NASIL MÜKEMMEL ANNE BABA OLUNUR?
Konumuz anne ve babalıkta mükemmelliği yakalayabilmek. Ancak şunu unutmamalıyız ki; mükemmel anne baba olmanın bir reçetesi yahut ölçütü yoktur. Bunun tek yolu mutluluğu yakalayabilmektedir. Eğer aile bireyleri mutlu ise huzurlu demektir. Aile bireylerinde huzur ve refah ortamı sağlanabilmişse mükemmeli yakalamışsınız demektir.
Şimdi dilerseniz, mutluluğun kapılarını açan mükemmel anne baba olma yolundaki bazı kurallardan bahsedelim. Biliyorum ki, kurallar, biz insanlara daima sıkıcı gelmiştir. Ne zaman bir kuralla karşı karşıya gelsek kaçmak yahut onu yıkmak için elimizden geleni yaparız. Ancak bir de kuralsız yaşamı düşünelim. Hem çok zor hem de içinden çıkılmaz bir karmaşıkta sürdürmek zorunda kalmaz mıyız hayatımızı?
-1-
DAİMA DÜRÜST OLUN
Dürüstlük geçmişte, bugünümüzde ve gelecekte daima benliğimizde var olması gereken çok önemli bir kavramdır. Hepimiz az ya da çok dürüst buluruz kendimizi. Anne baba olarak çocuklarımıza dürüst yaklaştığımıza inanırız. Peki bu konuda hiç öz eleştiri yaptınız mı?
Eminim çocuğunuzun hayatında, çocuklarınıza söylediğiniz ve masum, küçük pembe yalanlar başlığı attığınız birçok cümle vardır. Örneğin; eşinizle beraber baş başa bir tatil planı yaptınız. Çocuğunuz sizin ya da eşinizin ailesinin yanında kalacak. Siz tatile çıkarken arkanızdan ağlayan çocuğunuza şunu söylüyorsunuz:
- Babanla tatile çıkıyoruz. Biz büyükler yıl boyu çok çalıştık ve çok yorulduk. Kısa bir dinlenmeyi hak ettik. Sen bir süre burada kalacaksın. Seni her gün mutlaka arayacağız.
Yerine;
- Sen otur burada, biz hemen döneceğiz, camda bekle bizi.
Demek daha kolayınıza geliyor.
Ya da kardeş kıskançlıklarını düşünelim. Gözlerini henüz dünyaya açan bir bebek mutlaka ki abisi ya da ablası tarafından kıskanılır. Peki siz ne yapıyorsunuz bu konuda? Çocuğunuza kardeş sevgisini aşılamak yerine “ Biz aslında bunu sevmiyoruz. Sen bizim için daha önemlisin. Baksana devamlı ağlıyor. Ama sen ne kadar uslusun akıllı evladım benim.” gibi cümleler kuruyorsunuz. Tüm kurulan bu cümlelere rağmen bebeğe mama vermeniz, ağladığında yanına gitmeniz, altını değiştirmeniz, ağladığında gizlice kucağınıza almaya çalışmanız gibi söylediklerinizle çelişen davranışlar, çocuğunuza dürüstlük konusunda yapabileceğiniz en büyük yanlışlıklardandır.
Hayatı olduğu gibi sunmaya çalışalım çocuklarımıza. Unutmayalım ki; onların en büyük örnekçileri siz anne ve babalarsınız!!!
-2-
OTORİTER TAVIRLAR SERGİLEMEYİN
Hepinize sormak istiyorum. Kaçınız çocuklarınız üzerinde otoriter bir yapıya sahip değilsiniz. Bu soruya cevap vermeden önce biraz düşünmenizi istiyorum. Çünkü; otoriter anne baba modelinin epeyce yaygın olduğu Türkiye’mizde, büyüklerin koyduğu kurallarla yaşam süren o kadar çok çocuk var ki. Kayıtsız, şartsız bu kurallara uyması gereken o masum yürekler. Özellikle kişiliklerinin gelişmesinde olumsuz zeminler hazırladığımız masum çocuklar.
Otoriter anne ve babanın gözünde çocuk hata yapamaz. Hata yapan çocuk mutlaka cezalandırılır. Okul hayatında devamlı en başarılı çocuk olma ünvanına sahip olmalıdır. Karar verme yetkileri yoktur. Çünkü karar verme mercileri oldukça baskındır. Şimdi de bu kuralların meydana getireceği sonuçlardan birkaçına değinelim:
Şimdi, anne baba olarak, sert kurallar koyma, otorite kurmaya çalışma hususunda lütfen biraz düşünün. Yukarıda sıraladığımız sonuçlar sadece birkaçı. Bizler birey yetiştiriyoruz, insan hazırlıyoruz geleceğe, komu yüklü makine değil!!!
-3-
ASLA REDDETMEYİN
Bu durum genellikle istenmeden dünyaya gelen çocukların, engelli ya da özürlü doğan çocukların, beklentiye uygun cinsiyette doğmayan çocukların ailelerinde görülen bir durumdur. Bu konuda lütfen bilinçsiz olmayalım. Bir bebek düşünün. Ne bilsin dünyaya gelişi, ne bilsin hayatın varlığını? Bir çocuk düşünün, ister mi engelli olmayı? İstemez miydi konuşabilmeyi, yürüyebilmeyi ya da görebilmeyi? Nasıl suçlu kabul edilebilir cinsiyeti yüzünden minicik bir yavru?
Bilinçli olalım diyorum ve diyorum ki; hayatı böyle saçmalıklarla cehenneme çevirmeyelim, güzelim cennet çiçeklerine!!!
-4-
SORUMLULUK BİLİNCİNİ AŞILAYIN
Sorumluluğun genel anlamını hepimiz biliriz, şüphesiz. Biz insanların yapması gereken görevler bütünüdür, sorumluluk. Bu görevler bütünü ev hayatında, iş hayatında, evlilik hayatında, arkadaş grupları arasında kısaca her yerde mevcuttur. Bu mevcudiyeti çocuklara, anne ve babalar kazandırır. Çünkü sorumluluk genetik değildir, sonradan öğrenilir. Bu öğretime küçük yaşlardan itibaren başlamalıyız. Örneğin; yatağını toplamasını söylemeliyiz, oyuncaklarını oynadıktan sonra düzenlemesini söylemeliyiz. Ya da okuldan geldikten sonra giysilerini düzgün katlamasını söyleyebilir, ödevlerini bitirdikten sonra çantasını düzenlemesini sağlayabiliriz. Bunları yaparken öncelikle ailede görev dağılımı yapılmalıdır. Çocuğa öncelikle görev bilinci aşılanmalıdır. Dağılım açıkça çocuğa gösterilmeli ki; kendisinin de bir birey olarak görüldüğü hissi verilmelidir. Örneğin görevi; yemek yapmak, masayı hazırlamak, evi düzenli tutmak. Babanın görevleri; çalışıp para kazanmak, alışveriş yapmak, ödevlerinde çocuğa yardımcı olmak, evde tamir işlerine bakmak. Çocuğun görevi; okula gitmek, ödevlerini düzenli ve doğru bir şekilde tamamlamak, odasını düzenlemek, oyuncaklarını toplamak gibi.
Bu görevlerin mutlaka yerine getirilmesi gerektiği söylenmeli, aksi halde planın bozulacağı ve yaşamın zorlaşacağı vurgulanmalıdır. Hatta gerekirse, bir başkan seçilmeli ve başkan da çocuk olmalıdır. Böylece sorumluluğu bir kat daha artmış olur. Ayrıca başkan havası çok da hoşuna gider.
Unutmayalım ki; çocuğumuza küçük yaşlarda aşılayacağımız sorumluluk bilinci ilerideki yaşamında düzenli ve planlı bir hayatın temellerini oluşturacaktır!!!
-5-
EMPATİ KURMAYA ÇALIŞIN
Kendini bir başkasının yerine koyma ve onun penceresinden hayata bakabilmeye empati denir. Bu sayede karşımızdakini daha iyi anlar, onunla daha sağlıklı bir iletişim kurabiliriz. Çocuklarınızla mutlaka empati kurmaya çalışın. Kendinizi onun yerine koyun ve hayata onun gözleriyle bakmaya çalışın. Bu sayede aranızdaki diyalog daha sıcak ve sağlam olacaktır.
Mesela; tüm ev halkının salonda oturup, neşeli vakitler geçirdiği sırada çocuğunuza “Haydi bakalım! Uyku saati geldi.” dediğinizde, onun yüz ifadesini tahmin etmek hiç de zor değil. Bir de şöyle düşünün. Çok hoş ve eğlenceli bir ortamdasınız ve biri aniden size dönüyor “Haydi bakalım! Yatak zamanı.” diyor. Vereceğiniz cevap ne olur? Elbette ki “Hayır, uykum yok.” diyeceksiniz. Peki neden bu cevabı çocuğunuzun vermesini kabul edemiyorsunuz? Bu durumda yapılması gereken oldukça basit aslında. Ocuğunuzun elinden tutarak, konuşa konuşa odaya gitmek. Yatırırken onunla konuşmaya devam etmek. Ve yattıktan sonra kısa bir süre yanında kalmak. Aynı zamanda salondaki eğlenceli ortamı biraz daha sakin ve sessiz hale getirmek. Hepsi bu.
Ya da çocuğunuz okuldan eve geldi. Elbette yorgun görünüyor. Eve gelir gelmez neden hep şu emirler yağdırılır?
Bunların söylenmesi ya da istenilen şeyler aslında gayet normal. Anormal olan zaman ve söyleyiş tarzı. Çocuğunuz okuldan geldi mi? Şu cümleyi söylemek çok zor değil:
- Çok yorgun görünüyorsun, istersen üzerini değiştir ve biraz dinlen. Ya da yanıma gel biraz sohbet edelim, yorgunluğun dağılır.
Bunu yaparsanız inanın ki; onu daha iyi anladığınızı ifade etmiş olacaksınız.
Çocuğunuza yaklaşmadan önce mutlaka onun penceresinden hayata yaklaşmayı unutmayın!!!
-6-
DEVAMLI ÖĞÜT VERMEYİN DEVAMLI ÖRNEK OLUN
Bizlerde bu ağız ve bu dil olduğu sürece onu her konuda fikir beyan etmek için kullanırız. Özellikle konu öğüt vermekse, çenemiz pek kapanmaz. Neden mi? Çünkü en kolayı budur. En kolayı “Bu daha iyi. Böyle yaparsan başarırsın. Aman yalan söyleme, burnun uzar. Çok çalışmalısın. Yemek yerken konuşulmaz……” Daha neler neler.ben diyorum ki; gelin şöyle bir inceleme yapalım kısaca. Neleri öğütlüyor, neleri öğüt dışı gerçekleştiriyoruz.
Bunlar gibi daha birçok örnek sıralayabiliriz. Ama diyorum ya, önemli olan konuşmak değil, önemli olan gösterebilmektir.
Unutmayın, sizler anne baba olarak bir modelsiniz. Ve en iyi örnek teşkil eden insanlarsınız yavrularınızın gözünde. Dilerseniz bu maddeyi devamlı aklınızda kalabilecek bir cümleyle bitirelim.
“Duyulan değil, görülendir etkili olan!!!”
-7-
EŞLER MUTLAKA ARALARINDA TUTARLI DAVRANIŞLAR SERGİLEMELİDİR
Bu bölüme “güven” sözcüğü ile başlamak istiyorum. Güven, tartışmasız bizler için en önemli ve en gerekli duygular arasında yer alır. Sizler tutarlı davranışlar sergileyen birine mi güvenirsiniz, yoksa tutarsız davranışlar sergileyen birine mi?
Bizler için en gerekli olan güven duygusu, neden çocuklarımızdan uzak kalsın? Anne baba tutarlı davranışlarında istikrarlı olacak ki, çocuklar güven duygusunu tadabilsin. Bunu yapabilmek, yavrularınıza güven duygusunu verebilmek hiç de zor değil. Sadece anne baba olarak karşılıklı oturmak ve biraz konuşmak, çocuğun yetişmesinde ortak fikirler almak ve bu fikirleri hayata aktarırken tutarlılığı sergilemek.
Aile içerisindeki zıt fikirler ve davranışlar, çocuğu karambole düşürür. Davranışlarda dengesizlik yaratır. Hangi taraf daha çok savunuyorsa, o tarafa doğru meyil artar. Ve çocuk her hatada savunucunun kucağına atılır.
Aklımızda kalması gereken şu: Çocuk için güven göz ardı edilmemeli ve bu güveni öncelikle anne ve babalar sergilemeli. Bunu da en rahat, tutarlı davranışlar sergileyerek gösterebiliriz!!!
-8-
ONLARI MUTLAKA DİNLEYİN, ONLARA ONU ÖNEMSEDİĞİNİZİ GÖSTERİN
Karşımızdaki biri tarafından can kulağıyla dinlenmek, bize verilen önemin en güzel göstergesidir. Önemsendiğimiz anlamına gelir bu. Peki, bu önemsemeyi çocuklarımıza ne kadar gösterebiliyoruz?
“Ben çocuğumu her zaman dinliyorum.” Dediğiniz duyar gibiyim. Hayır, her dinleme, dinleme değildir. Bu tıpkı, bakmak ile görmek arasındaki derin fark gibidir. Dinliyormuş gibi yaparız; ama aklımız başka yerdedir. Bakıp da görmemek gibi.
- Baba, matematik ödevini yapmak istemiyorum. Çünkü bu dersi sevmiyorum.
- Aaaa! Oğlum, matematik de bir derstir. Çalışmazsan sınıfta kalırsın. Çabuk başla bakalım.
Oysa baba bu cevabı verirken ya televizyon izliyordur ya gazete okuyordur ya da bulmaca çözüyordur. Matematiğin önemli olduğunu vurgulamanın ne anlamı var? Zaten öğretmen bu dersin ehemmiyetini fazlasıyla belirtilmiştir. Bir de kalkıp, aynı önemi sen niye anlatmaya çalışıyorsun ki? Çocuk bunu beklemiyor ki senden. Beklediği biraz ilgi ve sıcak bir destek. Yapman gereken yine çok basit. Oğlunu karşına al ve o derse neden sevmediğini ona sor. Emin olun, bu dersle ilgili sıkıntısı çözüm bulduktan sonra matematik de zevk veren bir ders haline gelecektir onun için. Tek sıkıntı çocuğunuzda gizli. İşte, onu bulun ve sorunu giderin.
Unutmayın, çocukları konuşturmak hiç de zor değil.
- Anne, biraz konuşabilir miyiz?
- Anlat, ben seni dinliyorum. Zaten yemek de geç kaldı.
Bu cevap karşısında kızın yapabileceği pek bir şey yoktur aslında. Şimdi empati kurma zamanı. Siz olsaydınız ne yapardınız? Evet, çözüm yine çok basit. Sadece yemeğin altını biraz kısıp, beş dakikanızı üzgün olan kızınıza ayırmak. Emin olun, ona ayıracağınız beş dakika ile küçük yüreğinde kopan fırtınaları nasıl da dindireceksiniz.
Onu birkaç dakika karşınıza alıp, dinlemek ve ona bir şeyler söylemek “Seni önemsiyorum ve benim için gerçekten çok değerlisin”in en güzel göstergesidir!!!
-9-
EŞİNİZLE YAPTIĞINIZ TARTIŞMALARA ASLA ÇOCUĞUNUZU ORTAK ETMEYİN
Tartışmak kötü değildir ve elbette eşler arasında tartışmanın yaşanması gayet normaldir. Bu tartışmalar bazen sakin geçer, bazen de sesler hafifçe yükselebilir. Nemli olan ortadaki anlaşmazlığın ılımlı bir yaklaşımla çözüme ulaşmasıdır. Her ne şekilde olursa olsun, sakin ve durgun bir tartışma şekli dahi olsa asla buna çocuğunuzu ortak etmeyin. Onun bulunduğu ortamda, problem olan her neyse biraz erteleyin. Bunu çocuğunuz için yapın. Hiçbir çocuk yoktur ki; aile içindeki yüksek sesli tartışmalara kayıtsız kalsın. Elleriyle kulaklarını kapaması, gözlerini yumması, ağlamaklı bir halde dudaklarını büzmesi… Düşünsenize ne içler acısı gir görüntüdür bu. Ve sebep kim? Bu yavruya o görüntüyü yükleyen kim? SİZ.
Bir de şu düşünce yaygındır anne babalarda. “Bu çocuktur, nerden bilsin, anlamaz daha.” İşte bu zihniyetle yol alırsanız ailede devamlı kaygı taşıyan, asabi, kavgacı tutumlar sergileyen bir çocuk yetiştirmiş olursunuz geleceğe.
Değinmeden geçemeyeceğim çok önemli bir husus var. Anne ve babalar, lütfen çocuklarınızın yanında birbirinize karşı söylediklerinize çok dikkat edin. Onların yanında saygı çerçevesinin sınırlarını aşmayın. Çocuğunuzu asla ikilemde bırakmayın. Bu kavgalar ve kötü konuşmalar çocuğu ya annesine ya da babasına bağımlı yapar. Çocuk mutlaka birinizden birinize daha çok yaklaşacak, üstelik uzaklaştığını zamanla düşman olarak görecektir. Ne acıdır ki; hiçbir anne baba böylesi bir düşmanlık yaşamak istemez.
Unutmayın, mutlu bir aile her şeyden önce karşılıklı saygı ile başlar. Saygının devamında gelen mutluluk huzura kavuşturur bireyleri!!!
-10-
ÇOCUĞUNUZU ASLA KIYASLAMAYIN
Kıyas yapmak, sadece çocukları değil, biz büyükleri bile olumsuz etkileyen yanlış bir davranış türüdür. Bizler teşvik etmek amacıyla daha doğrusu böyle bir davranışın arkasına saklanarak, durmadan birilerini öne süreriz, birilerine. Bu tamamen iyi niyetle yapılmış olsa dahi ortaya çıkan tek şey, çocuğun yetersiz duygusunu pekiştirmek olur.
- Bak falancanın kızını görüyor musun? Sınavlarda yine en yüksek notu o almış. Senin neyin eksik?
Ya da
- Kardeşine bak hiç beni üzmüyor. Senin maşallahın var. Biraz kardeşini örnek alsan ne olur?
- Ablana bak, yemeğini bitirdi hemen. Sen hala oyna, dur kaşıkla. Biraz ablana bak da ne yapman gerektiğini öğren.
Aslında bu yanlış tutumu anne ve babalar pek kabul etmez. Diyorum ya, sizlere göre bu teşvik etmektir sadece. Hayır, değildir. Başkalarını örnek vererek, nasıl bir teşvikte
bulunuyorsunuz? Ayrıca bunu yapmanın o kadar çok yolu var ki. Hem de olumlu yönde.
- Aferin, biraz daha gayret etsen daha iyisini yaparsın.
- Bence düne göre daha güzel yedin yemeğini. Ama benim için biraz daha çaba gösterebilirsin.
- Biliyorum, sen istersen yaparsın.
Bakın gördünüz mü? Benim verdiğim örnekler daha olumlu ve daha ılımlı oldu.
Dilerseniz bu konuda bir de sizler empati kurmaya çalışın. Kıyas yapan siz değil de, kıyaslanan siz olsaydınız!!!
Aslında söylemek istediğim şu:
- Anne ve baba olmak çok ama çok kolay.
- Sadece yapılması gerekenleri bilmek yeterli.
- Sadece sevmek yeterli.
- Sadece onun aslında bizim tek varlığımız olduğunu unutmamak yeterli.
Begüm AKGÖZ ÖZDİKİCİ
Türkçe Zümre Başkanı
Yazarın
Sonraki Yazısı