Osmanlı Padişahlarının yedincisi. İstanbul’un fatihi, II. Murat Han’ın oğlu. 30 Mart 1431 Pazar günü Edirne’de dünyaya geldi. Babası II. Murat, annesi Hüma Hatun’dur. Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, uzun boylu, dolgun yanaklı, kırmızı - beyaz tenli, kolları adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük ulemasından birisi idi. Yedi tane yabancı lisan bilirdi. Âlim, sâir ve sanatkârları toplar ve onlarla sohbetten çok hoşlanırdı. Gayet soğukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir kumandan ve idareci idi. Yapacağı işler hususunda, en yakınlarına bile hiçbir şey sızdırmazdı. Küçük yaşlarda tahsiline ve yetiştirilmesine çok önem verilen Şehzade Mehmet devrin en mümtaz alimlerinden ilim öğrendi. İlk hocası Molla Yegan’dı. Akşemseddin hazretleri şehzadenin her şeyi ile bizzat ilgilendi. 12 yaşına gelince devlet idaresini öğrenmesi için Manisa’ya vali olarak gönderildi. Kısa süre sonra babası tarafından tahta çıkarıldı. Bu sırada Şehzade Fatih henüz 13 yaşındaydı fakat bundan faydalanmak isteyen yeni bir haçlı ordusunun Türk topraklarına girmesi üzerine Fatih Sultan Mehmet, babasını tekrar tahta davet etti.
1451 tarihinde babası II. Muradın vefatı üzerine Fatih Sultan Mehmet, ikinci defa Osmanlı tahtına oturduğunda henüz 19 yaşındaydı. Fatih babası ve ecdadını zamanında zaptolunamayan Bizansı ele geçirip Peygamber Efendimizin ‘İstanbul mutlaka fetholunacaktır.
Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir’ müjdesine mahzar olmak istiyordu. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul surlarını yıkacak büyüklükteki topların planını bizzat kendisi hazırlayarak, o zamana kadar yapılan toplardan çok daha büyük toplar döktürdü. Bunlardan Şâhî adı verilen bir tanesi çok büyük idi. Bu top 600-700 kilo ağırlığındaki granit gülleleri 1200 metreye kadar fırlatabiliyor ve patladığı zaman metrelerce mesafeden duyulabiliyordu. Bu korkunç topun ilk tecrübesinin yapılacağı sırada Fatih Edirne’de haberi olmayanların dilleri tutulmasın diye, hamile kadınlar çocuklarını düşürmesinler diye, daha evvelinde bütün şehre tellallar vasıtasıyla topun atılacağı saati ilan etmiştir. Bu muazzam top Edirne’den İstanbul’a elli çift manda ile iki ayda getirilebilmiş nakil esnasında yolların ve köprülerin tamiri işinde yüzlerce insan çalıştırılmıştı.
Fatih, 1453 yılı 23 Mart’ta ordusuyla Edirne’den hareket etti. Kuşatma 6 Nisan’da başladı. 18 Nisan’da İstanbul adaları alındı. 22 Nisan gecesi Türk donanması karadan Haliç’e indirildi ve son olarak 29 Mayıs sabahı yapılan taarruzla, muhtelif devletler tarafından yirmi sekiz defa muhasara edilen İstanbul, Osmanlı topraklarına katılmış oldu.
Savaş sonunda Fatih, beyaz atına binmiş, ordusunun önünde, yanında hocaları bulunduğu halde İstanbul’a ilk defa girerken, şehir halkı heyecanla Türk ordusunu karşılamaktadır. Ak sakalı ve ağır duruşuyla Akşemseddin’i padişah sanarak ellerindeki çiçek demetlerini ona vermeye çalışan şehir halkına göz ucuyla Fatih Sultan Mehmed’i göstererek ; ‘Sultan Mehmet odur, çiçekleri ona veriniz’ demek istiyordu. Fatih de Akşemseddin‘i göstererek ;’Gidiniz gene ona veriniz.. Sultan Mehmet benim ama o benim hocamdır’ dedi.
Fatih, şehre girince doğruca Ayasofya’nın önüne gelir. Burada büyük rütbeli papazlar, keşişler ve halk padişahın atının ayaklarına ağlayarak kapanırlar. O zamanlarda bir hükümdar, bir şehri zapdettiği zaman yağma ederdi. Bizanslılar da bunu bekliyorlardı fakat büyük Türk Sultanı bu yerlerde sürünen Bizanslılara şu şahane sözleri söylemiştir: ‘Kalkınız ve müsterih olunuz. Ben Sultan Mehmet; hepinize söylüyorum ki, bu andan itibaren ne hürriyetleriniz, ne de hayatlarınız hakkında gazap-ı şahanemden korkmayınız. Kimsenin malı yağma edilmeyecektir. Kimseye zulüm yapılmayacaktır. Hiç kimse dini inanışlarından dolayı cezalandırılmayacaktır.’ Bu şahane müsamaha Rumları şaşırttı. Bu ne büyük kumandandı! Bu ne inanılmaz sözlerdi!
Fatih Sultan Mehmet, dünyanın en büyük kilisesi ve bütün Avrupa’nın ayakta kalan en eski yapısı olan Ayasofya’yı camiye çevirdi. Fatih bu mabedin kıyamete kadar cami olarak kalmasını yazılı olarak vasiyet ve vakfeylemiştir.
1127 sene kilise, 481 sene de cami olarak kullanılan Ayasofya, 1934'de müze haline getirildi. Fatih, Enez'i, Galata ve Kefe'yi Osmanlı topraklarına dahil etti. Limni, İmroz, Semen direk, Tasoz, Bozcaada ve Buğdan’ı aldı.Belgrad’ı muhasara ettiği zaman çarpışmaya bizzat katıldı. Alnından ve dizinden ciddi şekilde yaralandı. 1458'de Mora'yı kısmen, bir sene sonra da Sırbistan'ı tamamen aldı. 1461'de Amasra'yı ve İsfendiyar Oğulları Beyliğini Osmanlı topraklarına dahil etti. Trabzon Rum İmparatorluğunu ortadan kaldırdı. 1462'de Roma riya, Yayçe ve Midilli'yi aldı. 1463 senesinde Papa'nın büyük gayretleri ile toplanan ve savaşa katılan herkesin altı aylık günahının affolunacağı ilân edilen 20 devletin katıldığı bir haçlı ittifakı ile 16 sene savaştı. 1463'de Bosna'yı fethetti ve Herek’i de tabiiyeti altına aldı. 1466'da Konya ve Karaman’ı aldı. Arnavutluğu tamamen Osmanlı topraklarına kattı. 1470'de Agriboz'u aldı. Uzun Hasan'ı Otlukbeli savaşında kesinlikle yendi. Zafer şükran esi olarak kırk bin esiri salıvererek, hürriyetlerine kavuşturdu. 1476'da Buğdan’ı Osmanlı topraklarına kattı. Otuz sene içinde tam yirmi beş seferi bizzat kendisi idare etti. 900.000 bin kilometrekare olan topraklarını 2.214.000 kilometrekareye çıkardı. Fatih Sultan Mehmet, Venedikliler tarafından tertiplenen tam ondurt suikastten kurtuldu. Son suikastten ise kurtulamadı. Venedikliler, bu büyük hükümdarı, aslen bir yahudi olan Maestro Jacopo isimli bir doktor vasıtasıyla zehirleterek öldürmeye muvaffak oldular. Tarihçi Babinger'e göre bu suikastçı doktor, Yakup Pasa unvanı ile sarayın doktorları arasında bulunuyordu. 1481 Mayıs’ının üçüncü günü yine bir sefere çıkmışken, Gebze'de ordugâhında Perşembe günü vefat etti. Papa, Büyük Hakan’ın ölümünde tam üç gün üç gece bütün kiliselerin çanlarını çaldırtarak sevinç ayinleri yaptırdı. Fatih 49 sene bir ay beş gün yaşadı. İki imparatorluk, dört krallık ve onbir prenslik yıkan büyük hükümdarın cenaze namazı Fatih Camiinde Şeyh Muslihiddin Mustafa Vefa Efendi Hazretleri kıldırdı. Türbesi Fatih Camii yanındadır. (Allah rahmet eylesin.)
Fatih, Müslüman Türk Milletine yapmış olduğu büyük hizmetlerle, dünyanın en büyük hükümdarlarından birisi olduğunu ispat etmiştir. İstanbul gibi, cihanın bir incisi olan, bu muhteşem beldeyi Türk Milletine kazandırmıştır. Yapmış olduğu çalışmalar ile, memleketinde büyük çapta bir imar hareketini gerçekleştirmiştir. Bugünün üniversitesi olan (Fatih Külliyesi)ni 1470 senesinde tamamlamış, İstanbul'u fethettiği zaman 8 tane kiliseyi camiye çevirmiş, etrafındaki papaz odalarını da medrese yapmıştır. Ayrıca bir çok Anadolu kasabasında da medreseler yaptırmıştır. Hz. Eyyüb EI - Ensâri'nin (r.a.) kabri Fatih zamanında keşfedilmiştir.
Erkek çocukları: Mustafa, İkinci Bayezid, Cem, Korkud.
Kızı: Gevher han Sultan.
FATİH'İN İNSAN HAKLARI AHİDNAMESİ
Fatih Sultan Mehmet, Boynayı fethettiği zaman Osmanlı devlet politikasının sonucu olarak bölge halkına dini serbestiyest getirmiştir. Fatih Sultan Mehmed'in buradaki latin papazlarına verdiği 883 (1478) tarihli ferman suretinde; "Nişanı-ı hümayun şu ki Ben ki Sultan Mehmet Han'ım; üst ve alt tabakada bulunan bütün halk tarafından şu şekilde bilinsin ki, bu fermanı taşıyan Bosna rahiplerine lütufta bulunup şu hususları buyurdum: Sözkonusu rahiplere ve kiliselerine hiçkimse tarafından engel olunmayıp rahatsızlık verilmeyecektir. Bunlardan gerek ihtiyatsızca memleketimde duranlara ve gerekse kaçanlara emn ü aman olsun ki, memleketimize gelip korkusuzca sakin olsunlar ve kiliselerinde yerleşsinler; ne ben, ne vezirlerim ne de halkım tarafından hiç kimse bunlara herhangi bir şekilde karışıp incitmeyecektir. Kendilerine, canlarına, mallarına, kiliselerine ve dışardan memleketimize getirecekleri kimselere yeri ve göğü yaratna Allah hakkı için, Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) hakkı için, yedi Mushaf hakkı için, yüz yirmi dört bin peygamber hakkı için ve kuşandığım kılıç için en ağır yemin ile yemin ederim ki, yukarda belirtilen hususlara söz konusu rahipler benim hizmetime ve benim emrime itaatkâr oldukları sürece hiç kimse tarafından muhalefet edilmeyecektir." Bu ferman suretinde de görüldüğü gibi azınlıklar tam bir hürriyet ortamı içinde hayatlarını sürdürmüşlerdir.
.