümü geri aldım. Bu sefer de cennet kapısına yönlendirirsiniz beni!  Her şeye rağmen hala ayaktayım ve son kez söylüyorum. Göğsüm sıkıştı, nefes alamıyorum.  Ama halen dört gözle beni göz polikliniğine bağlamanızı istiyorum. Bunun için size  yalvarmam mı gerekiyor? Önünüzde diz çöksem diyeceğim ama göremeyeceğiniz için o da etkili olmayacak! 

Santral memuru kendi sırra kadem basarak telefonu sessizliğe yönlendirmişti yine. 

- Buyurun ben Göz Kliniği Ana Dalı Başkanı Prof. Dr. Alaaddin GÖZCÜ 

- Ay… Efendim çok özür dilerim. Doğrudan size bağladılar. Ben randevu almak için polikliniğe aktarmalarını söylemiştim. Çok affedersiniz! Rahatsız ettim. 

Kapıdan giren Necdet, telefonun başında saçını başını yolan eşini görünce telaşlandı. 

- Ayşegül! Hayırdır ne bu halin? Önemli bir şey yoktur umarım! 

Hayatım şimdi sana bir şey söyleyeceğim ve ne anladığını soracağım. Hazır mısın? 

Eşi kafasını iki yana salladı ve dudak bükerek tamam dedi. 

- Göz Kliniği!

- Af buyur! Ben Necdet canım. Sen iyi misin? 

- Tamam boşver! Ne sorduğumu da unut tamam mı? 

Necdet gömleğinin düğmelerini açarken gözünün ucuyla da Ayşegül'e bakıyordu. Belli ki bir şeye kızgındı. Ama ne olduğunu sormaya da cesaret edemiyordu. Yumuşak bir geçiş yaptı. 

- Hayatım, günün nasıl geçti? 

-  Gayet kolay! Kaldırımdan eteklerini tutarak indi. Önce sağa sonra sola baktı ardından da hızlı adımlarla karşıya geçti.   Ya senin ki? Hava yolunu mu yoksa deniz yolunu mu seçmiş geçerken.. Sormadım dersen gücenirim ha! 

- Tamam! Seninle uğraşamayacağım! Ne halin varsa gör!

- Lütfen bana görme eylemini anımsatan hiçbir cümle kurma olur mu? Bana her şey onu hatırlatıyor? 

- Kimi? 

- Boşver canım! Karnın aç mı? 

- Değil! Gözleme yedim. 

- Hayır! Olamaz! Sana en son ne söylemiştim? Gözümün önünden kaybol!

Aysel AKSÜMER 

( Bir Telefon Macerası başlıklı yazı AyselAKSÜMER tarafından 16.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu