“Onlar,
ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak
duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır.
Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken
de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O,
Allah'a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir.”(1)
Önce ruhlar âleminde ruhu yaratılan insanın ana rahmine düşüşü ve
sonraki devrelerini geçirdiği safhaları gözden geçirelim, en güzel
surette yaratılan bir varlığın; dünyaya gelmesindeki sırları, Adem babamızın yaratılan
ilk insan olmasıdır.Onların da neslinin bir damla nutfe
ve yumurtanın döllenip, ana rahminden şekillendirilip, dünya yüzüne
gönderilen insanoğlu, ilk insandan kıyamet gününe kadar bu geliş ve gidişe
bakılırsa bu insanların yaratılmalarındaki gaye çözülmüş olur.
Yumurtalıklardan ayda bir defa atılan tek dişi hücresini teşkil eden
yumurta.(ovum) 1 cm3 de 60–120 milyon sperm bulunan erkek
yumurta hücresi(sperm) ler dişi yumurta hücresine ulaşabilmek
için büyük bir yarış içindeler. Bu spermlerin ne aklı var nede onları
oraya çeken bir kuvvet, ama akıllı, şuurlu gibi hareket ettiklerine
göre.15–18 cm.lik bir döl yatağı borusunu 2.000–2500 kadarı 6 saat gibi
bir sürede heyecanlı bir yarış, büyük bir hızla yumurtaya ulaşırlar ve
etrafını sararlar. Hedefine ulaşan, spermlerden ancak bir tanesi yarışı
kazanacaktır. Ovumun(diş yumurta hücresinin) etrafını saran
spermlerden ilk önce ulaşanı, dişi yumurta hücresini, dölleyebilir.
Diğerlerine hücre duvarı artık kapalıdır. Ovumu dölleyen sperm içeri
girerek, erir ve taşıdığı genetik maddeler, şifreler kodlar yerli yerine
oturmaya başlar. Ovumla birleşir.
Döllenmiş yumurta hücresi(zigot) :Tek hücre iken 60 trilyon hücre olacak. Bir zigotun büyüklüğü 1 cm nin yüzde biri kadardır.
Ağırlığı:1 gramın 1,7 milyonda biri kadardır. Bu hücrede; Dişi ve
erkek yumurta hücresine ait olan çekirdekler mevcuttur. Bu hücre doğuma
kadar 100 milyon misli büyüyecek boyutu yarım metreyi. Ağırlığı,
yaklaşık 3,5 kg. bulacaktır. İnsan bedeninde bulunan 60 trilyon hücrenin
çekirdeği bu tek döllenmiş yumurta hücresi olan zigottan başkası
değildir.
Bu kadar hücrenin tamamı, bir tek döllenmiş yumurta hücresinin ve
ondan meydana gelen hücrelerin devamlı olarak bölünmesi sonucu hâsıl
olur. El ve ayaklar süratle büyüyen hücrelerden meydana gelir.
Hücrelerin birer tuğla gibi yerli yerlerine yerleştirilmesiyle
yaratılmaktadır. Vücud tuğlalarını teşkil eden hücrelerdeki, Çekirdek
dediğimiz merkezi kısımda, belli sayıda kromozom adlı şifreler
mevcuttur. İnsanda sayısı 46 olan kromozomlardan 2 si cinsiyet kromozomu
olarak vasıflandırılır. Biri dişilik, diğeri de erkekliğe ait özellik
taşır. Erkek yumurta hücreleri bölünürken bu kromozomlar ikiye
ayrılarak, ayrı hücrelere geçerler.
Spermlerden yarısı erkek(y) kromozomlar, yarısı da dişi(x)
kromozomları ile teçhiz edilmiş olur.300 milyon spermin yarısı
erkekliği, yarısı da dişiliği netice verecek kapasitededir. Dişi
yumurtayı dölleyen sperm eğer,(x) kromozomlu ise, doğacak çocuk
kız-(y) kromozomlu ise, doğacak çocuk erkek olacaktır. Peygamber
efendimizden nakledilen şöyle bir hadisi şerif vardır:”her birinizin
yaratılış mayası ana rahminde nutfe olarak 40 gün derlenip toplanır.
Sonra aynen öyle(40 gün daha) kan pıhtısı (aleka) olur.
Sonra yine öyle(bir 40 gün daha) et parçası (mudga)
halinde kalır. Ondan sonra melek gönderilir. Ona ruh üfler ve 4 kelimeyi
yazar: rızkını, ecelini, amelini, şaki veya said olacağını.”İlk 40 günü
derlenip toparlanma–40–80 günler arası ceninin mudga dönemidir.120.gün
yani ilhaktan sonraki 4.ayda yavruya melek gönderilip ruh
üflenecektir.40 günlük dönemde ceninin boyu 1.5 cm dir.55 gün sonra
ceninin boyu 2.5 cm dir.
60–65 günlük ceninin boyu43 mm dir. Zümer suresi 6.ayette rabbimiz
şöyle buyurmaktadır”sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde,
bir yaratılıştan öbür yaratılışlara halk edip duruyor.”Bu üç karanlık
empriyoloji ile ilgili bir yönü şöyle açıklanmaktadır.
Anne rahminde yavru üç tabaka ile kuşatılmıştır.
1-Amniyon zarı
2-Koriyon zarı
3-Rahim duvarı.
BU üç tabaka içine sarılmış yavru sağlam ve emniyetli bir vaziyette dış etkenlere karşı muhafaza altına alınmıştır.
Üç aylık cenin 8 cm 30 gr. ağırlığındadır.
6 aylık 22,8 cm.823 gr. yaklaşık.
9 ay sonra cenin dünya da yaşama şartlarına elverişli bir hale
gelince dünyaya gözlerini açacak, başka bir âleme gelmiş oluyor. Bebeğe
sorulsa dünya hayatı ona anlatılsa, bulunduğu ortamdan dünya hayatını
yadırgadığından beklide dünyaya gelmek istemez. İşte dünya hayatındaki
insan için de ölüm ve sonrası, çocuğun ana rahmindeki haline benzer.
İnsanın ihtiyaçları sonsuzdur. Buna rağmen imkânları kısıtlı, ömrü
az. Gücü kuvveti ise sınırlı, bir fil ile kıyaslandığı zaman ne kadar
gücü azdır. Musibetlere, her an maruz kalabilir. Bu bela ve musibetleri,
def etmede yine gücü ve kuvveti sınırlı ve yetmez. Eli nereye yetişse,
sermaye si ve gücü o kadardır. İnsana verilen duyguları, fikirleri,
düşünceleri, hayalleri, arzuları çok büyük olduğundan dolayı, insanı
rahatsız edecek ve üzecek hadiseler de büyük oluyor.Arzu ve istekleri
gözü hayali nereye yetişirse o kadar geniştir.Acizdir ve zaif tir. Gözle
görülmeyen bir mikrop onu günlerce yatakta yatırabilir, hatta ölümüne
sebep de olabilir. Bu hastalık onun bütün neşesini, sevincini, huzurunu
kaçırır. Onu maddeten ve manen sıkıntıya sokar. Her şeye muhtaçtır,
ihtiyaçları bitmez bunları karşılamak için, gücü yetmez ve çırpınır
durur. İnsan bu
Duygu ve düşünce içinde bulunurken, hayvan ise, daha rahattır.
Sıkıntısı yok, derdi tasası yok. İstikbal endişesi ve korkusu yok.
İnsanda akıl olması cihetiyle geçmiş ve gelecekle de alakadarlığı var.
Bunun için insanı her olay, arkadaş ve akrabasının hatta insanlığın
düştüğü sıkıntılar onu da rahatsız edebiliyor. Bu durumda bulunan bir
insan şayet dünyaya geliş gayesini bilmiyorsa hayat çekilmez bir durum
alıyor. Bu sıkıntılar onu adeta boğuyor. Ruhu, aklı ve kalbi bu
sıkıntılar ve olaylar karşısında bir kurtuluş çaresi arıyor. Kur’an
karşısına çıkıyor senin aradığın her şey bende var.”Kurtuluş reçeten
bende “diyor. İmanın altı şartına inanmaktır. Bir olan Allah’a,
meleklerine, kitaplarına, resullerine, ahiret gününe, kadere, hayrı ve
şerri yaratanın Allah olduğuna inanmaktır. Hayırların Allahtan, şerleri
ise kazanmanın nefsimizden olduğunu bilmektir. İbadet etmek, ibadet
ettiğimiz Allaha karşı tevekkül ile teslim olmaktır. Bunun insana ne
kadar huzurlu ve rahat bir hayat sağladığını bir bilebilsek, Allaha
karşı ne kadar şükretsek yine bu huzur ve saadetin karşılığını
ödeyemeyiz. İşte ruhlar âleminden gelen, anne rahmine düşen sonra dünya
hayatına gözlerini açan gençliktir. Buluğ çağıyla birlikte Allah’ın
emirleri altına giren gençlik hayatını ve yaşlılık dönemini bu
yükümlülüklerle tamamlayan insan, ölümü rahat bir vaziyette karşılayıp,
kabre girer, sorgu meleklerinin sorularına, inşallah rahatlıkla cevap
verebilir. Kıyamet gününe kadar kabirde bekleyecektir. Bu kabir ise, ya
cennet bahçesi veyahut azap çekilen bir cehennem çukurudur. Kabirden
sonra haşir, hesap, sırat neticesi ya Cennet veya cehennemdir. Başka yer
yok. Allah tüm insanlığı cennetine koysun.
İmtihan yeri olan dünya da orayı kazanmayı ve cemalini göstermeyi nasip etsin. Âmin. Âmin.
” İnsanı nutfeden (bir damla sudan) yarattı. Böyle iken bakarsın ki o, Rabbine açık bir hasım kesilmiştir “(2)
“Sonra bu az suyu 'alaka' haline getirdik. Alakayı da 'mudga'
yaptık. Bu 'mudga'yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et
giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık.
Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne yücedir! “(3)
“Allah sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden)
yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. Allah'ın ilmine
dayanmadan hiçbir dişi ne hamile kalır ne de doğurur. Herhangi bir
kimseye uzun ömür verilmez yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta
(Levh-i Mahfuz'da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu Allah'a
kolaydır.”(4)
“Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi O'na havale edilir.
Meyveler tomurcuklarından ancak O'nun bilgisi altında çıkar, dişi ancak
O'nun bilgisi altında hamile kalır ve doğurur. Allah onlara, 'Nerede
bana ortak koştuklarınız? ' diye seslendiği gün şöyle derler: 'Sana arz
ederiz ki, içimizden onları gören hiçbir kimse yok.' (5)
“O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. Ondan başka
ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. “(6)
“Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve
eksilttiği şeyi bilir. Her şey onun katında bir ölçü iledir.”(7)
“Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe
içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra
az bir sudan (meniden) , sonra bir 'alaka'dan, sonra da yaratılışı belli
belirsiz bir 'mudga'dan3 yarattık ki size (kudretimizi) apaçık
anlatalım. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz.
Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve
kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.)
İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en
düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hale gelsin.
Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz onun üzerine yağmur indirdiğimiz
zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler
bitirir.”(8)
“Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah
katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne
kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz
Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar
olandır.”(9)
“Arkadaşı ona cevap vererek dedi ki: 'Seni topraktan, sonra bir
damla döl suyundan yaratan, sonra da seni (eksiksiz) bir insan
şeklinde düzenleyen Allah'ı inkâr mı ediyorsun? '(10)
İnsanın ihtiyaçları sonsuzdur. Buna rağmen imkânları kısıtlı, ömrü
az. Gücü kuvveti ise sınırlı, bir fil ile kıyaslandığı zaman ne kadar
gücü azdır. Musibetlere, her an maruz kalabilir. Bu bela ve musibetleri,
def etmede yine gücü ve kuvveti sınırlı ve yetmez. Eli nereye yetişse,
sermaye si ve gücü o kadardır. İnsana verilen duyguları, fikirleri,
düşünceleri, hayalleri, arzuları çok büyük olduğundan dolayı, insanı
rahatsız edecek ve üzecek hadiseler de büyük oluyor.Arzu ve istekleri
gözü hayali nereye yetişirse o kadar geniştir.Acizdir ve zaif tir. Gözle
görülmeyen bir mikrop onu günlerce yatakta yatırabilir, hatta ölümüne
sebep de olabilir. Bu hastalık onun bütün neşesini, sevincini, huzurunu
kaçırır. Onu maddeten ve manen sıkıntıya sokar. Her şeye muhtaçtır,
ihtiyaçları bitmez bunları karşılamak için, gücü yetmez ve çırpınır
durur. İnsan bu
Duygu ve düşünce içinde bulunurken, hayvan ise, daha rahattır.
Sıkıntısı yok, derdi tasası yok. İstikbal endişesi ve korkusu yok.
İnsanda akıl olması cihetiyle geçmiş ve gelecekle de alakadarlığı var.
Bunun için insanı her olay, arkadaş ve akrabasının hatta insanlığın
düştüğü sıkıntılar onu da rahatsız edebiliyor. Bu durumda bulunan bir
insan şayet dünyaya geliş gayesini bilmiyorsa hayat çekilmez bir durum
alıyor. Bu sıkıntılar onu adeta boğuyor. Ruhu, aklı ve kalbi bu
sıkıntılar ve olaylar karşısında bir kurtuluş çaresi arıyor. Kur’an
karşısına çıkıyor senin aradığın her şey bende var.”Kurtuluş reçeten
bende “diyor. İmanın altı şartına inanmaktır. Bir olan Allah’a,
meleklerine, kitaplarına, resullerine, ahiret gününe, kadere, hayrı ve
şerri yaratanın Allah olduğuna inanmaktır. Hayırların Allahtan, şerleri
ise kazanmanın nefsimizden olduğunu bilmektir. İbadet etmek, ibadet
ettiğimiz Allaha karşı tevekkül ile teslim olmaktır. Bunun insana ne
kadar huzurlu ve rahat bir hayat sağladığını bir bilebilsek, Allaha
karşı ne kadar şükretsek yine bu huzur ve saadetin karşılığını
ödeyemeyiz. İşte ruhlar âleminden gelen, anne rahmine düşen sonra dünya
hayatına gözlerini açan gençliktir. Buluğ çağıyla birlikte Allah’ın
emirleri altına giren gençlik hayatını ve yaşlılık dönemini bu
yükümlülüklerle tamamlayan insan, ölümü rahat bir vaziyette karşılayıp,
kabre girer, sorgu meleklerinin sorularına, inşallah rahatlıkla cevap
verebilir. Kıyamet gününe kadar kabirde bekleyecektir. Bu kabir ise, ya
cennet bahçesi veyahut azap çekilen bir cehennem çukurudur. Kabirden
sonra haşir, hesap, sırat neticesi ya Cennet veya cehennemdir. Başka yer
yok. Allah tüm insanlığı cennetine koysun.
İmtihan yeri olan dünya da orayı kazanmayı ve cemalini göstermeyi nasip etsin. Âmin. Âmin.
Hoşça kalın
Dostça kalın
Allah’a emanet olun
15.02.2007
1-NECM SÛRESİ.32
2-NAHL SÛRES.4
3-MÜ'MİNÛN SÛRESİ.14
4-FÂTIR SÛRESİ.11
5-FUSSİLET SÛRESİ-47
6-ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-6
7-RA'D SÛRESİ-8
8-HAC SÛRESİ-5
9-LOKMÂN SÛRESİ-34
10-KEHF SÛRESİ-37
İstifade edilen kaynaklar
1-Sözler–3.söz(Bediüzzaman said Nursi) Yeni Asya Neşriyat
2-Hücreden İnsana(A.Özyazıcı) Yeniaysa yayınları
Osman Karahasanoğlu