Hüznüm yüreğimin semalarında
Yine mutluluğu gölgeler
Söyle/
Nasıl teselli olur bu öksüz heceler?
İçimdeki öfkeyi
Mucizeye dönüştüren kelimeler
Aşk şairlerin dizelerinde mi kaldı gerçekten?
Dün /
Bir sokak çocuğunun pamuk şekerinde rastladım sana
Nereye konacağını bilmeyen
Yurtsuz kırmızı kar misali
Yabancıydın bana
Dokunamadım
Yaralı her yanım
Sen /
Uzattın elini tekrar yarınlarıma
Ah sevgili/
Sen başka düşlerdeyken
Tek tek teselli ettim
Ağlayan saniyelerimi
Bir kış akşamında
İdam ettim düşlerimi
Kölesi olduğum masalların efendisi
Şimdi geri gelmek de neyin nesi?
Yokluğunun her sabahında
Karanlık bir morgda
Siyah yağmurlarla yıkadım ümitlerimi
Adını bile unuttum..
Sahi şimdi
Ayazın sıcacık koynuna mı çağırıyorsun beni
Almadın mı ölüm haberimi?
Yitirdim sayfalarda
Tüm bildiğim gerçekleri
Bilinmeyen adreslerde bıraktım geçmişimizi
Öpüşlerinin sonbaharında
Savurdum nesli tükenen sözlerimi
Musalla taşında kapatırken sımsıkı dişlerimi
Şimdi bu çağırmakta neyin nesi?
Dünyamı en pembe yerinden öpen
Ellerimden kayıp giden
Gözü yaşlı bir yıldızdın sen
Saçlarıma değdin bir zamanlar bilmeden
Günahkar mazinle yaralı kalbime iç çektiren
Şehr-i aşkıma kırmızı halılar döşeyen
Eşgali bilinmeyen bir serçenin
Lekeli duvağında bir martı gibi gezinen
Fallarımda çıkan ümitleri gölgeleyen
Yokluğunun mevsimlerinde
Adımı ‘’eylül’’ bildim ben…
Ömrümün tek sarhoş nefesi
Çağırma beni
Bu kez gelemem gerçekten.