Ağrıyan başını ellerinin arasına alıp yüzünü sıvazladı. Gözlerinin üzerine düşen saçlarını ileriye ittirip, ağrıyan sırtını dikleştirdi derin,derin nefeslendi.Dudakları kurumuş, gözlerindeki parlaklık kaybolmuş, çok bitkin gözüküyordu. Aydınlıktan karanlığa geçip kaybolmuş gibi bir ruh hali vardı.Bir kartopu gibi yuvarlanarak gitsem uzaklara, beni üzen sıkıntılarımla birlikte diye geçirdi içinden. Kupkuru bir gerçekti ortada ki ahvali…
Arkasının gelmesini beklediği telefonlardan hiçbir netice alamamış,boğazında yumruk olan son nefesini de bunlara harcamıştı. Hava yavaş, yavaş kararıyordu içinde büyüyen karaltıyla birlikte. Bir nefes,bir nefes daha çekti körük gibi piposundan gri dumanlar doldurdu küçücük ofisini…
Yaşamının ışıltılı,pırıltılı döneminin çoktan bittiğinin ayırdındaydı. Süslü ve yaldızlı günler ipek tüller arkasında çok uzaklardaydı artık… Yalancı şafak gibi kendini zor gününde atlatan vefasız dostları yaşadığı yerin çok ötesinde duruyorlardı. Sahte gülücüklerle ahidlerini akamete uğratan göbekadı dönek olanlar dudaklarında ki umut dolu şarkıları kuru bir ıslık gibi yavanlaştırmış; kendi kendine oynanan tek kale maçın sıkıcılığına itmişlerdi.
Akşamın esrarlı sessizliğinde kızıllığın gizemini yakalamak ister gibi balkona yöneldi. Yorgun bedenini sürükleyerek salkım söğütlerin yapraklarına kadar yükselen toprak kokusunu çekti içine huşu içinde…
Vefasız güller gözünün ilişemediği yerdeydi ona yakın ama o kadar da uzak… Akşamın telaşında ortalık çok sessiz, kasvetli ve rüzgarsızdı. İnsanın bekleyişinin bittiğini sandığı bir noktada yeni bir bekleme turuna başlamak zorunda kalışının sızısını duydu inceden. Artık kendime karşı direnmekten korkmuyorum diye geçirdi içinden…
Güneşin son ışıkları kentin varoşlarında puslu bir kızıllıkla veda ediyor; bir boşluğun fırtınası esip duruyordu ensesinde. Aceleyle gözünün yaşını silerken; yaptıklarımı izleriyle yok etmeliyim, bütün ölçeksiz davranışlarımı bırakıp, gelecek yılın muhasebesini şimdiden tutmalıyım diye geçirdi gönlünden. Bir türlü itiraf edemediği pişmanlıklarının derin izleri solgun yüzünde uzaktan bile seçiliyordu. Mahçup ve ezik bir tebessümle havadaki bahar kokusunu çekti örselenmiş ciğerlerine.
Hiç yaşanmamış,yepyeni bir hayata başlamanın yüreğinde yarattığı heyecanla, daha gün ışımadan silinecek duygularını bir yana bıraktı…
Uzaktan denizi yararak geçen şilebin dalgaları iskeleyi öfkeli köpüklere boğuyor;büyük bir kavis çizerek güneşe dönen gemi, rüzgarda sıkıntılarını uçuran yolcularını ümit dolu limanlara taşıyordu…
Geçmişten farklı acı kahvesini yanlız yudumlarken; şairin dediği gibi ”Vefa şimdi bir semtin adı mı ''? Diye mırıldandı kendi kendine…