yine biri işte o çok gecelerden
mutluyum mesudum kaybolmuşluğumda ben
ah be gülüm sevmediğimden değil
sağ gözüme felç indiğinden bu yana
sümüklü çocuk şiirleri yazamıyorum nicedir
kendimi de bırakıp gideceğim bir gün bana kalsa
ama hüzün büyüteceksin diye korkuyorum sen
ahire uzatamadığın bu aşkın acılarıyla
sana garip gelir mi
annemin bana hiç vurmamışlığı
kızımın dedesine daha düşkünlüğü
karanlığa meydan okunan yıllardı onlar
zemheri yelinden kaçar gibi koşardık aydınlığa
sahi ya unuttum sana demeyi
sarhoşları niye bu kadar sevdiğimi
çok ağlarken ben Şubatın bir günü
ayaklarımın patlamışlığından
oysa o gülüyordu, ne garipti
bana bakışlarında halim kendininkinden
daha mı perişandı bilmem ki
mutluyum mesudum demiştim ya sana sözün başında
her şey ne kadar da tek düze değil mi sence de
yaşam denilen bu kıvrak yolun bütün iniş çıkışlarında
ben sümüklü bir çocukken
usturalarını yüreklerimizde bilerdi
şimdinin demokrasi oyuncaklarının sahipleri
yani yine kırıktı kalbim ve çok sonradan öğrendim
Cahit Külebi diye birinin
"Kamyonlar kavun taşır ben hep seni düşünürüm" dediğini
hava alabilmek için yaslandığım o küçük mazgalarda
ki ben Filiz'i düşünüyordum evet
"görülmüştür" damgalı mektuplarda
bakma sen
sana her şeyi anlatıyor gibi durduğuma
kanser denilen bir illete o kadar yabancı kalıp
diğer birinin acısına uzaklığından kahrolduğumu
ki sorsam aksini söylerdi çünkü
aynı şekilde dönüyor her cins arabada şarkılar
seni türkülere sarmazsam ölürüm ben
ölürüm sen başka şeyler dedikçe
isyanın ne olduğunu unutmuş bir koca çocuk olarak