Dudakların gerisindeki saklı kent
gibidir sözcükler. Tek heceliden tutun çok heceliye kadar ne çok anlam yükler yapısına. Her biri dilde veya kâğıtta can bulmadıkça
ölü gibidir. Yaşatmak, insanoğlunun dilinde veya kalem tutan elindedir.
Düşüncelerin kapısının nereden
açılacağını herkes çok iyi bilir ama bazen bir harf boşluğu kadar bile kıpırdamaz
dudaklar. O zaman, çaresizce gözlerden
medet umarsınız. Yalvarırsınız kirpiklere “ne olur perdelerini örtme” diye. Çünkü;
bilirsiniz ki “sözsüzlük en derin sessizliği doğurur”.
Sözcükleri kendi aralarında
sınıflandıran dil bilginleri, sosyal statülerine göre de bir ayrım yapmışlar
mıdır sizce? Mesela antisosyal sözcükler, dışa kapalı ama içe her yönden dönük
olanlar ya da zengin veya fukara sözcükler gibi.
Kimi sözcüklerini dağıtmada
bonkör değildir. Sürekli bir temkinlilik halindedir. Kimi de sözcük fabrikatörü
gibidir. Doğru, yanlış çocukluğundan
itibaren kazandığı her sözcüğü har vurup harman savurur.
Bazı sözcükler; yalnızlığı seçer.
Sahne önünden ziyade sahne arkasında olmayı tercih eder. Dökülüp saçılmayı
istemez. Kırılmaktan korkar, anlaşılamamaktan çekinir. Serseri
kurşunlar gibi hedefi olmadan sağa sola saplanmak istemezler. Rüzgârın estiği yönde uçuşan polenler gibi değil
de mevsimi ve zamanı gelmeden asla
yapraklarını açmayan ve o mis gibi kokusu vermeyen gül ağacı gibi olmaktır
arzusu. Yerinde, zamanında ve değecek sözcükler için hamlesi yapacaktır.
Şifalı bitkiler kitaplarının
sayfalarından derdine çare arayanlar gibi sözcüklerden de yardım umarız. Öyle
sözcükler vardır ki yarayı kökten
temizler, şifa dağıtırlar. Sanki
sihirlidirler. Bir bakarsınız düşenin elinden tutar kaldırır, bir bakarsınız tökezletir düşürür.
Kimi zaman da; çocukken saklanılan
bir dolap, sığınılan bir koltuk arkası,
ya da kalın kabuklarının içine saklanan ceviz gibidir sözcüklerimiz. Kimse
ulaşamasın, yerinde öylece kalsın, kulaktan kulağa yol alırken özü asla
değişmesin, kimsecikler farklı anlamlar yüklemesin
isteriz.
Sözcük avcısı insanlar vardır bir
de. Daha ağızdan çıkan kelimelerin cümleye dönüşmesine fırsat vermeden nişan
alırlar. Vurulur kelimeleriniz. Avcı, bir kişiyi daha susturmanın verdiği
mutluluk içerisindedir.
Çamura bulanmış, yalan
yanlışlarla beslenmiş, harf sayısı çok ama içi bomboş sözcükler yerine kanası
suyu içilen pınarlar gibi olmalı sözcükler. Ruhu temizlemeli, gururu okşamalı,
güç vermeli, sevgi, saygı ve şefkat
göstermeli.
Sözcükleri giydiren ya da soyan yine sahipleridir. İnsanlar kelimeleriyle büyür, yine onlarla da
küçülürler. Sözcükler, karanlığı
aydınlatmalı, yüreği ferahlatmalı, ruhu güneş gibi ısıtıp, güzellikler sunmalı.
Fletcher Knebel “Kelimeler, fikirleri asmaya yarayan
çengellerdir” diyerek öyle güzel anlatmış ki ben de son söz olarak diyorum ki
ne mutlu düşünebilene, ne mutlu fikirlerini beyan edebilene, kelimeleriniz güzelliklere
ve mutluluklara kucak açsın.
Sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
"Edebiyat" hepimizi Sende Yaz da buluşturan ortak bir kelime.. İyi ki var, iyi ki varız. Kelimeler bizler için çok önemli. Çünkü onlardan destek alıyoruz. Yazımı güne gelmeye layık bulan Değerli Seçki Kurulu'na ve sevgili arkadaşlarıma teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.