"Çalışanın hak ve emeği karşısında işverenin yaptığı iyileştirmeler, önceki dönemde çalışanın hakkının ve emeğinin karşılığının eksik ödendiğinin işaretidir. Kimi zaman sendikaların “Biz çalışanımızın hakkını söke söke aldık” yollu açıklamalarda bulunması, işverenin hakka ve emeğe dair saygısızlığının tescili olarak anlaşılmasa neye yorumlanabilir.
Muhakkak birimiz yalan söylüyor, bu konuda. İşverenin amacı, çalışana çok çalışma karşılığı az ücret vermek yolu ile çok kazanmak, çalışanın da amacı işverene kazandırttığı oranda payına hak ettiği emek karşılığına orantılı biçimde ücret almaktır.
Günümüzde sendikacılık işlemleri ülkemizde işveren ile çalışan arasında bir köprü olma işlevini yerine getirmektir, kısaca. Bu köprü işlevini yerine getirdiğini ifade eden kimi sendikal anlayışlar, çoğunlukla iktidara yakın oldukları dönemde siyasetten ne kadar uzak durmaları gerekirken tam tersi iktidarda olanlara yakınlık duymakta bir sakınca bulmazlar.
Dünün iktidarda olan erke bağlı iken ve iktidarın sunduğu nimetlere(!) razı iken bu gün iktidarda olan erke bağlılığı söz konusu olan sendikalara ateş püskürürken, suçlananlar, dünü hatırlatarak, “Dün bana bugün sana “ şeklinde nispet yaparcasına bir tavır içine girerek, kısasa kıssası uygulamakta ne kadar mahir olduğunu adeta beyan etmektedir.
Olanın bitenin ceremesini çeken çalışanın boynu büküklüğü karşısında ortaya çıkan diğer sendikal anlayışlar da çoğunluğu elinde bulunduran, üye çoğunluğu kartını daima gösteren diğer sendikalar karşısında ya güçleri oranında sesini duyurmakta ya da pes etmekte veya çoğunluğa sahip sendikalara hicret etmektedir. Bu hicretle nasıl bir vuslat anlayışı düşündüklerini de bilmekten uzak biri değil isek de onların adına söz söyleme sahibi olarak kendimizi görmüyoruz.
Bizim sendikamızın o kadar parası, maddî imkânı olmadı. Bu demek değildir ki üyelerimize gereken önemi vermiyoruz. Sendikacılık, çalışanın hakkının ve emeğinin karşılığını almaksa ve bu karşılığı üyelerine karşılıksız vermekse sendikacılıkta yöneticinin ayrıcalığı söz konusu olmaz, sendika temsilcisi sadece hizmete kendisini endeksler ve bu doğrultuda üzerine düşeni yapar.
Bu sebeple bizim dinlenme tesislerimiz yok, yaz mevsiminde tatil için üyelerimize hizmet veremiyoruz.
Bu sebeple her ay boy boy afişler bastıramıyoruz, dergiler çıkartamıyoruz, bültenler yayınlayamıyoruz, promosyon dağıtamıyoruz, dağıtmamız düşünülemez.
Bu sebeple şehrin en işlek yerlerinde şube ve temsilcilik açamıyor, ihtişam ve debdebe içinde -olanaklarımız olsa da prensip gereği, sendikacılık anlayışımız gereği- sendikacılık yapmıyoruz.
Bu sebeple sendika yöneticilerimiz, şube başkanlarımız, il ve ilçe temsilcilerimiz, gönüllü olarak çalışır ve gerektiğinde fedakârlık yaparak, üyelerinin aidatını har vurup harman savurmaz.
Bu sebeple sendikal anlayışlarda ifrâda-tefride sapmalara set çekilerek, sadece çalışanın hakkı ve emeği söz konusudur.
Sendikal anlayışımızda yat-kat sahibi olma hususunda kimsenin iddiası olamaz. Gerektiği taktirde her sendika temsilcimiz, başkanımız, yöneticimiz her sene mal beyanında bulunmayı genel kural haline getirebilir.
Ol sebeple diyeceğimiz o ki çoğunluğa sahip olduğunu iddia eden sendikalara sormak lazım:” Kimileri doğru söyleseydi biz yeni sendikalar niçin ortaya çıkardık?”
Madem çalışanın hakkı ve emeği kutsaldır ve madem bu iddia herkes tarafından dillendirilmektedir ; o halde biz yeni kurulan sendikalar, yargıya taşıdığımız birçok konuda neden üyelerimizin haklılığı ile bu yargı müracaatları lehte sonuçlanmaktadır?
Sözü uzatmaya gerek var mı?
Birimiz yalan söylüyor. Birileri yalan söylemeseydi, ben çeyrek asrı bulan hizmetim süresinde bu tespitlerde bulunmazdım.
Belirttiğim hususlarda mensubu olduğum sendikanın bir sapmasını vakıf olduğum anda da artık sendikacılık alanında sendikacılık defterimi dürer, birkaç sene de sendikasız çalışan olarak hayatıma devam edip, emekli olur, hatıralarımı yayınlama imkânı bulursam, bu yaşadıklarımı bir bir yazarım.
Sahi gözlerimizin içine bakıp bakıp yıllardır çalışanının hakkını ve emeğini layıkıyla savunamayan ve bu alanda sadece verilenle yetinen sendikal anlayışlarda önümüzdeki on yılda değişen ne olacak?
On sene sonra değişen bir şey olmadığında haklı odluğumuz ortaya çıktığı zaman, vakit geç olmayacak mı?
İşi gücü bırakıp atamalarla uğraşmak sendikacılık mı?
Bankaların faizi altında inim inim inleyen, icralarla çocuklarının geleceği bile ipotek altına alınan çalışanın verimliliği ne derecede olacaktır. Çalışan insanca yaşam standardına göre bir ücret alsaydı, bugün çalışanın içinde bulunduğu verimsizlik yerini verimlilikle değiştirmez miydi?
Sağlıkta, eğitimde, ulaşımda, haberleşmede, hayatın her alanında çalışanın içinde bulunduğu şartlar iyileştirildiğinde ülkenin kaybedeceği ne olacaktır, kazandığının yanında?
Birileri yalan söylüyor, sendikacılık alanında.
Sendikacılık, işverenle kol kola bir manzara arz etmekteydi, dün ve bu gün bu manzara değişmedi.
Bizim için değil, gelecek kuşaklar içindir, hayıflanmamız ve çaba göstermemiz. Biz ki kendimizi düşünseydik, bunu yazmazdık…Zaten emekliliğin sınırındayız…
Gerçekten sendikacılığa bir elbise biçmek gerekli, yaşadığımız dönemde.
Bu elbisenin rengi olmamalı, cepleri bulunmamalı, bu elbise her giyene uygun olmalı, elbiseyi giyen, elbiseyi çıkardığı zaman hayatın içine girerken yaşam standartlarının gereği bir sosyal hayatın gereksinimlerini karşılayacak tatminkâr ücret almalı, giymeli, yemeli, içmeli, yaşamalı, insan olarak layık olduğu biçimde ömründe rahat etmeli.
Bu insan, bu elbiseyi giyerken çalmamalı, çırpmamalı, istismara kapıları kapalı tutmalı, alın terini harcamalı, üretime katılmalı, hiçbir siyasî anlayışa yaslanmadan, siyasî anlayıştan medet ummadan, görevinin gereğini yerine getirmeli ve yaşanabilir bir hayatın zemininin oluşması için üzerine düşeni yapmalı.
Bizim sendikacılık anlayışımızda sosyal adaletin iki ayağı vardır: Önce İnsan önce erdem. İnsan yoksa erdem biter, insan varsa hayat cennete döner. İnsanı hakkından ve emeğinden alıkoymanın diğer ismi de cehennem olmalı. Şimdi asgarî ücrete talim edenlerle bir çalışanın yıllık gelirini bir ayda alanlar arasındaki uçuruma ne demeli?
“Birileri yalan söylüyor” derken kastedileni ifade edebildik mi? Çalışanın kira,ulaşım, gıda harcamaları maaşını karşılayamıyorsa bu çalışanın gazete, dergi, kitap okumasını bekleyemeyiz. Bu çalışanın hakkı olan tatil, kendisi için hayaldir. Bu çalışan, bir ev sahibi olmaz. Bu çalışan, bir araca sahip olamaz. Bu çalışan, çocuklarına iyi bir eğitim imkânı sağlayamaz. Bu çalışan, giyimine dikkat edemez. Bu çalışan daima bu sıkıntı ile baş başa olduğu için gereken verime sahip olamaz. Bu çalışan, kendisini başkasıyla kıyasladığında insan olmaktan utanır. Bu çalışan, …
Anlaşılan cinnetler, cinayetler, intiharlar, hırsızlıklar, kayırmalar, rüşvetler bir parça da bundan kaynaklanmaktadır. İşin sevindiren yönü maneviyat sebebiyle çalışanın sabırla donattığı ruhuyla bedeninin isteklerine, nefsinin arzularına karşı gem vurarak Eyyubî sabırla şükretmesidir.
“Önce İnsan Önce Erdem” dememiz, anlaşıldıysa bize düşen görev şudur: Çalışanın sesine kulak verilmesini istiyoruz. Çalışanlar, bir noktaya kadar sabreder. Bu sabır çıtası yükseltilirse kitabı bir arada tutan cildin şirazesi kopar, kitabı kitap yapan yapraklar dağılır, sayfalara kitap demek, insan muhayyilesini zorlar. Ol zaman olan, alınacak tedbirler bir mana taşımaz, bu işin anlamı kalmaz.
Birileri sendikacılık alanında çalışanı geçmişte olduğu gibi bu gün de hafife almamalıdır, sendikacı olarak. Çalışanın alın teri sendikacılık anlayışımızda gelenekten beslenen yapımızla daima kutsal olmuştur:”Çalışanın hakkını alın teri kurumadan ödeyiniz.”
Unutulmamalıdır ki her kemalin bir zevali vardır. Bir sendika kurulur, gelişir, zirveye çıkar. Bir bakarsınız müddeti tamamlanır, insan ömrü gibi. Birileri bize bu gün yalan söylemediğini ifade etsin. Yarın kalkıp bu yazımız bu gün söylediklerinin belgesi olarak karşılarında olmasın.
Birileri yalan söylemiyorsa yeni sendikalar niçin kuruluyor. Madem sendikalar hak ve emek için mücadele etmektedir ve bunun için vardır. O halde yeni sendikalar, kumda oynayan mızıkçı çocuklar misali bir davranış içindedir. Keşke söylenenler doğru olsa…
Birileri yalan söylüyor!... "

( Sendikal Yazılar-2 Birileri Yalan Söylüyor başlıklı yazı MehmetALİ tarafından 27.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu