Okutamadım bile yazdıklarımı
Doya doya paylaşamadım hislerimi
Bakamadım gözlerine
Tutamadım ellerini
Aynı yastığa baş koyamadım
Sarı ışıklı sabaha uyanamadım seninle..
O en mantıklı olanı yaptı, geleceğini düşündü, çocuklarını düşündü. Bir kaç noktada düşüncelerimiz uyuşmadı bir türlü. Hazırdım her şeye oysaki ama onun duvarları vardı, sınırları, kuralları vardı. Ve kendi içinde öylesine güçlüydü ki. Rahattı orda kendi dünyasında diğer yastığına sarılıp uyurcasına. Bense onun dünyasına yabancı misafirdim. Orda çok güzel vakit geçirdik. Bazen o benim dünyama girmeye çalıştı. Belki bazen kapısından zor attı adımını dışarıya. Belki girdi benim dünyama. Ona tanıtamadım evimi, gezdiremedim. Çünkü huzursuz oluyordu evimin bazı köşelerinde. Huzursuz, titrek ve endişeli… Ama bir yandan da yaşamak istiyordu benimle. Güzel vakit geçiriyorduk. Yetmedi. Bense onun tedirgin olduğunu pekala görebiliyordum. Bir şey yapamıyordum. Üzülüyordum, çok üzülüyordum. Öyle bir durum ki sanki elim kolum zincirle bağlanmış ve ben o zinciri kıramıyordum. Sadece izliyordum ve ağlıyordum içten içe. Yanıma gelip o zinciri kırmayı çok denedi. Çok çabaladı ama sonuç yine aynıydı. Sonuç yine aynıydı ama umut vardı hep. Umut vardı ama gücü kalmamıştı artık.
Ona hep bırak beni git dedim
Oysa savaşmayı seçmişti her zaman
İkimiz için savaştı son damlasına kadar kanının
Son anına kadar ayrılığın
İlk sınırına kadar yeni bir başlangıcın
Hayatın geri kalanına kadar…
Teşekkürler canımıniçi, sevdiğim…
19 Mayıs 2011