Hikaye / Anı Hikayeler

Eklenme Tarihi : 4.05.2011
Okunma Sayısı : 2346
Yorum Sayısı : 2
 
 
Çanakkale dönüşü içi içine sığmayan Kerim, vatani görevini bitirmenin mutluluğu ile, çok sevdiği annesi ve ablası Zehra’nın yanına dönüyordu.

Oysa eve döndüğünde, kendisini karşılayacak iki kişi daha olduğunu bilmiyordu.

Otobüsten indiğinde sokakları hızlı adımlarla geçti, içindeki heyecan gittikçe artıyordu.

İşte ana ocağı karşısındaydı. Bir süre durdu kaldı, içinden evi seyretmek gelmişti. Ama buna fazla zamanı olmadı.

Birden balkonda Annesi ve küçük ablası Zehra ile birlikte, büyük ablası Ayşe ve ağabeyi Ferhat’ında olduğunu görünce, mutluluğu bir kat daha arttı.

Balkondakiler çığlıklar atmaya başlamışlardı bile, hepsinin gözü sevinç gözyaşlarıyla dolmuştu.

Merdivenleri koşarcasına çıkarken, bir anda ailesinin de merdivenlerden aşağı koşarak indiğini gördü, kucaklaşma merdiven başında olmuştu.

Anne Mukaddes Hanım, yüksek sesle Allah’a şükrediyor, bir yandan da asker oğlunu öpüp kokluyordu.

Ağabeyi Ferhat; “ Anne yeter artık! Bırak biraz da askeri biz kucaklayalım dediğinde” anneleri;” ben ayrılmam sen de gel, hatta hepiniz gelin” diyerek kollarını açtı.

Bir anda Anne, iki oğul ve iki kız kardeş bir sevgi yumağına dönüşmüştü. Herkes ağlarken Kerim yine gülüyordu, sonra her zaman olduğu gibi, o da onlarla birlikte hıçkırıklara boğuldu.

Az sonra kol kola eve çıktılar. Mukaddes hanım kocaman oğlunu bir bebek gibi okşuyor, “annesinin güzeli gelmiş, annesinin güzeli dönmüş” diye kendi kendine söyleniyordu.

Onun bu halinin bitmeyeceğini gören büyük abla Ayşe; “ haydi Kerim, haydi ablam, elini yüzünü yıka da sofraya oturalım, bak annemiz senin için neler hazırladı!” diyerek ortamı biraz normale döndürmeye çalıştı.

Kerim heyecanla;” yemekte ne var ?” Diye sordu.

Zehra atılarak; “ elini yüzünü yıka, mutfağa gel, görürsün” cevabını verince, Kerim acele ile banyoya koştu.

Az sonra bütün aile sofranın başına toplandığında Kerim gözlerine inanamıyordu.

Mukaddes hanım onun en sevdiği yemekleri yapmıştı, hepsini belki saymak mümkün değil ama, en sevdiği içli köfteyi görünce annesinin boynuna sarıldı yeniden.

Ferhat “ben dayanamayacağım başlıyorum” dediğinde hepsi kahkahalarla gülmeye başladılar. O kadar mutluydular ki.

Birkaç gün sonra büyük abla Ayşe ve Kerim askerken bir kamu kuruluşunda göreve başlayan ağabeyi Ferhat İstanbul’a dönmüşlerdi.

Buna rağmen annesi ve küçük ablası ile her şey çok güzeldi, gündüzleri geziyor, eski arkadaşları ile buluşuyor, akşam eve döndüğünde yine annesinin hazırladığı sofraya işten dönen küçük ablası ile birlikte oturuyorlar, günler böylece gelip geçiyordu.

Bu güzel ortam devam ederdi, etmesine de, yavaş yavaş Kerim yine düşünmeye başlamıştı bile, bir an önce bir iş bulması gerekiyordu.

Bir müddet sonra iş aramaya başladı. Bir taraftan da fabrikada çalışan ablası, sağa sola sorarak kardeşi için iş araştırıyordu, ancak bitirdiği bölüm ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle iş bulmak pek de öyle kolay olacak değil gibiydi.

Zamanla Kerim; “madem ki, mesleğimle ilgili iş olmuyor, başka bir iş de olsa çalışırım. Yeter ki, bir başlangıç yapayım” demeye başladı.

Mukaddes Hanım da endişeye kapılmaya başlamıştı. Oğlunun gülen yüzünün artık umutsuzlukla asılmaya başladığını görünce, bir taraftan onu; “nasıl olsa bir iş bulacaksın” diye teselli etmeye çalışıyor, bir taraftan da üzülüyordu.

Hangi kapıyı çaldıysa eli boş dönen Kerim, bir müddet sonra odasına kapandı.

Hiç kimseyle konuşmuyor, yemeğe bile zorla çıkıyor, eve bir misafir geldiğinde, kesinlikle yanlarına gelmiyordu. İçinde hep “Sen hâlâ iş bulamadın mı?” Sorusuyla muhatap olma endişesini taşıyordu.

Kerim için artık 1980 sonrasında birçok gencin yaşadığı bunalımlı bir hayat başlıyordu, üstelik kötü bir çocukluk dönemi geçirdiği için, bundan en fazla etkilenen gençlerden biri olma yolundaydı.

1980 sonrası, Türkiye’nin en yoğun kentleşme sürecinin başladığı dönemdir. Kırdan kente iş ve daha iyi yaşama isteğiyle gelen kitleler, bu isteklerini gerçekleştiremediler. Üstelik büyük şehirlerde yaşayan gençliğinde işsizlik kaosuna sürüklenmesine farkında olmadan neden oldular.

Gençlik dönemi birey açısından ve toplum açısından en “dinamik” ve en “enerjik” dönem, kesim olarak bilinir. Birey açısından gençlik dönemi, kişiliğin oluşması ve toplumsallaşma yoluyla, çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecidir. Bu süreç çocuklukla yetişkinlik arasında, tüm yaşama biçim verecek olan bio-psikolojik toplumsal şekillenme, gelişme çağıdır.

Çocukluğunu, gençlik dönemin başlangıcı olan ergenlik çağını bile huzurlu bir ailede yaşamayan Kerim’in, belki de tek umudu okulu bitirdikten sonra iyi bir iş sahibi olmak ve kendi kuracağı yuvasında, eşine ve çocuklarına bu olumsuzlukları yaşatmamaktı.

Ancak ilk ve en büyük engel “ işsizlik” karşına dikilivermişti bile.

Bir müddet sonra, Mukaddes Hanım ve Zehra, Kerim’in odasından, arada bir gelen gülme sesleri ve ardından gelen hıçkırıkları duymaya başladılar.

Müdahale edip onu yeniden kazanmak, en azından bir doktora götürmek istekleri genç adam tarafından şiddetle reddedildi.

Artık odasına da hiç kimseyi sokmuyordu, ailesi ile beraber yemek yemiyor, çok acıktığında onlar uyuduktan sonra kalkıp bir şeyler yiyordu.

Anne Mukaddes Hanım, İstanbul’a haber göndererek bir çözüm bulmak amacıyla, büyük kızı Ayşe ve büyük oğlu Ferhat’ı yanlarına çağırdı.

Bir müddet sonra aile bir araya geldi ve hep birlikte bir çözüm yolu aramaya başladılar.

Çözüm, küçük abla Zehra aracılığı ile hiç umulmadık bir yerden geldi. Kerim belki ideallerine kavuşamayacaktı ama hiç değilse, o an yaşadığı bunalımdan kurtulacaktı.

Başlayacağı bir halı pazarlama kursu sonucunda, yeni hayatın da Kerim’i yine ailesine hasret, yine çok zor günler bekliyordu.

DEVAM EDECEK

 

( Gülerken Ağlamak - 3 başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 4.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu